Yönetmen "devam" dedi
Kur savaşları konusu şimdilik rafa kalktı. G-7, G-20, IMF, "Savaş yok" dedi. George Orwell, 1984 adlı romanında "Savaş barıştır" demişti. Bugünleri görse gururlanırdı. Bütün ülkeler, var olmadığı iddia edilen savaşın içine bir şekilde girdi. Teorik olarak; para birimi düşerse, bir ülke ihracat avantajı kazanabilir. Öte yandan; mevcut durumda, ihracat avantajı kazanmak bazı ülkeler için ilk amaç olmayabilir. Örneğin; ABD, Japonya, İsviçre gibi ülkeler, deflasyondan çekiniyor. Bir merkez bankacısına "enflasyonu mu, deflasyonu mu tercih edersiniz" sorusunu yöneltseniz, "enflasyon" yanıtını alırsınız. Bu üç ülkenin amacı, enflasyon ithal etmektir. Yan etki olarak, ihracat artışı da olursa olur. ABD'de deflasyon henüz baskın değil. Enflasyon da yükselmiyor. Fed bu nedenle yüzde 2.5'lik bir enflasyon hedefi koydu. Japonya uzun yıllardır deflasyon sorunuyla boğuşuyor. İsviçre, İsviçre Frangı'nın son yıllarda çok güçlenmesi nedeniyle bu baskıyı hissediyor. Bir önlem olarak, EUR/CHF paritesini 1.20 seviyesinin altına düşürmeyeceğini 1.5 yıl önce açıkladı. Frank satıp euro almak, merkez bankasının temel politikası oldu.
İsviçre ve Japonya kur savaşları filminin başrol oyuncuları olurken, Amerika figüran rolünde gözüküyor. Oysa Amerika bu filmin senaristi ve yönetmenidir. Brezilya Finans Bakanı Mantega dışında hiç kimse, ABD'yi kur politikası nedeniyle suçlamaz. Amerika, zaman zaman Çin'in politikalarına karışırken, Japonya'ya hiç karışmaz. Japon Yeni'ni değersizleştirmeye yönelik politikalarına rağmen, ABD'nin Japonya'yı desteklemesinin birkaç nedeni olabilir. Öncelikle, Fed en büyük kur manipülatörüdür. Bu açıdan Japonya'ya sempati ile bakıyor olabilir. Ayrıca, Amerika'nın Asya bölgesindeki en iyi dostu Japonya'dır. Bu bölgedeki Çin tehlikesine karşı, Japonya dengeleyici bir unsurdur. Son olarak, Amerikan tahvillerinin en büyük alıcılarından birisi Japonya'dır. ABD "Tahvillerimizin en büyük müşterilerinden birisine destek olalım" duygusallığı içine girmiş olabilir.
Japonya ve Çin, Amerikan tahvillerini satın almazsa, Amerika zora düşer yanlışına düşülüyor. Amerika'daki piyasa yapıcı kurumlar, Hazine ihalelerinde teklif vermek zorundadır. Bu kurumlar, makul bir borçlanma piyasasını sağlamakla yükümlüdür. Sistem bu şekilde oluşturulmuştur. Fed, ABD Hazinesi, piyasa yapıcı kurumlar, tahvil ihraçlarının başarı ile sonuçlanması için birlikte çalışır. Çin'in, Japonya'nın, yatırımcıların ne kadar tahvil aldığı önemli değildir. İhale sistemi, zaten "başarı" için tasarlanmıştır. Bankalar, devlet için bir piyasa yaratmaktan mutludur. Onlar açısından düşük riskli bir oyundur. Devlet, finansman sağlamayı garanti altına alır. Kaldı ki; son iki yıl içinde Amerika'nın notu düşürülmüş, görünümü negatife çevrilmiş olsa da, Amerikan tahvillerine olan talep yüksektir. Daha birkaç ay önce, gösterge niteliğindeki 10 yıllık tahvilin faizi tarihin en düşük seviyesindeydi. Bu da tahvillere olan ilgiyi gösteriyor. S&P, Amerika'nın kredini notunu indirdiğinde, "Kendi parasını basabilen, daha da önemlisi rezerv paraya sahip bir ülkenin kredi notuna ihtiyacı olmaz" demiştik. Görüşlerimizde hiçbir değişiklik yok. ABD'nin borcunu geri ödeyememe sorunu olamaz. Sadece yüksek enflasyon sorunu olabilir. Enflasyon tehlikesi de şu aşamada yok.
Kur savaşları filminin senaristi ve yönetmeni, "devam" dedi. Başrol oyuncularına sonsuz özgürlük tanıyor. ABD gevşek para politikasını sürdürdükçe, kur savaşları şiddetlenerek devam edebilir.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar