Yollar tatili eziyete dönüştürüyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Kabul edelim, biz Türkler araç kullanmayı halen öğrenememiş, öğrenmeye de pek niyetli olmayan bir milletiz. Buna bir de yolların olumsuzluğu eklendi mi, alın size insanın sinirlerini altüst eden bir durum. Aslında yollar beş on yıl öncesine göre çok iyi durumda; ama, her geçen gün artan araç sayısı yüzünden zaten yolların genişletilmesi, bölünmüş yolların artırılması da kaçınılmazdı. Aslında, yapılması gereken ve yapılan bu. Ne var ki, (Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın ifadesiyle) duble yolların hızlı yapılması, şimdi bir dizi soruna yol açmış durumda.

Bir süre önce Ankara-Kayseri arasında seyahat etmem gerekti. Tümü bölünmüş yol olan bu güzergah, çoğu yerde onarım yüzünden gidiş-gediş halini almıştı. Doğrusu, onarımın öyle birkaç haftada tamamlanacağına dönük bir çalışma temposu da gözlenmiyordu.

Geçen hafta ise Ankara'dan Antalya'ya gidip döndüm. Aynı durum bu güzergahta da söz konusuydu. Kaldı ki, doğal olarak bu güzergah, turizm mevsiminin etkisiyle Ankara-Kayseri yoluna göre çok daha yoğundu. Kilometrelerce onarım olan yol, gidiş-dönüş biçiminde işliyordu. Bu güzergahtaki onarımın da kısa sürede tamamlanacağını beklemek zordu, çünkü belli ki onarım işi yavaş ilerliyordu.

Bu iki güzergah, benim bizzat tanık olduklarım. Biliniyor ki neredeyse tüm Türkiye'de bir yol onarım faaliyeti var. Çünkü Ankara-Antalya arasını başka bir güzergahtan kat etmek istediğimde de Karayolları'nın yol durumu sayfasından her yerde onarım olduğu bilgisine ulaşmıştım.

Meslektaşlarımız da yazdılar zaten bu konuyu. Başlangıçta iyi yapılmayan kaplama, şimdi sorun yaratıyor ve onarım kaçınılmaz hale geliyordu.

Bu yaz böyle geçecek anlaşılan. Bütün bir turizm sezonunda tatile gidenler işkence çekecek. Ama doğrusu bundan herkesin şikayetçi olmaya da pek hakkı yok. Başta da dedik ya biz araç kullanmayı bilmeyen, öğrenmeye de hiç ihtiyaç duymayan bir milletiz. Medya olarak da farkında olmadan bu olumsuzluğa çanak tutuyoruz. Gazetelerde neredeyse sevimli göreceğimiz bir "trafik canavarı" çizilir. Başlıklar da klasiktir: "Trafik canavarı iş başında." Sanki üçüncü bir varlıktan söz ediyoruz; oysa trafikte bir canavar varsa, o da biziz.

Gidiş-geliş yolda olmadık yerde araç sollayandan, önündeki aracı herhangi bir durumda kesinlikle duramayacak ölçüde yakından takip edenden daha iyi trafik canavarı mı olur? Siz, önünüzdeki aracı uygun takip mesafesi bırakarak izlerken, o boşluğa göz dikerek sizi sollayıp oraya girmeye çalışana trafik canavarı denmez de ne denir?

Türkiye'de kamyon şoförlerinin adı çıkmış; görece en düzgün araç kullananlar onlar. Sorun; lüks araçlarına, ceplerindeki şişkin cüzdanlarına güvenen, ancak topluma, hatta kendilerine bile saygısı olmayanlarda düğümleniyor.

Trafikte kaza diye nitelediğimiz durumun adı da aslında kaza olamaz. Göz göre göre kuralları çiğnemenin neresi kaza ki? 

Türkiye her yıl 10 bin nüfuslu orta büyüklükte bir kasabayı trafik terörüne kurban veriyor. Ayrıca bu sayıya hastanelerde hayatını kaybedenler dahil değil. Sakat kalanları, maddi hasarı hesaba katarsanız kaybın boyutu çok artıyor. Peki Türkiye bu konuda ne yapıyor? Kocaman bir hiç!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar