Yüksek hızlı büyüme kime yaradı?
Büyüme rakamları açıklandığında tartışmalar büyüme hızının kaç olduğu noktasına odaklanıyor. Bu elbette tartışmanın bir boyutu olmak durumunda ama bizde genellikle tartışma bu boyut içine hapsoluyor.
Oysa ekonomik başarı sadece büyüme hızından ibaret değil. Konunun büyüme hızı kadar hatta ondan daha önemli boyutları da var. Örneğin Türkiye açısından şu anda büyüme hızından daha önemli olan boyut, büyümenin yapısı. Büyüme yüksek cari açık, yüksek borçlanma, bütçe açığında bozulma, finansal sistemde risk artışı ve yüksek enflasyon yaratıyorsa, yüksek seyreden işsizliği aşağı indiremiyorsa, konunun bu boyutu büyüme hızından daha önemlidir.
Konunun önemli boyutlarından birisi de gelir dağılımı ve bölgesel eşitsizlikler boyutu. Eğer büyüme, gelir dağılımında düzelmeye değil bozulmaya yol açıyorsa, bölgesel eşitsizlikleri azaltmak yerine derinleştiriyorsa, böyle bir büyümeyi olumlu karşılamak doğru olmaz.
Yılın 3. çeyreğinde TÜİK’in yeni hesabına göre yüzde 11.06’yı bulan hızlı büyümenin ayrıntılarına ve yapısına baktığımızda bu sorunların hepsini taşıdığını görüyoruz. Böylesine olağanüstü bir büyüme hızına rağmen, nüfusun ezici çoğunluğunun bunu hissetmemesinin, güven endekslerinin düşük seyretmesinin nedeni bu. Yüzde 11’lik büyüme geçmişte yarısı kadar olan büyüme hızlarının yarattığı refah etkisini yaratamıyor.
Gelirin emek, kar-rant ve devlet arasında nasıl paylaşıldığını gösteren gelir yöntemiyle GSYİH hesaplarında bu çarpıklığı net bir şekilde görüyoruz.
Yılın ilk çeyreğinde büyüme hızı yüzde 5.29 iken işgücü ödemelerinin, yani emeğin GSYİH’den aldığı pay yüzde 34.64 idi. 3. çeyrekte büyüme yüzde 11.06’ya fırlarken, emeğin gelirden aldığı pay 5.55 puan birden düşerek yüzde 29.09 düzeyine indi.
Buna karşın kar ve rantın GSYİH’den aldığı payı yansıtan brüt işletme artığı/karma gelirin payı 5.04 puanlık bir sıçrama ile yüzde 60.45’e çıktı.
Toplam işgücü ödemeleri 3. çeyrekte cari fiyatlarla yüzde 14.42 artarken, işletme artığındaki artış yüzde 29.76 ile emeğin iki katını geçti. Zincirleme hacim endeksinden yararlanarak yaklaşık olarak reel artışları hesapladığımızda ekonomi yüzde 11.06 büyürken toplam ücret ve maaşlardaki büyüme sadece yüzde 3.02’de kalıyor. Buna karşın kar ve ranttaki reel büyüme yüzde 16.84 ile toplam büyümenin 5.77 puan üzerine çıkıyor.
Hesaba istihdamı, yani çalışan ücretli sayısını katarsak durum daha da vahim hale geliyor. Ücretli, yevmiyeli çalışan başına kar ve rant geliri reel olarak yüzde 4.5 artarken, çalışan başına ücret gelirlerinde yüzde 1.82’yi bulan bir reel düşüş olduğu görülüyor.
Bu sonuçlar, yaşadığımız hızlı ekonomik büyümeden emek kesiminin payına bir şey düşmediğini ve gelir dağılımının daha da bozulduğunu gösteriyor.