Yüksek enflasyondan herkes sorumludur
Bu hafta yayımlanan enflasyon rakamından sonra yılsonu enflasyon beklentileri yukarı yönlü revize ediliyor. Mart ayının yüzde 11.29’luk rakamından sonra TCMB’nin yüzde 8’lik yılsonu enflasyon tahmininin tutması çok zor gözüküyor. Merkez Bankası ve finansal kurumlar görevleri gereği yılsonu tahminleri yaparlar. Esasen dokuz ay sonrasının rakamını öngörmeye çalışmak anlamsızdır. Bir ekonomist elindeki verilerle ancak 2-3 ay sonrasının tahminini yapabilir ki bunda bile hata payı olur.
Pazartesiden beri ayrıntılı enflasyon analizleri okuyorsunuz. Ben sadece gözüme çarpan noktaları paylaşacağım. Bildiğiniz üzere Maliye Bakanlığı şubatın ilk haftasında, beyaz eşya ve elektrikli ev aletlerindeki ÖTV’yi sıfırladı. Bakanlık mobilyadaki KDV oranını yüzde 8’e indirdi. Bu düzenlemeden sonra, beyaz eşya fiyatlarında yüzde 7-8, mobilya fiyatlarında yüzde 10 indirim olacağı düşünülüyordu. Ocak ayının sonlarında Ankara’daki bir alışveriş merkezinde beyaz eşya satan bir mağazaya girdim. Bazı ürünlerin fiyatlarını inceledim. Vergi indirimleri yürürlüğe girdikten sonra aynı mağazaya gittim. İndirim öncesinde belirlediğim ürünlerin fiyatları artmıştı. Mağaza müdürüne durumu sorunca, ‘‘Fiyatları yanlış hatırlıyorsunuz beyefendi. Fiyatları düşürdük’’ dedi. Oysa fiyatları net olarak hatırlıyordum. Bu hafta açıklanan enflasyon verisinde de beyaz eşya ve mobilya fiyatlarının arttığı görülüyor. Vergi indirimlerinden sonra talebin doğal olarak artacağını düşünen sektörlerin izlediği politika nasıl yorumlanabilir? Ben söyleyecek bir cümle bulamıyorum.
Yüksek enflasyon denkleminin en önemli bileşeni yine gıda fiyatları oldu. Şubat ayında toplanan Gıda Komitesi’nden sonra Merkez Bankası, ‘‘Gıda Komitesi kısa vadede sonuç üretecek tedbirler aldı’’ açıklamasını yapmıştı. Bu tarz açıklamaları 2015’ten beri duyuyoruz. Buna rağmen enflasyon rakamı açıklandıktan sonra en başta gıda fiyatlarını konuşuyoruz. Örneğin Gıda Komitesinin Mayıs 2015’teki ilk toplantısından sonra, ‘‘Üreticiler örgütlü ve güçlü değil. Market zincirlerinin sermayesi büyük olduğu için ürünleri almama imkânları var. Üreticiyi savunacak bir birlik de yok’’ değerlendirmesi yapılmış. Bu saptamaya rağmen rakamsal açıdan sorun daha da büyümüş. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, mart ayında elma fiyatında üretici ve market fiyatları arasında yüzde 485’lik fark görüldüğünü açıkladı. TZOB raporuna göre elmayı fiyat farkında yüzde 451 ile kuru soğan, yüzde 398 ile kuru kayısı, yüzde 274 ile kuru incir ve yüzde 268 ile lahana izliyor. Gıda Komitesinin tespitinin üzerinden iki yıl geçmiş. Bir hamle yapılmamış. Market zincirleri arasında bir fiyat belirleme anlaşması tabii ki olamaz. Gıda Komitesi market zincirlerine nasıl müdahale edebilir sorusu da sorulabilir. Her şeyi kenara bırakalım da iyi niyet nerede? Sebze ve meyve fiyatlarında üreticiden markete böylesine anormal farklar olur mu?
Dolardaki artışın enflasyon üzerindeki etkisi tartışılamaz. TCMB 10 Ocak tarihinden sonra agresif para politikası adımları atmaya başladı. Tabii o noktaya gelene kadar beklentiler çoktan bozulmuş, hasar oluşmuştu. Ülkedeki siyasi tansiyon hiç düşmüyor. Birincil görevi fiyat istikrarını sağlamak olan TCMB’nin tahminleri tutmuyor. Vergi indirimlerini fırsat bilen sektörler fiyatları artırıyor. Market zincirleri gıda fiyatlarında acımasız bir politika uyguluyor. Türkiye’deki çift haneli enflasyonun tek sorumlusu yoktur. Kendimiz edip kendimiz buluyoruz.