Yoksullara dönük politikalar giderek önem kazanacak

Tevfik GÜNGÖR
Tevfik GÜNGÖR OLAYLARIN İÇİNDEN [email protected]

Yoksullara genelde acınır. Yoksula yardım edilerek vicdanlar rahatlatılır. Fakat yoksul sayısı azalmaz. Artar. Yoksullar sayıca çoğunlukta olmalarına rağmen demokratik sistemde söz sahibi zenginlerdir. Politikalar zenginlere dönüktür.

Yoksulların neredeyse dünya nüfusunun yarısını oluşturduğu söylenebilir. Hele fakir ülkelerde günlük gelirin 1/3 dolar olduğu gerçeği, dünyada insanlık dışı bir durumun yaşandığı tabloyu karşımıza çıkarır.

Prof. Dr. Nadim Macit kriz, rüzgarının yoksulluğu artıracağını, yoksulların sorunlarını öne çıkaracağını bu nedenle de önümüzdeki dönemlerde politikacıların yoksulluk konularına daha fazla yer vereceğini, politikacıların yoksulların avukatlığına soyunacağını söylüyor.

Prof. Dr. Nadim Macit, "Thomas Pagge'nin Küreselleşme Yoksulluk ve İnsan Hakları" isimli çalışmasından yararlanarak bakınız neler söylüyor:

"Küresel yoksulluk konusunu analiz eden T. Pogge şöyle der: "Zengin ülkelerin yurttaşlarının ortalama gelir düzeyi, küresel yoksullara kıyasla satın alma gücü bakımından yaklaşık 50 kat ve piyasa değişim oranları bakımından da 200 kat daha fazladır.

Yüksek gelir ekonomilerinden 903 milyon insan toplam dünya gelirinin yüzde 79.7'sini elinde bulundururken, küresel yoksullar grubunu oluşturan iki milyar sekiz yüz milyon insan bunun ancak yüzde 1.2'sini erişebilmektedir.

Bu uçurumun aşılması için yapılması gereken iş: Toplam küresel gelirin yalnızca yüzde 1'nin, yani yılda üç yüz on iki milyar doların birinci gruptan ikinci gruba kaydırmaktır."

Ancak burada hemen belirtmek gerekir ki küresel gelir, tam aksine giderek birinci gruba kaymakta, gün geçtikçe zengin zenginleşmekte, yoksul daha yoksullaşmakta ve sisteme yabancılaşmaktadır.

Küresel yoksulluğu göz ardı etmenin gerekçelerini ve geçersizliğini T. Pogge, dört ana başlıkta şöyle açıklamaktadır;

1) "Yoksulluktan kaynaklanan ölümlerin önlenmesi pek iyi bir şey değildir. Çünkü bu gelecekte nüfus artışına ve dolayısıyla da daha fazla yoksulluğa bağlı ölümlere yol açacaktır."

İnsanın insan üzerinde böyle bir değerlendirme yapabilmesi sistemin insandan ne ölçüde koptuğunu gösteren önemli bir veridir. Kaldı ki sistemin içine taşınan insanlar ve özellikle kadınların iş dünyasına katılımı nüfus artışını düşürmektedir. Ayrıca dünyadaki gıda üretimindeki artışla nüfus artışı arasındaki denge de, böyle bir sorunun olmadığını göstermektedir.

2) "Küresel yoksulluk, zengin toplumlar için katlanılır bir maliyetle çözülemeyecek kadar büyük bir sorundur."

 Bu görüş oldukça yaygındır.

R. Rorty, "Siyasal olarak mümkün bir zenginliğin yeniden dağıtımı projesi için böylesi bir yeniden dağıtımdan sonra zenginlerin hala kendilerini tanıyabilmelerine, hayatlarının yaşamaya değer olduğunu düşünmelerine imkan sağlayacak kadar paraya ihtiyaç vardır" der.

Bunun anlamı şudur: Küresel yoksulluğu çözmek, kendi varlığımızın altını oyar. Bu nedenle siyasal olarak uygulanabilir değildir. Bu iddia, yaşanan durumu göz ardı eden bir yaklaşımın ürünüdür. Çünkü hepimiz dünya genelindeki ağır boyutlardaki yoksulluğun ortadan kaldırılması için gelirlerimizin yüzde 1.2'lik bir kısmından feragat ettiğimiz zaman kendimizi ve insanlığımızı daha iyi hatırlayacağız.

3) "Yoksullara para aktararak mesele çözülmez."

Doğrudan para aktarmak yoluyla kalkındırmanın gerçekleşmeyeceği yönündeki görüş haklı olabilir. Bu görüşte sistemin işleyişini göz ardı eden geçersiz bir yaklaşımdır. Çünkü yapılan yardımların çok az kısmı az gelişmiş ülkelere aktarılmakta ve yine bu yardımların sadece yüzde 8.3'lük kısmı temel ihtiyaçları karşılama amacına dönük olarak kullanılmaktadır. Eğer doğrudan yardım bir bağımlılığa neden oluyorsa o zaman daha seçici bir yolla çocuklara ve kimsesizlere yönelik olan programlar seçilip uygulanabilir.

4) "Dünyadaki yoksulluk giderek kayboluyor."

Bu çıkarım ancak popüler siyasetin ve ona bağlı kurumların bazı gelişmeleri abartarak sumalarından kaynaklanan bir görüştür. BM Dünya Gıda ve Tarım Örgütü gibi kuruluşların ileriye dönük tasarımlarına dayalı bu çıkarım ise daha önce belirttiğimiz üzere sorunu tehir etmeyi ikna edici sebeplere bağlamaktadır. Kaldı ki bu konuda geliştirilen ileriye dönük planlarda 2015 yılında hâlâ 420 milyon iyi beslenmeyen insan olacağı ve yılda yaklaşık dokuz milyon insanın yoksulluğa bağlı sebeplerden dolayı öleceği ifade edilmektedir. Gelecekte bu sorunun aşılacağını iddia edenler ekonomik bunalımla artışına katkı sağlamışlardır.

Gerek yapısal durum gerekse üretilen yoksulluğa ilişkin görüşler ve dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik bunalım; işleyen sistemin 'yoksul üretme ve yoksulları kaderine terk etme' düzeneğini tanımlar.

Bu tablonun ülkemize yansıyan boyutu her ne kadar kavramlar ve tanımlara boğularak çarpıtılsa ve TÜİK'in yaptığı gibi iktidara yaslanma uğruna nesnelliği bozmak için her şeyi birbirine karıştırmak isteyenler olsa da, durum çarpık, vahim ve insanlık dışıdır. Yoksulluk sınırı ve açlık sınırı olarak belirlen ölçüler ve ekonomik hasılanın dağılımı konusundaki aşırı eşitsizlik ve uçurum, giderek bireysel ve toplumsal travmaları beraberinde getirmektedir.

Yapısal durumun ve yaşanan ekonomik bunalımın, ülkemizde de bazı değişikliklere ve yer değiştirmelere neden olacağı bir gerçektir.

Böyle olmasına karşın, gayri safi milli hasıladan pay alma ve bölüşme konusunda siyasetin bağımlılığı artıran sıradan paket yardımını bırakıp, insanların insanca yaşama hakkına katkı sağlayacak üretime ve istihdama dönük projelerin devreye sokulması gerekmektedir.

Değerler üzerinden ayrışmayı körükleyen ve derinleştiren siyasetin yerine toplumsal barışı sağlayacak politikalara ve ekonomik uçurumu aşacak projelere önderlik yapan siyaseti ikame etmek zorunludur. Önümüzdeki süreçte siyaset kaçınılmaz olarak bu noktaya kilitlenecektir.

Prof. Dr. Nadim Macit'in değerlemeleri önemlidir. Dikkat buyrulur ise AKP son günlerde kömür dağıtımı, bedava sağlık hizmetleri gibi politikalara ağırlık veriyor.

2009 yılı bütçesinde sosyal amaçlı ödenekler büyük yer tutuyor.

Önümüzdeki günlerde bu konulardaki gelişmeler Türkiye'de yoksulluk sorununun kısa sürede çözümünü sağlayamasa da sorunun artmasını önleyecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
40 yılda ne değişti? 03 Ağustos 2018
Vizyon sahibi olmak 30 Temmuz 2018