Yüksek faiz TL'nin derdine derman olacak
Küresel kriz sonrasında gelişmekte olan ülkelerde (GOÜ) başlayan uzun dönemli güçlü yükseliş trendinin sonuna geldik. Fed’in varlık alımlarını azaltmaya başlaması sonrasında GOÜ borsalarındaki satış dalgası hızlandı. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan yapısal sorunlar, kurumsal zafiyet ve politik belirsizlikler söz konusu satış dalgasının hızlanmasına neden oldu. Küresel yatırımcılar gelişmekte olan ülke borsalarına doğrudan yatırım yapmak yerine ABD ve Avrupa’daki uluslararası şirketler vasıtasıyla yatırım yapmayı tercih etmeye başladılar. Ocak ayında yüzde 6.6 gerileyen MSCI GOÜ hisse senedi endeksinin son bir yıldaki kaybı yüzde 12.6 seviyesine ulaştı.
Türkiye gelişmekte olan ülke piyasalarını sarsan küresel dalgalarla politik belirsizliğin arttığı talihsiz bir konjonktürde karşılaştı. 2014 yerel seçimleri öncesinde tırmanan siyasi gerilimin de etkisiyle MSCI Türkiye hisse senedi endeksinin son bir senedeki kaybı yüzde 35’e ulaştı. Söz konusu kaybın yarısına yakını Türk lirasının değer kaybından kaynaklandı.
Merkez uzun süre direndi
Türk lirasındaki değer kaybına rağmen Merkez Bankası büyüme cephesindeki endişeleri yüzünden uzun bir süre faiz silahını kullanmaktan imtina etti. Ancak yabancı yatırımcıların satışları ile başlayan değer kaybının şirketlerin ve hane halkının portföy tercihini de değiştirmeye başlaması karşısında Merkez Bankası uzun süre dayanamadı.
28 Ocak tarihinde Merkez Bankası Para Kurulu gece yarısında olağanüstü toplanarak haftalık repo faizini %4,5’den %10,0’a, faiz bandının üst kısmını ise %7,75’den %12,0’ye yükseltti. Sıkılaştırmanın enfl asyon hedefine yaklaşana kadar devam edeceği mesajını veren Merkez Bankası Türk lirasının cazibesini artırmayı hedefl edi.
Faizlerdeki artışın, küresel risk iştahının bozulduğu bir ortamda Türkiye’ye para girişini özendirerek döviz kurunun istikrara kavuşmasında yardımcı olacağına inanıyoruz. Türk lirası %10’luk kısa vadeli faizi ile gelişmekte olan ülkelerde Brezilya’dan (%10,5) sonra en cazip getiriyi sunmaya başladı. Yerel seçimlere yaklaşırken azalan siyasi belirsizliğe paralel Türk lirasının reel olarak değer kazanmasını ve yılı dolara karşı 2,20 seviyesinde kapatmasını bekliyoruz.
Merkez Bankası’nın faizleri artırmayıp kuru dalgalanmaya bıraktığı dönemde karşılaşılan şoklar dövizde yüksek açık pozisyonu olan (170 milyar dolar) şirketlerde devasa kur farkı zararına yol açıyordu. Şok faizi artışı sonrasında Türk lirasında yaşanan değer kazancı bu şirketleri kısmen rahatlattı. Ancak söz konusu kazanç reel ekonomi için Pirus zaferi tadında olacak. Parasal sıkılaşma faiz oranına duyarlı üreticileri, Türk lirası cinsinden değişken faizli ve/veya kısa vadeli borçlanan şirketleri ve pasifl erinin fiyatlama vadesi aktiflerinden daha kısa olan bankaları olumsuz etkileyecek. Bu nedenle 2014 yılı büyüme tahminimizi %3,0’den %1,5’e düşürdük.
Borsa alım için uygun seviyelerde
Yaşanan bu gelişmelere rağmen borsa için olumlu görüşümüzü koruyoruz. Borsadaki fiyat seviyeleri yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı riskleri büyük ölçüde fiyatlamış durumda. 17 Aralık tarihinden itibaren bakıldığında, 4 bakanın istifası ve artan politik belirsizliklerin etkisi ile dolar bazında yaklaşık %20 oranında gerileyen BIST 100, kırılgan beşli grubuna göre (Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye) %13 ile %21 arasında daha kötü performans gösterdi.
Finans dışı şirket karları %11 artar
Politik riskin uzun sürmesi durumunda ekonomik durgunluk ve sermaye akışlarının azalması senaryolarında borsadaki kan kaybı devam edebilir. Ancak, 2-3 yıl vadeli bir yatırım perspektifi ile bakıldığında mevcut seviyeler kademeli alım yapmak için uygun gözüküyor.
Faizlerde yaşanan artışın marjlar üzerindeki olumsuz etkisi, yavaşlayan kredi büyümesi ve karşılık giderlerindeki artış dikkate alındığında bankacılık sektöründeki karların 2014 yılında %5 gerileyeceğini öngörmekteyiz. Banka dışı şirketlerde ise ihracat ve yurtdışı satışlardaki büyümenin etkisi ile %14 ciro ve %13 FAVÖK artışı beklemekteyiz. TL’nin yılı 2.20 seviyesinde kapatacağı varsayımı yaptığımızı da belirtelim.
Şirket değerlemelerinden yola çıkarak BIST 100 için hesapladığımız 12 aylık hedef değer, büyüme tahminimizi 2014 ve 2015 yılları için aşağı çekmemize rağmen, 79 bin. Bu da yüzde 23 artış potansiyeline işaret ediyor.
Türkiye hem yurtiçinden hem de dışarıdan darbe aldığı mükemmel bir fırtına ile karşı karşıya. Ancak geçmişte sayısız politik ve ekonomik krizden nasıl çıkıldıysa bu fırtınadan da eninde sonunda çıkılacak. Sermaye yapısı güçlü olan ve iyi yönetilen şirketlerin bu kez de sınırlı bir hasarla bu dönemi atlatacağına inanıyoruz. Politik risklerin azaldığı TL’nin değer kazanmaya başladığı durumda en hızlı toparlanacak hisseler geçtiğimiz dönemde en çok cezalandırılan bankalar (özellikle kamu bankaları) ve dövizde açık pozisyon taşıyan şirketler olacak.
S&P’den sonra ne olur?
Cuma akşamı geç saatlerde kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s Türkiye’nin görünümünü negatif izlemeye aldı. Piyasanın açılışında bu haberin etkili olması tamamen küresel risk iştahının yüksek olup olmamasına bağlı. Eğer küresel risk iştahı kötü olursa piyasalarda bu haberi bahane edebilir. Ama dünya borsaları iyiyse göz ardı edilmesi de muhtemel.