Yorumlamaya gerek var mı
Son iki hafta genelinde ekonomi cephesinde yaşanan gelişmeler, beklentilerdeki olumsuzlaşma sürecinin hızlandığına işaret ediyor. Anayasa değişikliği ve Başkanlık sistemine ilişkin gelişmeler ise durumun düzelmesine yardım etmiyor; tam aksine riskten kaçınma eğilimini güçlendirerek kırılganlık yönündeki algıları besliyor. İstanbul’da yaşanan türden vahim terör saldırıları ve küresel eğilimler ise, çıkar çatışmalarını derinleştirmek ve uzlaşmazlıkları kemikleştirmek dışında başka bir işe yaramıyor.
Çok yönlü olumsuzluklar, karşılıklı olarak birbirlerini besleyerek oldukça ciddi bir açmaz yaratıyor. Uzunca bir süredir sürdürülebilir olmayan eğilimlere abone olarak, sorunları ağırlaştırma pahasına günü kurtarmaya çalışmanın birikmiş maliyeti kapıyı çalıyor. Türk Lirasındaki aşırı oynaklığın, sonuç olarak karşımıza çıktığını ve radikal türden tercihler lehine giderek daha fazla alan yarattığını dikkate almamız gerekiyor.
Beklentiler olumsuzlaşırken yanıtsız sorular çoğalıyor. Türk Lirasına dönme çağrıları ve döviz piyasalarında yaşanan dalgalanmalar, böyle gitmez diyenleri haklı çıkarıyor; aksini iddia edenlerin işbirliği çatırdamaya devam ediyor.
Ne olup bittiğini daha iyi anlamak için, taraf olmadan ve bakış açılarını farklılaştırarak sormak gerekiyor. Salı günü Merkez Bankasının 2017 yılı Para Programı sunumu sonrasında hızla değerlenen Türk Lirası, neden Ekonomik Koordinasyon Kurulu kararları sonrasında güçlü bir şekilde yön değiştirdi? Halka daha fazla döviz satın çağrısı yapılması veya tüm işlemlerde Türk Lirasına dönülmesi durumu düzeltir mi? Düzelmez ise devamında neler yaşanır?
Bu haftaya girerken, kamu kurumlarından gelen döviz satışları sayesinde kurlar kısmen gerilemişti ve vatandaşın bozdurduğu net yabancı paraların toplam içindeki payı önemsiz denebilecek düzeyde idi. Perşembe günü açıklanacak Ekonomik Koordinasyon Kurulu kararlarını gerçekçi olmasını uman kesimler de, Salı günü yapılan Para Programı sonrasında Türk Lirasının değerlenmesi eğilimini destekledi. Muhtemel alımlar ertelendi ve yeni satışlar devreye girdi; döviz kuru 3,34 seviyesine kadar geriledi. EKK kararları, finansal sermayeyi ve bunları yönlendirenleri memnun edemedi! Dolar Kuru, Cuma gününün geç saatlerine kadar yükselmeye devam etti; bu olumsuzluğu önleme amaçlı kurumsal satışlar yeterli olamadı ve kur 3,50 seviyelerine kadar tırmandı.
Cumhurbaşkanı’nın dillendirdiği ekonomik söylemler ve öncelik tercihleri ile finansal sermaye görmek istedikleri arasındaki mesafe açılıyor, ortak payda küçülüyor ve öncelikler hızla farklılaşıyor. Bir tarafın ak dediğini diğer taraf kara olarak görüyor. Merkez Bankasının Para programı uzlaşıyı sağlayamıyor; Ekonomik Koordinasyon Kurulu kararları, Cumhurbaşkanı’nın savunduğu çizgiye kayıyor.
Halka ve iş dünyamıza, büyüme lehine seferberlik çağrıları yapılıyor; fakat oluşan boşlukların dolması mümkün olamıyor. Bu tercihlerin mevcut koşullar ile uyumlu olmadığını ve kırılganlığı artıracağını öngörenler ise başlarının çaresine bakmak üzere risklerini küçültmeye çalışıyor ve buna bağlı alarak büyüme lehine alınmış kararların başarı şansı da azalıyor. Sinsice artan gerginlikler ve çıkar çatışmaları ise tüm kesimleri üzecek gibi görünüyor.
Türk Lirasına dönme ve halkı döviz bozdurmaya çağrıları, kısa vadede bazı sorunları çözerken yeni sorunlar yaratıyor. Zira ortaya çıkan çok yüksek fiyat oynaklıkları, belirsizliğin ve risklerin kontrolsüz bir şekilde arttığı anlamına geliyor; maliyet hesaplarını zorlaştırarak iş akışını yavaşlatması ve istikrarsızlıkları beslemesi olasılıkları güçleniyor. Bu türden tepkiselliklerin tek atımlık olduğunu, benzeri durumlarda daha güçlü bir şekilde tekrarlanabilmesinin söz konusu olmadığını ve radikal tercihlere yönelmek dışında seçenek kalmayabileceğini dikkate almak gerekiyor.