Yolun sonu, yolun başı
Eski yol bitmiştir. Patika sona erdi. Oldukça hızlı hareket etmek lazım. Eski yolda kazanılan ivme, yolun yönü, kullanılan araç hepsi değişmek durumunda. Neden? Dünya yine değişti. Global iş çevrimi bir anda tersine dönen bir çevrim değil. Unutmayalım ki 2007-2009 arasında gerçekleşen ve asıl 2008 Eylül ortası Lehman’ın iflasıyla hızla yayılan Büyük Finansal Kriz dünyayı on yıla yakın bir süre etkiledi. Daha iki-üç sene önce kalıcı durgunluk hipotezi, yeni nötr faiz oranı –sıfır reel faiz- konuşulurken şimdi hem faizler artıyor hem daha fazla artması gerektiğine dair iddialar var –ABD’de hedeflenen enflasyonun yükseltilerek faizlerin şimdi daha fazla artırılması gelecekteki bir resesyonda faizleri düşürecek marj bırakır iddiası- hem de merkez bankaları bilanço küçültüyor, ki bu gelişmekte olan piyasalara gidecek likiditenin doğrudan daralması demek. Global yeni yol dünyada en azından beş yıl kadar sürer.
Türkiye’de yeni bir stratejik dönüşüme ihtiyaç olduğu zaten aşikâr. Geçiş dönemiyle birlikte daha da uzun bir süre gerekebilir. Hangi konudan bahsediyorum? Ekonominin yapısının değişme zorunluluğundan. İnsan kaynaklarının niteliğinin değişme zorunluluğundan. Teknolojinin değişme mecburiyetinden. Erken seçim öne çekilirse bu iş de hızla biter ve 2019 başında yol haritası ortaya çıkabilir. Uzun süre seçim, referandum olmayacak dersek ne yapılacaksa yapılması için en uygun zaman yaklaşıyor. Üstelik zamanlama dünyanın eskisi gibi devam etmeye artık uygun olmadığının anlaşıldığı bir döneme denk geliyor.
Düzenli bir ‘yumuşak iniş’ denenmezse ne olur? Hiçbir şey. Dış dünyadan gelecek yüksek miktarda ve kalıcı sermaye girişi olmazsa ayni yolda devam edilemez. Büyüme denen şey çok önemlidir, özellikle uzun vadede. Bileşik büyüme hızının yüksekliği bir ekonomiyi on senede bambaşka bir noktaya taşıyabilir. Taşıyabilir ancak neyle nasıl büyüdüğünüz, kalkınma göstergelerinizin, eğitiminizin, yaşam kalitenizin nereye evrildiği daha da önemli. Pasifik havzası bunu başarıyor gibi görünüyor; özellikle Çin. Ancak başka da başaran pek yok. Büyümenin dış kaynak girişine ve içeride kredi genişlemesine bağlı olduğu, dış açık yaratan –enerji ithalat faturasının yüksekliği ve ihracatta düşük/orta teknolojide yoğunlaşma nedenleriyle, borç üreten bir modelle devamlı aynı sarmala girileceği de ortada. Eski modeli bir anda terk etmenin mümkün olmadığı göz önüne alınırsa ne yapılacaksa onu yapmak için de bir geçiş dönemi lazım. İçeride kredi (borç) dışarıdan da borç yaratan finansman ile yani iç/dış borç yaratarak, net ihracattan (dış talepten) büyümeye katkı sağlayamayarak sürekli iç tüketime yüklenerek ne olur? Zamanla göstergeler bozulur, risk primi yükselir, kur şokları yaşanır ve enflasyon da yükselir.
Örnek, krediler. Geçen yıl Kredi Garanti Fonu yüksek büyümeyi sağladı çünkü doğrudan kamu maliyesine gelecek bir yükü riski zamana yayarak dengeledi. Teknik bir terim kullanırsak “kredi yüzeyi” daha pürüzsüz hale geldi. Yani riskli şirketler bir alt risk grubundaymış gibi değerlendirilebildi. Ancak Kredi Garanti Fonu “kredi fonksiyonunu” değiştirmedi. Yani fon tükendiği anda risk hesaplamaları hızla eski seviyesine geldi. Aynı şey düşük faizli konut kredisi için de geçerli. Kampanya bittiği anda –ki maliyetler yüksek olduğu için nereye kadar sürdürülebilirdi- faizler hızla yükseliyor. Maliyetler yüksek ve bu böyle. Cari olarak bakarsak 13 haftalık hareketli ortalamadan yıllıklandırılmış ve kurla düzeltilmiş toplam kredi büyümesi yüzde 15,1. Ancak kamu bankalarının hızı yüzde 27,4 iken özel bankaların hızı yüzde 8,4. Aylardan beri manzara buna yakın. Kamu bankaları daha ne kadar bu hızla devam edebilir?
Dış ticaret açığını/cari açığı çok önemli görmüyorum çünkü öngörülebilir. Zaten neredeyse tüm göstergelere yayılmakta olan otomatik yavaşlamayla birlikte 55 milyar doları pek de geçmeyecek. Burada sürpriz yok. Asıl mesele iyice ağırlaşmış olan döviz borcu yükünde. Yani doğrudan akımda değil stok-akım dinamiğinde. Enerji ve altınla düzeltilmiş dış ticaret açığının Ağustos 2017’den beri ilk defa düştüğünü ekleyebiliriz.
Öte yandan ABD’de 10 yıllık-2 yıllık spread daralması sürüyor. Dünya Bankası Haziran dünyaya bakış dokümanı vade priminden yola çıkarak ve dünyanın ticaret savaşları/finansal bozulma riskine vurgu yaparak uzun vadeli ABD Hazine tahvil faizlerinin aniden yükselme olasılığını irdeliyor mesela. Şu an ihtimal düşük ancak verim eğrisinin şekli çok da güvenilir bir tahmin yapmaya uygun değil. Her durumda dış kaynak maliyeti düşmez artar. Miktar tayınlamasına gidilir –gelişen piyasalara seçerek giriş. Aynı ekonomi-finans dilinden konuşan ve kapsamlı bir program yapan ülke kazanır yani kendisine fon çeker. Sonrası sonra. 2019 başında yeni yol haritasının izlenebilir hale geleceğini öngörüyorum.