Yozlaşan kavramlar ve kurumsal yapı...
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Son bir hafta içinde yaşanan iç ve dış gelişmeler ile tartışmalara baktığımızda hiçbir şeyin değişmediği, sorunların çözümsüz kalmaya ve büyümeye devam ettiği dikkat çekiyor. Belli ki ipin ucu kaçırılmış; asıl önemlisi kısa vadeye öyle yoğunlaşılmış ki kimse birbirini dinlemiyor, kırılganlık ve belirsizlik artışını umursamıyor! Başka bir deyişle basiretsizlik her boyutu ile kol geziyor. Ülke ekenomisi kötüye gider ve dış finansman imkanları daralırken doğal olarak tehlike sinyalleri büyüyor ancak ülkeyi yönetenler türban tartışmaları ile sorunu çözmeye değil, üstünü örtüp insanlarımızı birbirine düşürmeye çalışıyor... Bu süreçte medeniyetin temel unsuru sayılan kavramlarda yozlaşmaktan kurtulamıyor. Haftanın ilk yarısında olumsuz baskılar ve umutsuzluk nedeniyle bunalmış olan finansal piyasalar önce biraz rahatlıyor, sonra aşırıya kaçarak coşuyor ve sonunda yine olumsuz ruh haline geri dönüyor! Neden böyle oluyor diye araştırdığımızda ise mantıklı ve tutarlı bir gerekçeye rastlayamıyorsunuz. Zira olumsuzluğun kısa bir süre için olumluluğa dönüşmesi panik havasının dağıldığı, korkuya bağlı tepkisel güdülerin ortadan kalktığı ve aklın kontrolü geri aldığı anlamına gelmiyor. Evet tarih kendini tekrarılyor; Herhangi bir yeni düzen önce kendinden önceki sistemin çözemediği sorunları çözerek itibar kazanıyor; fakat bu kez de kendi ürettiği ve çözemediği sorunlar nedeniyle kazanımlarını geri vermeye başlıyor. Yeni bir düzen ihtiyacı ile birlikte, artan kırılganlık ve belirsizlikten kaynaklanabilecek panik ortamlarından sakınmak üzere yeni masallar üretiliyor. Yeni düzen konusunda uzlaşı olmadığı ve yeterli mesafe katedilemediği sürece yalanlar büyüyor, hemen hemen tüm kavramlar ve kurumlar yozlaşmaktan kurtulamıyor. Bugün de böyle karanlık bir dönemden geçiyoruz; her şey kötüye gidiyor, fakat geniş kesimleri yönlendirmeye çalışanlar onların gözlerinin içine baka baka herşeyin genelde iyi gittiğini iddia edebiliyor, geniş kesimlerin cehaleti ve teslimiyetini günü kurtararak kendini güvende hissetmenin tek yolu olarak görüyor. Son on yılda yaşanan gelişmeler ve yapay olarak zorlanan eğilimlere bakar isek gerçeği daha iyi anlarız. Serbest piyasa ve demokrasi gibi kavramların havarisi gibi dolaşanlar bugün nasıl olupta bunların en azılı düşmanı haline geldiklerini görmek istemiyor, daha önemlisi başkalarının anlamasını engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Serbest piyasanın etkin çalışması ve refah üretmesi herkesin herşeyi bilmesine, herkesin tutarlı davranmasına ve kimsenin kimseyi aldatmamasına bağlıdır. Günü kurtarmak adına, herkesin bilmesi gereken çoğu bilgiyi geniş kesimlerden gizleyerek onları yönlendirmek istiyor ve bu utanılacak durumu serbest piyasa diye pazarlamaya çalışıyor iseniz, her türlü olumsuz sıfatı fazlası ile hakediyorsunuz. İnsanların tehlike algılamasına sebep olacak bilgileri onlardan saklıyor ve tedbir almalarını engelliyor iseniz, siz aynı zamanda demokrasi düşmanı sayılırsınız; zira bu durum geniş kesimlerin seçme hakkının ellerinden alındığı koyun sürüsü gibi güdülmeye çalışıldığı anlamına gelir. Bugün kendini küreselci olarak tanımlayanlar, söylediklerinin aksine serbest piyasa ve demokrasi gibi kavramların en büyük düşmanı haline gelmiştir. Bu anlayış kendine yapılmasını istemedikleri şeyi başkalarına yapma hakkını kendinde bulmaktır, inançsızlıktır, ideallerin katili olmaktır. İyi niyetle yapılmış olması sonucu değiştirmez. Ülkemizdeki türban tartışması da benzer özellikler taşıyor; bir yandan insan değil koyun sürüsü muamelesi yaparken, sonra türban özgürlüğü ile zülme son verilmesini savunanlara ne kadar güvenebilirsiniz? İnsanları bilgilendirerek cehaletten kurtarın, kimsenin onları aldatamayacakları düzeyde akıllarını kullanma yeteneklerini geliştirin, daha sonra kıyafet de dahil her türlü özgürlüğü tanıyın. Ancak cehalet karanlığını koyulaştırarak en büyük zulmü yaparken türban yolu ile kendinizi farklı göstermeye, geniş kesimleri kendi çıkarlarınıza alet ve kurban etmeyin. Evet karanlık bir dönemden geçiyoruz, cehaletin ise daha da büyümesi küreselciler tarafından çözüm olarak görülüyor. Unutmayın, söylediklerinde samimi olsalar cehaleti kendi çıkarlarının dostu olarak görebilirler miydi?..