Yönetilen kurda strateji değişikliği
Enflasyon görünümünde biraz rahatlamış olacak ki Merkez Bankası, reel kurdaki değerlenmenin dozunu son günlerde azalttı. Yılın başında da aylık enflasyonun mevsimsel etkilerle yüksek kalacağını da dikkate alarak, TL’nin kontrollü bir şekilde değer kaybetmesine izin verilmesi muhtemel görünüyor. Ama paniğe kapılacak bir durum yok!
Ekim’de başlayan sıkı yönetimin sonu
Eylül ayındaki kötü sürpriz ile TCMB’nin ve piyasanın genel beklentisinin aksine, enflasyonun son çeyrekte keskin bir düşüş göstermeyeceği anlaşılmıştı. Bu gelişmenin ardından TCMB, kurdaki reel değerlenmenin dozunu artırmış ve nominal kurların değer kazanmasına izin vermişti. Bu süreçte TCMB’nin döviz alım hızını yavaşlattığını da gözlemlemiştik. Konuyla ilgili ayrıntıları 30 Ekim tarihli yazımda (Kur Stratejisinde Esnek Dönem, Amaç Yeni Programa Destek) incelemiştim. Bu doğrultuda, TL’nin enflasyondan arındırılmış reel değeri Ekim ayında %3.1 artmış, Kasım ayında ise benzer bir artış göstermişti.
Reel kurdaki bu ölçüde değer kazancının sürdürülebilir olmadığı, ancak kısa vadeli “şok tedavisi” amacıyla kullanılabileceği açıktır. Kurdaki değer kazancıyla aylık tüketim malı ithalatı son aylarda 5 milyar doların üzerine çıkmış durumda; oysa sadece birkaç yıl önce bu tutar aylık bazda 2 milyar dolar civarında seyrediyordu. Bu da gümrüksüz yurtdışı alışveriş sınırının en son 27 euroya kadar düşürülmesi gibi kısıtlamaları beraberinde getirmiştir.
Reel kurdaki değerlenme ile turizm giderleri de benzer şekilde artış göstermiştir. Vize kısıtlamalarına rağmen 2022 yılında 4.8 milyar dolar olan turizm giderleri, bu yıl Ekim ayı itibarıyla son 12 aylık dönemde 7.4 milyar dolara ulaşmıştır; yaz aylarında bu rakam 8 milyar doları dahi aşmıştı. TCMB, enflasyon hedefine yaklaştıkça bu yan etkileri de daha fazla dikkate almak zorunda kalacaktır.
Önümüzdeki dönemde kur stratejisi
Neyse ki bu stratejinin enflasyon üzerindeki olumlu etkilerini görmeye başladık. Geçen haftaki yazımda, Aralık enflasyonunda daha olumlu bir görünüm beklediğimi ve talepteki yavaşlama sinyalleriyle faiz indirimi için uygun bir ortam oluşabileceğini ifade etmiştim. TCMB, bu olumlu etkilerin farkına varmış olmalı ki kurdaki sıkı yönetim şartlarını gevşetmiş gibi görünüyor.
Bununla birlikte, kısa vadede kur stratejisi büyük ölçüde enflasyon görünümündeki gelişmelere bağlı olacaktır. Örneğin, Ocak ayı enflasyonunun kötü bir sürpriz yapıp yapmayacağı, ayın ilk haftalarında fiyat gözlemleriyle anlaşılabilecektir. Eğer kötü haberlerin geleceği anlaşılırsa, kurda tekrar reel değerlenme dozunun artırılması mümkündür. Tersi durumda, yani enflasyonda ataletin kırılmaya devam ettiğine dair işaretler alınırsa, kurda bir miktar daha değer kaybına izin verilebilir. Ancak bu değer kaybının faiz getirisinin altında tutularak, TL yatırımların cazibesinin korunması da hedeflenecektir.
Peki, bu süreçte kur kontrolden çıkabilir mi? Pek sanmıyorum. Öncelikle, TCMB Mart ayından bu yana piyasadan toplam 100 milyar doların üzerinde döviz aldı. Yani döviz piyasasında bir çıkış olursa bunu karşılayabilecek rezerv mevcut. İkinci olarak, faiz oranları önümüzdeki aylarda 5-10 puan inse dahi cazip olmaya devam edecektir.
Bu avantajdan vazgeçmek pek mümkün görünmüyor. Ayrıca, enflasyon eğiliminin gerilemesi ve faiz indirimlerinde aşırı hızlı davranılmaması halinde, faiz oranlarının cazibesi korunacaktır. Üçüncü olarak, Türkiye’nin döviz ihtiyacı belirgin şekilde azalmış durumda. 2022 yılında 46.6 milyar dolar ve 2023 yılında 40.4 milyar dolar olan cari açık, son 12 aylık dönemde Ekim itibarıyla sadece 7.7 milyar dolara gerilemiştir.
Faiz indiriminde TCMB’nin aceleci davranması ve piyasanın beklediği en yüksek 250 baz puanlık adımların da ötesine geçmesi durumunda bu dengeler bozulabilir. Ancak TCMB’nin son kararlarına bakıldığında, süreci daha dengeli götürme niyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, TCMB en son KKM’deki azalışı desteklemek amacıyla bazı düzenlemeler yapmıştır.
KKM’nin TL’ye geçişine ve yenilenmesine ilişkin hedefi %70’ten %60’a indirmiş, KKM’nin asgari faiz oranını politika faizinin %70’inden %50’sine düşürmüş ve KKM için tesis edilen zorunlu karşılıklara faiz ve telafi ödemelerini yeni açılan ve yenilenecek hesaplar için kaldırmıştır. KKM’deki haftalık düşüş hızı üçüncü çeyrekte 1.2 milyar dolar seviyesinden, son haftalarda 0.5 milyar dolara gerilemişti.
TCMB bu düzenleme ile muhtemelen haftalık düşüş hızını eski seviyelerine yaklaştırmayı hedefliyor. TCMB faizi hızlı bir şekilde düşürmeyi planlasaydı, buradan doğacak ek döviz talebini dikkate alarak böylesi bir düzenleme yapmazdı diye düşünüyorum.