Yükselişe neden katılamıyoruz?

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI [email protected]

Dünya ekonomisinden gelen yavaşlama sinyallerine ve Trump tarafından atılan yıkıcı tweetlere rağmen küresel piyasalar tepki alışlarıyla yükseliyor. Mayıs sonuna göre ABD hisse senetleri %5, Avrupa %3, gelişmekte olan piyasalar %2 yukarıda işlem görüyor.

Fed’in Temmuz ayından başlayarak 2019 yılında en az iki faiz indirimi yapacağı beklentisi artan risklere rağmen risk iştahının güçlü kalmasını sağlayan en önemli neden. Yavaşlayan ekonomik büyüme ve gelişmiş ülke merkez bankalarının yeni bir parasal genişleme döngüsü başlatacağı beklentisi piyasaları destekliyor.

Tarihsel olarak en düşük seviyelere yakın tahvil faizleri, 10 trilyon doların üzerinde eksi nominal faiz veren tahvil portföyü yatırımcıların riskli varlıklara yönelmesini kolaylaştırıyor. Ancak faizlerin çok düşük olduğu 2011 - 2013 döneminin tersine bu kez gelişmekte olan piyasalara güçlü bir para girişi görülmüyor.

ABD - Çin arasındaki ticaret savaşının genele yayılarak küresel büyümeyi aşağı çekeceği beklentisi gelişmekte olan hisse senetlerine para girişini sınırlıyor. Sene başından beri ABD hisse senetleri %15, Avrupa hisseleri %10 yükselirken gelişmekte olan piyasaların getirisi %5’in altında seyrediyor.

Türkiye dünya piyasalarından negatif ayrışmayı sürdürüyor. MSCI Türkiye sene başından beri %11 kayıpla açık ara en çok değer kaybeden gelişmekte olan ülke endeksi konumunda. Şirketler kesiminin yüksek döviz borcunun finansal istikrarsızlığa yol açabileceği endişesi Türkiye varlıklarını baskılayan temel neden.

Ancak tek neden bu değil. Ekonomik dengeleri Türkiye’den çok daha bozuk olan ve daha pahalı olan Arjantin borsası sene başından beri %20 değer kazanırken Türkiye varlıklarının değer kaybetmeye devam etmesini temel dengelerin bozukluğu ile açıklayamıyoruz.
Seçimler nedeniyle uygulanan genişleyici politikalar, S400 alımı nedeniyle ABD’nin yaptırımlarla tehdit etmesi Türkiye varlıklarına yönelik risk iştahının düşük kalmasında etkili olan diğer nedenler.

Haftasonu açıklanan Moodys’in not indirim kararı, maalesef kısa vadede negatif ayrışmaya devam edebileceğimizi gösteriyor. Kredi derecelendirme kuruluşlarının açıklamalarını veya risk primlerindeki yükselişi Türkiye’ye yönelik bir saldırı olarak değil bir uyarı olarak görmeliyiz. Ancak bu sayede geçmişteki hatalarımızdan ders çıkarıp, eksik yanlarımızı düzeltebiliriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019