Yüksek mahkeme yargıcının öğütleri
Bir hukuk öğrencisi ve bir yargıç
Patrick Sobkowski, Dayton Üniversitesi’nde bir hukuk öğrencisi. Birinci sınıfın sonunda Indiana’daki bir hukuk firmasında yaz işi bulmuş. Demek ki zaman da bulmuş ki, Yüksek Mahkeme’nin (Supreme Court ) bir yargıcına, Neil Gorsuch’a, bir mektup yazmış. Onun tavsiyelerini istemiş. Yargıç Neil Gorsuch da ona cevap vermiş. Bu, Amerika’da çok görülen bir olay değildir. Yüksek Mahkeme yargıçları, kolay ulaşılır kişiler değildirler.
ABD’de Yüksek Mahkeme yargıçları, “Yüksek” unvanına yakışır biçimde davranırlar. Yürütmeye ve yasamaya olan mesafeyi titizlikle korurlar. Örneğin, başkanlarla gidip fındık fıstık toplamazlar. Başkanı görünce cübbelerini de iliklemezler, ayağa da kalkmazlar; onun önünde eğilmezler.
Yargıç Gorsuch da sıradan birisi değil. Columbia Üniversitesi’nden BA derecesi, Harvard Üniversitesi’nden “Juris Doctor” derecesi, Oxford Üniversitesi’nden hukuk doktorası derecesi almış. Bir hukuk bürosunda 1995-2005 yıllarında avukat olarak çalışmış. Sonra Adalet Bakanlığı’nda bir savcılık görevi olmuş ve 2006 yılında George W. Bush tarafında bir üst mahkemeye (United States Court of Appeals for the Tenth Circuit) aday gösterilerek seçilmiş. Yüksek Mahkeme’ye de 2017 yılında Donald Trump tarafından aday gösterilerek atanmış. Yargıç Gorsuch bir muhafazakâr. Ama gerektiğinde liberallerin yanında oy kullanan demokrat birisi.
Mektubuna cevap alan Patrick de bu cevabı tweeter hesabında yayınlamış. Mektuptaki öğütler çok ilginç ve değerli öğütler. Bu nedenle paylaşmak istedim. Aşağıda bu mektubu ve benim yorumlarımı bulacaksınız.
Mektup
Yargıç şöyle demiş: “Benim hukuk öğrencilerine tavsiyem çok basit: Sıkı çalışın, etkin bir biçimde yazmayı ve konuşmayı öğrenin, tutkunuzdan asla vazgeçmeyin, ailenize ve arkadaşlarınıza değer verin, kamu hizmeti yapmanın bir yolunu bulun ve zarif bir biçimde kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenin. Bütün bunların ötesinde, yaptığınız veya yapmadığınız, söylediğiniz veya söylemediğiniz şeylerden dolayı hayatta bir sürü pişmanlıklarınız olacağını bilmelisiniz. Ama hiçbir zaman pişmanlık duymayacağınız bir şey ise, nezakettir”.
Sıkı çalışma
Söğüt ağacının altında yatarak hiçbir başarı elde edilemez. Dünyadaki başarıların harcında hep alın-teri vardır. Yaratıcılığın da mezesi, sıkı çalışmadır. Johann Sebastian Bach büyük bir alçak gönüllükle şöyle demiş “Günde on altı saat çalışınca insan yaratıcı oluyor”. Çocuğunun “Çalışmadan sınıf geçmesi” ile övünen bazı anne ve babalara duyurulur.
Etkin yazmak ve konuşmak
Hangi meslekte olursanız olun, başarıda iletişim hep önemli bir yer tutacaktır. Bu nedenle, etkin yazmayı ve konuşmayı bilmelisiniz. Bunun yolu da önce, okumaktan ve dinlemekten geçmektedir. Okumadan, okuduklarından ders çıkarmadan bilgisayarın başına geçip, ya da kalemini elini alıp “Ama ilham gelmiyor, yazamıyorum” diyenleri çok gördüm; ya da iyi konuşan insanları dinlemeyenleri. Okumak ve dinlemek, alt-yapıyı hazırlar. Ama bıkmadan usanmadan da yazmalısınız ve konuşmalar yapmalısınız ki, yazma ve konuşma beceriniz gelişsin.
Tutku
Tutkusuz yapılan işten hayır gelmez. Tutkusuz yapılan helva bile tatsız olur. Her yaptığınız işi bir tutku ile yapmalısınız; ancak o zaman bir fark yaratabilirsiniz. Tutkunuzu da hiç yitirmeyin; yaşamı ıskalamayın. Hiçbir işi iğreti tutmayın; sıkı sıkı sarılın. Kenan Doğulu şarkısını hatırlayın: Ne yaparsan yap, aşk ile yap.
Kazanmak ve kaybetmekte zarafet
Yaşam, irili ufaklı bir sürü oyundan oluşan bir büyük oyundur. Yaşamdaki oyunlarda kazanmak da vardır, kaybetmek de. Öncelikle bunu kabullenmek gerekir. Bazı oyunlara isteyerek gireriz, bazılarında da kendimizi oyunun içinde buluruz. Hep kazanmak için çaba harcarız, ter dökeriz. Sonuç ne olursa olsun, bunu içinize sindirmeyi ve ona göre davranmayı bilmelisiniz. Diyelim ki, oyunu kazandınız. Bununla övünmek, kaybeden tarafı üzücü, kırıcı davranışlarda bulunmak zarif kişiye yakışmaz. Çünkü zamanla kaybedeceğiniz oyunlar da olacaktır. Diyelim ki, kaybettiniz. Bunu da olgunlukla karşılamalısınız. Kaybedince “Hiçbir şey olmasa da kesinlikle bir şeyler oldu” türü mızıkçılıklar yapmamanız, vakur davranmanız gerekir.
Nezaket
“Lacivertle, nezaketin modası geçmez” derler. Medeni insanı, barbarından, hödüğünden ayıran şey, nezakettir. Hangi koşul altında olursa olsun, zarifliğinizden ödün vermeyiniz, pişman olmazsınız.
Sonuç
Yargıç Neil Gorsuch’un öğütleri yalnız hukuk öğrencileri için değil. Tüm mesleklerin yararlanacağı öğütler. Ne dersiniz, yararlı olur mu?