Yüksek tutarda nafaka ödemelerinde de hiç vergi yok

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Doç. Dr. Murat BATI - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı

Bu aralar sıklıkla gündeme gelen “nafaka ödeme sürelerinin düşürülmesi”, “topçunun, popçunun, şarkıcının, zengin iş adamının boşanma dolayısıyla astronomik tutarda nafaka ödeyeceği” gibi haberler basında oldukça yer işgal etmektedir. Kuşkusuz birçok kişiyi ilgilendiren bu hususun birden fazla tarafı var ama kanımca taraflardan birinin de Hazine ve Maliye Bakanlığı olması gerekiyor. Çünkü nafaka tutarının dudak uçuklatacak miktarda olması durumunda bile nafakayı veren de alan da herhangi bir vergi ödememektedirler. Bu durum kuşkusuz adaletsiz bir vergi anlayışını daha da perçinleştirmektedir.

Daha önemlisi ise nafaka ödeme süresi ne kadar uzun olursa olsun ödenen bedellerin tamamı yine vergi dışında kalmaktadır. Bu durumu düzeltmek için Gelir İdaresi bir düzenleme yapmayı planlıyor mu? Bildiğim kadarıyla “hayır”.

Nafaka nedir?

Nafaka, literatürde muhtaç eşlerin birbirlerine, boşanmamış eşlerin birbirlerine, ana babanın küçük çocuklarına, altsoyun üstsoya, üstsoyun altsoya, refahta olan kardeşlerin zaruret durumundaki kardeşlerine yaptığı bir tür yardım olarak tanımlanmaktadır. Medeni Kanunu’muzda nafaka dört farklı şekilde tanımlanmıştır.

Bunlardan ilki yoksulluk nafakasıdır. Yoksulluk nafakası, boşanma sonucunda, taraflardan birinin yoksulluk sınırının altında kalmaması ve boşanma sonucunda oluşabilecek ekonomik mağduriyeti gidermek amacıyla taraflardan birinin diğerine ödediği parasal tutardır. Bu nafaka türü ile ilgili Medeni Kanun, herhangi bir parasal üst sınır çizmemekle birlikte ödenmeyle alakalı bir süre şartı da koymamıştır. Ödenen yoksulluk nafakasının miktarı bazı durumlarda o kadar fazla ki birkaç aylık ödeme sonunda nafakayı alan zengin bile sayılabilmektedir. Bence bunun adı yoksulluk nafakası değil “zenginlik nafakası” olması gerekmektedir. “Zenginlik nafakası” tabiri ise durumun vahametini ortaya koyması açısından önem taşımaktadır.

Diğer nafaka türü iştirak namı diğer katılım nafakasıdır. Bu nafaka türünde amaç çocukların boşanma sonucunda maddi mağduriyetlerinin giderilmesidir. Ebeveynlerden biri, boşanma sonucunda çocuğun ya da çocukların velayetini aldığı andan itibaren diğer ebeveynin de hala çocuklarına bakma yükümlülüğünün devam etmesi nedeniyle ödediği nafaka türüdür.
Bir diğer nafaka türü ise yardım nafakasıdır. Yardım nafakası boşanma davası kapsamında olan bir nafaka türü değildir. Türk Medeni Kanunu’nun 364’üncü maddesi, herkesin yoksulluk içerisinde bulunan altsoy, üstsoy ve kardeşlerine nafaka verme yükümlülüğü olduğunu hükmetmiştir. Anne, baba, kardeşler ve çocukların birbirlerine karşı yardım sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu fertlerden birinin çok zor duruma (maddi sıkıntı) düşmesi sonucunda, diğer aile bireylerinden bu zaruret halinin giderilmesi amacıyla mahkeme kararıyla alınan bir nafaka türüdür. Bu nafakanın miktarı, karşı tarafın ekonomik gücü ile doğrudan orantılı olması gerekmektedir.

Son nafaka türü ise tedbir nafakasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 169’uncu maddesi uyarınca davasının açılması ile birlikte yargıcın alacağı karar doğrultusunda dava sonuçlanana kadar ödenen bir nafaka türüdür. Burada temel amaç şayet açılan boşanma davası ise boşanma davasının açılması ile birlikte eşler ve varsa çocuk/çocukların boşanma davası açılmadan önceki yaşam standartlarını devam ettirmeleri adına taraflardan birinin diğer tarafa ve yargıcın takdir ettiği tutarda verdiği bir tür parasal tutardır.

Nafakanın Gelir Vergisi Kanunu’ndaki yeri

Nafakalar, Gelir Vergisi Kanunu’nun 25/8’inci maddesi uyarınca istisna edilmiştir. Ödenen nafaka tutarının miktarı da vergilendirme açısından önem taşımamaktadır. Ödenen nafaka tutarı ne kadar olursa olsun gelir vergisi kanunu uyarınca istisna edildiğinden gelir vergisi de ödenmeyecektir. Özellikle ödenen yoksulluk nafakası, boşanan eşin ekonomik olarak zorda kalmaması için ödenmektedir. Ancak basında yer alan özellikle ünlü, popçu, topçu, şarkıcı ya da zengin birilerinin ayrıldıkları eşlerine ödedikleri nafaka tutarları gelir adaleti anlayışına pek de sığmamaktadır. Son günlerde basında yer alan bir habere göre bir holding patronuna açılan boşanma davasında, boşanmak isteyen eş aylık 750 bin TL yoksulluk nafakası istemektedir. Bu ödenecek aylık 750 bin TL’lik nafakadan Gelir Vergisi Kanunu’nun 25/8’inci maddesi uyarınca hiç gelir vergisi alınmayacak. Anlayacağımız bir dille “kemiksiz para” olarak ifade edeceğim. Bu ödenen para, yoksulluk nafakasından ziyade bir “üst düzeyde bir zenginlik nafakası” olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Ve boşanan eş tekrar evlenmediği sürece de bu nafakayı alacak. Süre şartı olmadan ödenen bu devasa “yoksulluk” nafakaları, nafakanın ruhuna artık birkaç beden büyük gelmektedir.

Nafakanın Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’ndaki yeri

Veraset ve intikal vergisi, ivazsız yani karşılıksız intikallerden alınan bir vergidir. Bağış, miras, çekiliş, şans oyunları gibi ivazsız yani karşılıksız intikallerden alınan bir servet vergisidir. Buna göre ödenen nafakalar, boşanma karşılığında ödenen bir para olması münasebetiyle ivazsız bir intikal sayılmıyor ve dolayısıyla da Veraset ve İntikal Vergisi’nin de konusuna girmemektedir.
Buna ilaveten Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 2/d maddesi uyarınca maddi ve manevi zarara karşılık verilen “tazminatlar” ivazsız intikal sayılmıyor. Yani nafaka haricinde boşanılan eşten çeşitli isimlerle alınan maddi ve/veya manevi tazminat tutarlarından da bu madde gereğince maalesef vergi alınmamaktadır.

Sorun nerede?

Nafaka ödemelerinin, özellikle boşanılan eşe ödenen yoksulluk nafakalarının temel amacı kişinin ayrıldıktan sonra ekonomik bir sıkıntı içinde kalmamasını sağlamaktır. Erkek de yoksulluk nafakası alabiliyor. Ama bu uygulama, ataerkil özellikle kadınların ekonomik olarak erkeğe bağlı bırakıldığı toplumlarda daha sık görülebildiğinden çok da yanlış sayılabilecek bir uygulama değildir. Ancak bu denli yüksek ödemeler, boşanan eşi ekonomik anlamda zaruret halinden çıkarmanın da ötesine geçmiştir. Bu anlamda ödenen bedel amacını fazlasıyla aşmış durumdadır. Elbette ödenen nafaka tutarına bir şey söyleme hakkına sahip değiliz ama en azından gelir dağılımının bu denli bozuk olduğu ülkemde vergileme ile azcık da olsa bir adalet sağlayabilir miyiz? Onu da bilemedim.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ne yapmalıdır?

Ödenen nafakalar astronomik olsa bile maalesef bunlardan ne gelir ne de veraset ve intikal vergisi alınmaktadır. Bence, gerçek anlamda ekonomik sıkıntının aşılması amacıyla ödenen bu tarz parasal yardımlardan vergi alınmaması, vergilemede adalet ve sosyal devlet anlayışı kapsamında gayet insani ve yerinde bir uygulamadır. Ancak ödenen bu tarz nafaka ve tazminatların insani yardım boyutunu aştığı da aşikârdır. Bu noktada adil bir vergileme anlayışından hareketle Hazine ve Maliye Bakanlığı ivedilikle bu konuya el atmalıdır. 
Hazine ve Maliye Bakanlığı, konuyla ilgili istisna hükümlerini sınırlandırması gerekmektedir. Şöyle bir önerim olabilir; boşanan eşin ekonomik özgürlüğü de dikkate alınarak örneğin ödenen yıllık nafaka tutarının GVK’nin 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinin son dilimini (2019 yılı için 98 bin TL) aşması durumunda aşan kısmın bu tarifede yer alan en yüksek oranda (%35) vergilendirilmesi sağlanabilir. 98 bin TL’yi 12 aya böldüğümüzde aylık 8 bin 167 TL bulunmaktadır. Yani ödenen nafaka tutarının aylık 8 bin 167 TL’si vergiye tabi olmasın ancak bu tutarı aşan kısmın GVK’nın 103’üncü maddesinde yer alan vergi tarifesinin son diliminden vergilendirilmesini öneriyorum.

Diğer bir öneri ise nafakanın ödenme süresi ile ilgilidir. Ödenen yoksulluk nafakası, boşanmış olan eşi nafaka aldığı için ekonomik olarak rahatlatmakta ve yoksulluk sınırında kalmasını engellemektedir. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Ancak nafaka tutarının yüksek olması ve hatta devamlı olması nafakanın ödenme amacını aşmaktadır. Örneğin önceki aylarda boşanan bir TV kanalı sahibi, eşine 115 bin TL’si yoksulluk nafakası, çocuğu için her ay 10 bin TL iştirak nafakası ve toplamda 125 bin TL nafaka ödemeye başladı. Ortalama yıllık 1 buçuk milyon TL. Ünlü holding patronu ise aylık 750 bin TL yıllık 9 milyon TL ödeyecek herhalde. Bu tutarlar, sanırım yoksulluk sınırının hiçbir yerine teğet bile geçemeyecek kadar yüksek tutarlardır. Asgari ücretin aylık 2020 TL olduğu gerçeğinden yola çıkarak varın hesabını siz yapın.
Yukarıda bahsettiğim yoksulluk nafakası tutarının aylık 8 bin 167 TL’sinin vergi dışında kalma önerime ek olarak, bunu süreyle de ilişkilendirip ödenen nafaka tutarlarına bağlı olarak belli bir süre sonunda örneğin 5 yıldan sonra ödenecek nafakanın tamamının gelir vergisine tabi tutulması gerektiği yönünde bir öneri daha sunmak istiyorum.

Üzerinde düşünüp, tartışacağımız daha birçok öneri sunulabilir. Yeter ki iktidar partisinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ve özellikle Cumhurbaşkanı’nın bu konuyu düzeltmek amaçlı “bir niyeti” olsun. Gerisi teferruat.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar