Yönetim kurulları ve strateji
Bugünün iş dünyasında strateji, yalnızca rekabet avantajı yaratmanın değil, şirketin sürdürülebilirliğini ve geleceğini şekillendirmenin de anahtarı. Bu işin ana sahibi de yönetim kurulları. Ancak birçok şirkette yönetim kurulları, strateji geliştirme sürecinde gereğinden fazla geri planda kalıyor, daha ziyade operasyonel ve mali sonuçlar ile süreçler üzerine odaklanıyorlar.
İçinde bulunduğumuz dönemi yıkıcı teknolojiler, sürdürülebilirlik ve belirsizlik şekillendiriyor. Bu dönemde strateji geliştirme işi, bu faktörler ve sektörel/ kurumsal etkilerini doğru yorumlamaktan geçiyor. Bu işi tamamen icraya bırakmak doğru değil. Fazlasıyla operasyon ve mali sonuçların içindeki profesyonellerin, hele de her gün farklı krizler ile uğraşırken, bu dönüşümü ve etkileri fark etmesi, etse de buna yönelik strateji üretmesi zor.
Yönetim kurulları bu işi yapacak yetkinlikte değil
Bu işi yönetim kurullarının üstlenmesi gerekiyor. Bu konuda ülkemizde yapılan araştırmalar ve kendi gözlemlerim sonucu şunu söyleyebilirim ki, yönetim kurulları bu işi yapacak yetkinlikte değil. Bu kurullar elbette çok değerli iş insanlarından oluşuyor, pek çoğu da sektör bilgisine sahipler, finans veya operasyonda tecrübeliler, ancak strateji geliştirme işi başka bir iş. Hele bu dönemde, farklı meziyetler gerektiriyor.
Ülkemizde yönetim kurulu profiline baktığımızda, ki bu konu bence akademik bir araştırmayı da hak ediyor, ekseriyetle gelecekte meydana gelecek yıkıcı dönüşümü yorumlayabilecek ve pozisyon almayı sağlayabilecek bir profil değil. Yönetim kurulları aktif olan büyük ölçekli şirketler ile halka açık şirketlerde üye profili, ya sektör/operasyon ya da finans kökenli insanlardan oluşuyor.
Bu konuda yapılacak olan araştırma gösterecektir ki yönetim kurullarında sürdürülebilirlik, dijital dönüşüm, yapay zeka, risk yönetimi veya stratejik yönetim gibi alanlardan gelen, bu alanlarda deneyime sahip bağımsız üyeler de bulunmuyor. Sektör/ operasyon kökenli üyeler, sektörel körlük dediğimiz bir riski taşıyor. Finans geçmişli üyeler ise konuya mecburen belirli bir açıdan bakabiliyor. Katkı verebiliyorlar mı? Bence evet. Değerli katkılar sunuyorlar ama ben geleceği şekillendirmekten bahsediyorum.
Üyeler, strateji geliştirme becerisine sahip olmalı
Bizim yönetim kurullarında, dönemin ruhuna ve gerçeklerine hakim, geleceğe yönelik strateji geliştirme becerisine sahip üyelere ihtiyacımız var. Bugün artık mali sonuçları veya operasyonel konuları yapay zeka ile dahi yorumlamak mümkün (ki yakın zamanda yönetim kurullarında agentic AI üyeler göreceğiz), ama şirketin dijital dönüşüm stratejisini işte bu farklı türden üyelerle belirlemek gerekiyor.
Yönetim kurulları, doğru üye profilinden oluşmadığı için, ya icradan gelen stratejileri aynen kabul ediyor, ya da strateji yerine taktik üretiyor ve bunu strateji sanıyor.
Siz şirketiniz için bir uzun dönem stratejisi ortaya koyacaksanız, bunu yönetim kurulu olarak bizzat sizin belirlemesi gerek. Neden icra değil? İcra kendi çıkarları gereği meselelere daha kısa vadeli, muhtemelen büyüme/kâr odaklı bakmak zorunda. Bunu açıklayan bir teori var, adı vekalet teorisi. Bütün planlar, projeler, kısa vadede başarıyı getirmeye odaklı. Ancak bu esnada geleceği ve doğru yatırımları ıskalamak söz konusu.
Bir dönem birlikte çalıştığımız bir şirkette, geleceğe yönelik dijital dönüşüm ve risk yönetimi projeleri önerdiğimde, CEO’muz, “kaynaklar kısıtlı, reklama ayıralım diyerek” yönetim kurulunu da ikna etmişti. Yani kısa vade ve sektörel bakış kazanmıştı! 2018’de önerdiğim o çalışmalar yapılsaydı, bugün farklı bir tabloyu konuşuyor olurduk. Merak edenler için, o şirket maalesef bu işlerde çok geri kaldı ve rekabet avantajını kaybetti.
Bu nedenle yönetim kurulları strateji konusunda aktif olmalı. Bu da doğru üye profilinden geçiyor.