Yönlendirilemeyen eğilimler ve düşündürdükleri!
Mayıs ayının ilk üç haftasındaki küresel ekonomik eğilimler ve genel görünüm, olumlu düşünmeye izin vermiyor. Paranın devir hızını yükseltme ve riskten kaçınma eğilimini terse çevirme yönündeki girişimler etkili olamadığı endişesi güçlenmeye devam ediyor. Gelişen ekonomilerin yapay piyasa zorlamalarına rağmen durgunlaşmaya devam ediyor olması, olumsuz sonuçlar üzerinde belirleyici oluyor. Durum böyle olunca, güvensizlik artıyor ve kırılganlık yönündeki algıların güçlenmesi önlenemiyor.
Küresel ekonomiye ilişkin beklentilerin olumsuzlaşmaya devam ettiği dikkat çekiyor. Piyasalardaki işlem hacimleri gerilerken fiyat oynaklıklarının yeniden artması önlenemiyor. Para otoritelerinin etkisizleşmesi, gerek fiyat ve gerekse finansal istikrar konularındaki endişeleri güçlendiriyor. Birbirini besleyen bu olumsuzlukların oluşturduğu kısır döngü aşılamıyor.
Genel görünümden bağımsız imiş gibi basına yansıyan bazı gelişmeler, sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmanın iyice zorlaştığı algısını güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor!
Akbaba fonu olarak nam salan ve kaldıraçlı risk alma konusunda rakipsiz durumdaki yapılardan para çıkışı devam ediyormuş! Bu tür gelişmeler riskten kaçınma eğilimini ön plana çıkararak, piyasalardaki işlem hacimlerini geriletir ve fiyat oynaklıklarını tehlikeli seviyelere yükseltebilir.
Büyük şirketlerin sermaye piyasalarında kendi hisselerini desteklemek üzere yaptığı eylemler, söz konusu kesimlerin kafasını karıştırmaya başlamış! Zira nakit olanakların azalmasına rağmen bilançoların yıpranmasının yarattığı sıkıntı, bu tür girişimlere yönelik eleştirileri arttırmış.
ABD’de en büyük beş yeni nesil teknolojisi şirketinin, toplam nakit olanaklar içindeki payının yüzde 30’a yükselerek 500 milyar dolar seviyesini aşması dikkat çekmiş! Söz konusu değişim bu şirketlerin başarısı kadar, diğerlerinin başarısızlığından veya içine düştüğü çözümsüz durumdan kaynaklanmış olabilir. Bu tür büyüyen dengesizlikler de kırılganlık algılarını besliyor. Aşırı gevşek para politikası uygulamalarına rağmen, bazı istisnalar dışında nakit olanakların azalıyor olması, normalleşme söyleminin gerçeği yansıtmadığını düşündürüyor.
Çin kökenli yatırımcıların, ABD deki gayrı menkul alımları artmaya devam ediyormuş! Bu eğilim başta Çin olmak üzere gelişen ekonomilerden kaçışın güçlenmeyi sürdürebileceğini düşündürüyor; söz konusu grubun durgunlaşmaya devam etmesi küresel ekonomiye ilişkin kırılganlık algılarını pekiştiriyor ve korkulan eğilimleri besliyor.
Panama Belgeleri ve otomotiv sektöründeki dizel motorların emisyonu konusundaki skandallar da, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı beklentisini güçlendirerek güven bunalımını derinleştiriyor.
Petrol fiyatında yaşanan son aylardaki yükselişin, gelişenlerdeki toparlanmadan kaynaklanmadığı itiraf ediliyor! Günlük arzın ciddi sayılabilecek miktarda daraldığı dile geliyor ve yapay zorlamalar maskeleniyor!
Japonya’da toplanan G-7 Maliye ve Finans yetkilileri, büyüyen sorunlara çözüm üretemiyor; kendi aralarında uzlaşamıyorlar ve herhangi bir açıklama yapmadan dağılmak durumunda kalıyorlar! Belli ki geçmişte iyice ağırlaşmasına izin verilen sorunlar, onları da etkisizleştiriyor! Havanda su dövmek şeklindeki dertleşmeler, mevcut sorunların ilacı olamıyor. Temenni demetleri ve iyi niyet şovları yeterli olamıyor!
Gelişen ekonomiler durgunlaştıkça, gelişmişler de edilgen hale geliyor ve bunalıyor; siyasiler ve bunların güdümündeki bürokratlar ile finansal sermayenin yolları ayrışıyor! Başka bir deyişle, ağırlaşan sorunlar tarafından yönlendirilenler arasındaki günü kurtarma şeklindeki işbirliği çözülüyor!
Küresel ekonomi, sürdürülebilir olmayan eğilimler ve geleneksel olmayan politikalarda yirmi yılı aşan ısrarın sonuçları ile tanışmaya koşuyor! Durumun yaratabileceği tehlikelerin kısmen de olsa farkında olanlar, başlarının çaresine bakmanın yollarını arıyor!