Yok kanun yap kanun!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

İttihat ve Terakki'nin ve II. Meşrutiyet hareketinin ünlü lideri, 1914-1918 döneminin Harbiye Nazırı, başkomutanı Enver Paşa'ya (1881-1922)  atfedilir; zamanın yasalarında, mevzuatında dayanağı bulunmayan bir 'icraatı' sözkonusu olduğunda kendisine 'Efendim buna izin veren kanun yok' diyenlere kızar ve şu emri verirmiş: 'Yok kanun yap kanun!'      Türkiye o dönemleri geride bırakalı çok oldu. Cumhuriyet kanunları artık tek kişinin emri veya isteği üzerine yapılmıyor. Bürokratik ve siyasi hazırlık aşamalarından sonra TBMM'nin 'eleğinden' geçer ve cumhurbaşkanınca  onaylanırsa hüküm ifade ediyor.

Ne ki, kanun yapımında 'demokratik süreç' şeklen böyle işlemesine rağmen fiiliyatta ciddi sorunlar yaşanıyor. Uzak ve yakın geçmişte örnekleri çok. İlgili bürokrasi en iyi taslağı yazdığını, siyasi otorite en etkin tasarıyı kabul ettiğini, TBMM en yetkin kanunu çıkardığını düşünüyor.

Ama, kanun 'sahaya' indiğinde, bakıyorsunuz vaziyet farklı. Hedef kitle umduğu, beklediği yararı bulamıyor. Sorunları çözmesi gereken kanun, sorunların kaynağı haline gelebiliyor.              

Ve, halen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın yürütümünde çalışmaları süren Maden Kanunu Tasarısı Taslağı, duruma bakılırsa bu sınıfa girmeye aday görünüyor.

Boyu gücünden küçük

Tartışmanın nedenlerine girmeden önce, sektörün Türkiye ekonomisi için ne anlam ifade ettiğine değineyim.               

Toplam maden üretimi, GSYH'nin yüzde 1.3'ü büyüklüğünde. Sektör 2008 yılını 950 milyar TL'lik GSYH içinde (Cari fiyatlarla 1998 bazlı) 13.2 milyar TL; 2009'un üçüncü çeyreğini de 700.9 milyar TL GSYH içinde 10 milyar TL katkı ile kapattı.

Madencilikte asıl çarpıcı veriler ithalatta. Maden zengini Türkiye ithalata bağımlı. Sektörün 2009 yılı ihracatı -altın hariç- 1 milyar 682 milyon dolar.  İthalat ise -ham petrol ve doğal gaz hariç- 4 milyar 246 milyon dolar.  Bu yapısıyla kendi madenlerini işlemekte zorlanırken, başta kömür olmak üzere hemen tüm madenlerde ithalatçı konumunda.

 İthalatı kaçınılmaz kılan diğer bir faktör de şu: Sektör dış pazarlarda rekabet gücü potansiyelini 'maliyet baskısı' yüzünden gereğince kullanamıyor. Örnek: Türkiye'nin mermer ve doğal taş zengini. Ülke ihtiyacını ithalatsız karşılayabilir. 10 milyar dolar ihracatı zorlayabilir. . Fakat, başta Çin olmak üzere çeşitli ülkelerden ithalat saldırısıyla karşı karşıya.

Tartışma usul ve içerikte

Tasarı taslağını oluşturan bürokratlar özellikle son yıllarda çeşitli nedenlerle kamuoyunun gündeminden düşmeyen madencilik sektörünü, mevcut sorunlarıyla birlikte, 'kapsamlı' yeniden düzenlene iddiasındalar.                   

Sektörün temsilcileri ve aktörleriyle aynı fikirde değiller. Mevcut kanundan, yargı kararlarından kaynaklanan 'öncelikli' sorunları var, önce bunlar çözülsün istiyorlar. Fakat, görüldüğü kadarıyla dertlerini taslak yazıcılarına ve karar makamlarına anlatabilmiş değiller.

Türkiye madenciliğini 'kapsamlı' düzenleme, sorunlarını çözme iddiasındaki bir tasarı taslağı çalışmasına sektörün meslek kuruluşlarını, aktörlerini katmamak nasıl bir kanun yapma tekniğidir, bunu da anlamak mümkün değil.

Sektör önderleri, bu konuda da tepkililer ve de son derece haklılar. Madenciyi dinlemeden, önerilerini ciddiyetle dikkate almadan, taslağa, tasarıya yansıtmadan yapılan bir kanun, Enver Paşa'nın kanunundan farklı olur mu, sorunları çözer mi? TBMM'nin sektöre 'mercek altına' aldığı bir zamanda, sektöre bu kadar 'uzak' durulur mu?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013