Yumuşak iniş denemeleri
Bazı kesimler altın ve petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarında son haftalarda yaşanan gerilemeye bakarak belirsizlik ve kırılganlığın aşılmaya başladığını iddia edebilir. Bu sayede enflasyona ilişkin endişelerin azaldığı gerekçesi de ABD ve AB merkez bankalarının parasal genişleme lehine daha cesur adımlar atabileceğini, riskten kaçınma eğiliminin durulması ile birlikte finansal piyasaların rahatlayacağını öne sürebilirler. Belki de bu yöndeki yorumlar, Türkiye ekonomisi için uçağın yumuşak iniş yaptığı fakat kemerlerin henüz çözülmemesi gerektiği yönündeki değerlendirmelerin sebebi olabilir. Söz konusu yaklaşım beklentileri yeniden yönlendirerek gelişmeleri kontrol altına almak amacı taşıyabilir, ancak gerçekçi olduğunu söylemek ne yazık ki pek mümkün görünmüyor.
Evet küresel düzeydeki durgunluk tehlikesi enflasyon baskısı olmadan aşılıyor ise kısa vadede bir rahatlama yaşanabilir. Bu aşamada sormak gerekiyor küresel ekonomi sıkıntılar yaratan yapısal sorunlarını çözmeden nasıl büyüyecek? Başta AB Merkez Bankası olmak üzere gelişmiş ekonomi merkez bankaları parasal genişleme lehine aksi yön alır ise bunun emtia fiyatları ve yatırımlar üzerindeki etkisi ne olacak? Yapısal sorunlar ağırlaşır, rekabet koşulları olumsuzlaşır ve küreselleşme aleyhine ve korumacılık lehine eğilimler çeşitlenirken yatırımların mı artması beklenir yoksa kimsenin hiçbir koşulda vazgeçemeyeceği temel ihtiyaç maddelerinin mi? Bu ve benzeri sorulara kısa vadeli spekülatif bir bakış açısı ile verilecek yanıtlar ile orta-uzun vadeli olanlarının yanıtları taban tabana zıt olmaya adaydır. Oldukça uzun bir süredir beklentiler ve kitleler kısa vadeli spekülatif beklentilerle yönlendirildiği için sorunlar ağırlaşıyor, çırpındıkça batıyoruz ortalık karıştığında gerçekleri hatırlıyor ancak bir şey yapamadığımız için aynı yanlışları tekrarlamaktan öteye bir şey yapamıyoruz.
Ayrıca küresel durgunluk olasılığı nedeniyle siyasi irade ve düzenleyici kurumlar dengeli büyümenin enflasyon endişesinden daha önemli olduğu kanaatine vararak son bir yıldır yumuşak iniş adına bir dizi politika değişikliğini uygulamaya koymuş olabilirler. Bunların yapılmış olması önemlidir, fakat özel sektörün de aynı kanaatle bunları desteklemiş ve risklerini azaltarak tedbirli olmaya çalışmış olması çok daha önemlidir. Eğer iş dünyası kamudan gelen telkinlere rağmen eski stratejisinde ve taşıdığı risklerde ısrarlı oldu ise Türkiye ekonomisinin yumuşak iniş yaptığı iddia edilebilir mi? Eğer mali sektördeki kredi hacmi artışı öngörülen üst sınırın önemli ölçüde gerisinde kalmış, özel sektörün taşıdığı net kur riski hatırı sayılır ölçüde gerilemiş, iş dünyasının stokları azalmış ve likit hale gelmiş olsa idi daima olumlu düşünebilirdik!..
Şahsen küresel durgunluk tehlikesinin artmaya devam ettiğini ve ülkemizdeki özel sektörün yaşanabilecek olumsuzluklara karşı tedbirli olmayı reddetmeye devam ettiğini düşünüyorum. Bu durumda uçağın henüz iniş yapmamış olduğunun, iniş takımlarını açmaya çalıştığını fakat henüz başaramadığını, ancak yolcuların paniğini önlemek adına bunların pek dile getirilmediğini tahmin ediyorum. Siyasi irade ve düzenleyici kurumlar, 2008 yılı son çeyrek dönemi ve 2009 ilk çeyrek döneminde yaşadıklarının bir daha tekrarlanmaması adına tedbirli olmaya çalıştılar, ancak dertlerini anlatamadılar veya hedef kitle direndi, anlamak istemedi!.. Orta yolu bulmak, uzlaşmak pek mümkün olamadı. Küresel durgunluğun kısa vadeden öteye ciddiyetini koruması durumunda hem faizleri düşük tutmak, hem de Türk Lirası'nın daha fazla değer kaybını önlemek muhtemelen mümkün olmayacak. İş dünyasının ne faiz ne de kur yükselişine daha fazla tahammül edemeyeceği bir sınırda olduğunu, Merkez Bankası'nın ise tercihini faizler lehine kullandığını düşünür isek yumuşak iniş yapmış sayılabilir miyiz? Bu çelişki ekonomik daralmayı nasıl etkiler, enflasyon ve işsizlikteki eğilimlerin yönü ne olur?
Benzer açmazlar küresel düzeydeki iyice ağırlaşmış sorunlar nedeniyle az veya çok tüm ekonomilerde yaşanıyor. Örneğin Euro Bölgesi yıllık enflasyonu yüzde 3 düzeyine sıçramış iken, Avrupa Merkez Bankası'nın yapmak zorunda kaldığı veya kalacağı parasal genişlemenin yan tesirleri hangi boyutlara ulaşabilir! Geçmişte yapılan hataların devasa boyutlara ulaşmış maliyetleri peşimizi bırakmıyor, bunu görmezden gelerek de ne durgunluğu ne de güven bunalımını aşamıyoruz. Belirsizlik ve kırılganlık algılaması büyümeye devam ediyor, sistemli risk artıyor. Kötü para iyi parayı kovdukça hem enflasyon baskısı artıyor, hem de işsizlik yükseliyor; durgunluğun dalgalı bir şekilde derinleşmesi önlenemiyor. Alternatif olarak devreye giren enstrümanları yapay bir sektörde karalamak da sonucu değiştiremiyor.
Geniş kitlelerin hoşuna gitmeyecek gelişmeleri onlardan gizlemenin, birileri ve sistem lehine onlar aleyhine haksızlık yapmanın bir bedeli vardır. Aynı yanlışlara devam edilerek bu olumsuzlukların altından kalkılamaz, altında kalınır!. Denize düşünce yılana sarılmak hiçbir devirde kalıcı çözüm olmadı veya bunun yolunu açamadı!..