Yolumuzu çizmeden ciddi düşünmek gerek

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Başkan Obama'nın başkanlığında yürütülen nükleer zirvede çok sayıda yan faaliyet gerçekleşti. Başkan birçok ülkenin lideriyle görüşmeler yaptı. Kimiyle nezaket cümleleri değiş tokuşu yapıldı, kimiyle somut işler konuşuldu. Örneğin, Kazakistan Başkanı Nazarbayev ile gerçekleşen görüşmenin faydalı olduğu kuşkusuz. Kazakistan'ın nükleer bir iddiası bulunmuyor. Hatta Rusya'nın nükleer stoklarını azaltması Kazakistan'ı rahatlatır. Dolayısıyla Nazarbayev'in Başkan Obama'nın nükleer konudaki taleplerine olumlu cevap vermekte zorlanması için bir neden yoktu. Ancak, Başkan Obama'yı sevindiren konu Kazakistan'ın Afganistan'a malzeme ve asker taşıyan Amerikan uçaklarına Kazak hava sahası üzerinden geçiş izni verilmesidir. Amerika'dan çıkıp, önce Almanya'ya uğrayan, sonra Ortadoğu üzerinden Afganistan'a ulaşan Amerikan uçakları şimdi Kuzey Kutbu'nu aşarak Rusya ve Kazakistan üzerinden Afganistan'a gidecekler. Böylece maliyetler düşecek, zaman kazanılacak.

Tabii herkesle şans Kazakistan'la gittiği kadar yaver gitmiyor. Japon Başbakanı, Okinawa'daki Amerikan üslerinin durumunun sağlama bağlanması için daha önce yapılmış ricalara "Ben hallederim," diye cevap vermiş olmasına rağmen işi sonuçlandıramamış. Çin ile bir anlaşmaya varılıp varılmadığı, varıldıysa bunun neleri kapsadığı belirsiz. Çin petrolünün yüzde on ikisini İran'dan aldığından, İran'a karşı yaptırımlar uygulanmasında isteksiz. Nükleer silahların yayılmasını istemese bile, İran'la cepheleşmeye götürecek yollardan kaçınmak istiyor. Başkan Obama, Çin'in petrol teminine ve bunun getireceği maliyetlerin karşılanmasına yardımcı olunabileceğini söylemiş. Ancak, kesin bir uzlaşıya varılmadığı izlenimi yaygın. Çin, uzun vadeli ilişkilerini sıkıntıya sokacak kısa vadeli tedbirlere başvurmaktan kaçınmak istiyor. Bu bakımdan Türkiye ile benzer bir tutum benimsediği söylenebilir.

Başkan Obama toplantının büyük başarıyla sonuçlandığını bildirdi. Basında yapılan değerlendirmeler de genellikle olumlu. Nükleer konferans vesilesiyle verilen haberlerde Türkiye'den fazla söz edildiğini söylemek kolay değil. Edindiğim bilgiler, toplantının bilinen pozisyonların tekrarı şeklinde geçtiğidir. İki tarafın başka konularda ortak çıkarı olduğundan ipleri koparacak davranışlardan kaçınmalarını olağan karşılamak gerekiyor. Ancak, bu dostane görünüm köklü uyumsuzlukların olmadığını kanıtlamıyor. Tam tersine. Görüşmeler ciddi bir sonucu da uhdesinde barındırıyor. Sorun açık: Türkiye, izlediği yeni tutumla, İkinci Dünya Savaşı sonrası katıldığı Batı camiasından kopma eğiliminde. Bunun çok haklı, anlaşılabilir nedenleri var. AB, Türkiye'ye karşı samimiyetsiz ve itici bir tutum içinde. ABD işleri kendine göre düzenlerken, Türkiye'nin de kendi çıkarları yönünde tercihleri olduğunu anlayışla karşılayacakken, fedakarlık istiyor.Gerek AB gerek ABD'nin PKK'ya karşı vaziyet alışları çok geç geldi. Ermeni konusunu Türkiye'nin başına kakarken Ermenistan'ın Azerbaycan'ı işgalini görmezden gelerek, Türkiye'nin açılım yapmasını istiyorlar.

Maalesef, uluslararası politika bir hakkaniyet değil, bir çıkarlar mücadelesi alanıdır. Sıkıntılı ilişkilerimiz olan bir camiadan kopalım derken, varolduğu bile tartışmalı ve aynı derecede sıkıntılı başka sorunlar yaşayacağımız başka camialara yönelmek iyi bir politika mıdır? Yolumuzu çizmeden bu soruyu iyice düşünmemiz gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019