Yönetim ve ihracat…
İhracattan sorumlu kılınmış bulunan arkadaşımız ciddi bir sıkıntı ile karşılaşmıştı.
Çünkü kendisine sorduğum çok basit bir sorunun cevabını vermekte güçlük çekiyordu. Soru ise "Geçen hafta konuştuğumuz yurtdışı talebine verilen cevabın sonucu ne oldu" idi.
Talep, yılbaşı nedeniyle gönderilen bir dizi kutlama mesajının, aynı zamanda bir hatırlanma mesajı şeklinde tasarlanması sonucu alınan tepkilerden birisi idi.
Gönderilen bu mesajların farklı yanı, tüm mesajların metinlerinin aynı olmasına karşın, her mesajın başında gönderildiği kişinin adının olmasıydı. Bu yöntem sonuç vermiş ve mesajlara cevap verenlerden birkaç kişi de firmanın ürünlerine ilgilerini bildirmişlerdi.
Üretici dostlarımız, yılbaşı olması ve son zamanlarda kurlarda görülen değişmeler nedeniyle, teklif detaylarında özellikle maliyet/fiyat ekseninde oluşabilecek değişiklikleri göz önüne alarak, hemen teklif verilmeme kararı almışlardı. Ancak oluşacak gecikmenin de müşteride uyandırabileceği rahatsızlığı da gidermek amacıyla, bu durumu müşteriye uygun bir dille bildirmek gerektiğinde de herkes fikir birliğine varmıştı.
İhracat sorumlusu arkadaşımız, gecikmenin nedenlerini belirten ve en kısa sürede istenilen teklifin gönderileceğini bildiren bir mesajı müşterilere derhal göndermişti. İhracat sorumlusu arkadaşımızın sıkıntısının kaynağı da tam burada yatıyordu. Müşteri talebi geleli onbeş günden ve kendisinin verdiği cevabın üzerinden de bir haftadan fazla zaman geçmişti.
Ve hâlâ ortada fiyat yoktu…
Nedeni de çok basitti.
Yönetim, yeni fiyatların analizini henüz yapmadığı için, verilecek teklif de hazırlanamıyordu. Sohbetimizde, pek çok kez karşılaştığınız bir vurgulamamız vardır, "her işletmede ihracatın bir sorumlusu olması gereklidir. Bu kişinin başka işleri de olsa, sadece ihracata bakmasa bile, ihracat ondan sorulmalıdır."
Bu firma da öyle düşünmüş ve sadece düşünmekle kalmayıp, yabancı dil bilen bir çalışanını da ihracat sorumlusu olarak atamıştı.
Güzel…
Sonuçta ortaya, ihracat işlerini sırtlayıp götüren, müşterilerle ilişki kuran, ihracatın gerektirdiği çalışmaları ve araştırmaları yapan gayretli bir yetkili çıkmıştı. İyi de davulu taşıyan bu yetkilinin elinde tokmak yoktu ki davuldan ses çıkartabilsin.
İşte burada, yönetimin ihracat nasıl baktığının, ne kadar ve ne zaman müdahil olmasının gerektiğinin önemi ortaya çıkıyor.
KOBİ sahibi veya tepe yöneticisi birçok dostumuz, fiyatlandırmanın ve teklif hazırlamanın en son noktasında, kendilerinin onayının olmasını isterler veya maliyet ve fiyat hesaplamalarını kimseye bırakmak istemez ve kendileri yaparlar. KOBİ'lerimizin koşullarını düşündüğümüzde de haksız olduklarını söyleyemeyiz.
Ancak…
Gecikmelerin getireceği olumsuz sonuçların yaratacağı durumun hesabını kim kime verecek? Herhangi bir işe başka birinin atanması, yönetimin o işteki sorumluluğunu kaldırmaz, ancak azaltır. Yönetici, planlama, uygulama ve kontrol üçlüsünün gereklerini yerine getirmezse o işin zıvanadan çıkması da çok olasıdır.
İhracata adam atadım diyerek ihracat yapamayız…
Yönetim olarak sizler kendinizi ne kadar ihracatın içerisinde hissediyorsunuz? İhracata ne kadar kaynak ayırıp, ne zaman bu kaynağı geri almayı düşünüyorsunuz? İhracata atanan personelin yetki ve sorumluluklarını ne ölçüde belirlediniz? İhracat için sizin yapmanız gerekenleri vaktinde ve gereken ölçüde yapabiliyor musunuz?
Bahane bulmakta değil, sonuç almakta usta olalım…