Yumuşak iniş mümkün mü?

Cenk AKYOLDAŞ
Cenk AKYOLDAŞ PİYASA DİNAMİKLERİ [email protected]

Global merkez bankaları kararları sonrasında, re­sesyon beklentilerinin tekrar­dan yumuşak iniş senaryosu­na evirildiğini gördük.

Bunda tabii ki özelliklede Powell’ın iş gücü piyasasının eski «aşı­rı ısınmış» haline kıyasla «so­ğuduğunu» ve enflasyonunun önemli ölçüde azaldığını söyle­mi piyasaların algısını ve bek­lentilerini değiştirmeye yetti. Piyasalarda yaratılan iyimser hava hisse senetlerine, emtia­ya alışlar getirirken, tahvil pi­yasasında da kısa vadeli kar re­alizasyonları yaşanmasına yol açtı.

Peki bu bahar havası kalıcı olabilecek mi?

Tabii ki veri odaklı gideceği­ni bildiğimiz Merkez bankala­rından gelecek yeni kararları, verilerin ne kadar piyasa dostu gelmesine bağlı olacağı da bir gerçek. Fed’in haziran toplan­tısından bu yana geçen süreç­te fed üyelerinin algısında ve beklentilerinde nasıl ciddi bir değişim olduğu da aşikar. Bu arada Fed içinde de son alınan 50 baz puanlık faiz indirimin­de üyeler arasında çatlak oluş­ması da dikkat çekmek gerekir.

Özelikle Fed oy birliği iler ka­rarlar alırken uzun bir aradan sonra oy çokluğu ile faiz indiri­mi kararı alınmış oldu. Bu nok­tada Fed Yönetim Kurulu Üye­si Michelle Bowman, politika faizinin 50 baz puan düşürül­mesi kararına karşı çıkması­na ilişkin yaptığı açıklamada, Fed’in fiyat istikrarı hedefin­de “erken bir zafer ilanı” ola­rak yorumlanabileceği riski­ni gördüğünü belirtmesi, son dönemde istihdam verilerine odaklanan Fed’in gerçek res­mi kaçırabiliyor olabilir mi so­rusunu akıllara getirdi.

Sonuç olarak olası ilk kötü istihdam veya enflasyon verisine kadar piyasalar Fed’in yumuşak iniş senaryosuna inanmaya devam edeceklerdir. İlk kötü veri ile de piyasalarda tekrar resesyon söylemlerini duymamız şaşır­tıcı olmayacaktır.

Peki yumuşak iniş senaryosu piyasalarda ne kadar satın alınabilir?

Son dönemde yaşanan fiyat­lamalar sonrasında ABD his­se senetleri piyasası hala uzun vadeli ortalama fiyat kazanç oranlarının yüzde 30 üstünde işlem görmeye devam ediyor. 3’üncü çeyrek kar büyüme bek­lentilerine göre %4,6’lık bir ar­tış beklentisi bulunmakta. Bu artış oranı bu çarpanlar sevi­yesinde ne kadar fırsat tanıya­cak yatırımcılara bu da akıllara takılan bir başka soru.

İçeriye dönecek olursak

Piyasalarda son dönemde yeni beklenti oluşturacak kata­list kalmadı söylemleri Borsa İstanbul üzerinde baskı oluş­masına yol açmakta. Özellikle dünya endekslerinde yaşanan yükselişlere ayak uydurama­yan bir Borsa İstanbul Bist100 endeksi ile karşı karşıyayız. Bu ayrışmanın nede­nini analiz etmek gerekirse, enflas­yon muhasebesi standardına göre ayarlanan yeni bi­lançolar eski veri setlerinden mev­cut yapıyı kopart­tı. Ve karlarda ya­şanan törpülen­menin, yüksek faiz ortamında 9 aylık kârlarında negatif et­kileyeceği beklentisini tetikle­mekte.

Büyüme tarafında ılım­lı düşüş devam ediyor. Mevcut konjonktüre göre yılı %3’ün altında bir büyüme ile kapat­mak olası görünüyor. Bilindiği üzere borsalar büyümeyi sever olası resesyon ve stagflasyon beklentileri piyasaları olum­suz etkiler. Bu beklentiler çe­şitli piyasa aktörleri tarafın­dan dillendirilmesi de piyasa­da baskı unsuru oluşturan bir diğer faktör konumunda. Ta­bii birde borsaya gelmesi bek­lenen vergi düzenlemesi belir­sizliği.

Ağustos başında yurtdışın­da yaşanan set satışlar sonra­sında altına indiğimiz 10.000 puan piyasanın tadını kaçır­dı. Bilindiği üzere son aylar­da yabancı satışının arkası­nın kesilmemesi, kuruyan likiditeye rağmen gelmeye devam eden yeni halka arzlar piyasanın yukarı gitmesinin önündeki iç dinamikler ola­rak karşımızda. Dışsal fak­tör olarak yüksek faiz orta­mının getirdiği alternatif fır­sat maliyeti yükü ile büyüme endişeleri olarak değerlendi­rebiliriz. Kısa vade adına SP Global’in 1 Kasım Türkiye ilişkin yapacağı not değerle­mesinde olası not artış bek­lentisi, bakalım borsada po­zitif fiyatlanma etkisi yarata­bilecek mi?

Bu sarmaldan nasıl çıkılabilir?

Öncelikle borsalar belir­sizlik ortamlarını sevmez. İlk etapta vergisel düzen­lemenin netleşmesi gerek­li, daha sonrasında faiz indi­rimlerinin başlayacağı zemi­nin oluşması ile piyasanın nefes almasını sağlayacak ilk faktörler olarak akıllara gel­mekte.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar