Yine yeniden enflasyon
Piyasalar ve piyasaları kontrol edenler gerçekten ilginç bir düşünce yapısına sahipler.
Örneğin İsviçre Merkez Bankası 2011’de İsviçre Frangı’nı Euro’ya karşı çıpaladığında, önce bu konudaki spekülasyonları yalanlamış ve böyle bir düşünceleri olmadığını söylemişlerdi. Ardından çok kısa bir süre sonra çıpalama kararı gelmişti.
Çıpanın kaldırılması da geldiği gibi olmuştu; 2015’te yine işin kokusu çıkmış ve merkez bankası yetkililerine konu sorulmuştu. Gelen cevap yine aynı şekildeydi “böyle bir düşüncemiz yoktur.” Bundan yaklaşık 1 hafta sonra banka çıpayı kaldırmış ve EURCHF kuru bir günde %30 oynamıştı. Gafil avlanan birçok FX şirketi bu işten çok büyük zararlar etmiş, batanlar olmuştu.
Hafta sonunda da buna benzer bir durumla karşılaştık. OPEC+ kendisinden hiç beklenmeyecek bir şekilde gelecek ay petrol üretimini günde 1mio varilden fazla azaltacağını duyurdu. Oysa son dönemde geçen konuşmaların hepsi kartelin bu konuda bir değişikliğe gitmeyeceği yönündeydi.
Tabi, yine gafil avlanan bir piyasa ve açılışta %8’den fazla yükselen petrol fiyatı ile karşı karşıyayız ama dilerim yatırım şirketlerinden kötü haber gelmez. Doğrusu, petrolün bu tür hareketleri nispeten olağan sayılabileceği için batan aracı kurum olmamıştır, ama batan yatırımcı olmuştur.
Bunu kenara bırakıp haberin ekonomik etkilerine değinelim; Bloomberg verisine göre OPEC toplam üretimi şu anda günlük 29,2 milyon varil. Bunun yaklaşık 1,2 milyon varil azalacağı söyleniyor. Bu %4’lük kısıntı çok önemli gibi gözükmeyebilir.
Hatta ABD’den yapılan açıklamada bu hatalı karara karşılık fiyatların yükselmemesi için gerekenin yapılacağının söylenmesine rağmen piyasa bu gelişmeyi petrol fiyatını yukarı atarak fiyatlamaya devam edecektir.
Nitekim küresel yatırım bankalarının petrol fiyatı tahminleri geçtiğimiz haftalarda 3-4 dolar aşağı revize edilmiş olsa bile hala beklentiler 100 dolar bölgesine yakın seviyelerde şekilleniyor. Doğrusu, bu noktada petrol fiyatındaki seyri gerçek anlamda etkileyecek olan başlık artık Çin’in talebi olacak gibi gözüküyor.
Çünkü arz tarafında ABD stratejik petrol rezervleri tarihinin en düşük seviyesinde ve fiyat daha geçen hafta Biden’ın daha önce söylediği stokları doldurmak isteyebilecekleri seviyelerdeydi.
Buna rağmen dönüp rezerv miktarına baktığımızda sadece oradaki erimenin durduğunu ama yerine konmadığını görüyoruz. Hatta stratejik rezervler hariç, bir süredir artan ülke rezervlerinin de azalmaya başladığı dikkatimi çekiyor.
Bu anlamda ABD’nin stok eriterek arzı artırma seçeneği oldukça zayıf bir ihtimal gibi duruyor. Belki kaya petrolü şirketlerini destekleyici bir takım önlemler alabilir ve bu şirketlerin daha fazla petrol çıkarmasını sağlayabilir, ama bu da bambaşka ekonomik yönü olan bir hikaye. Dolayısıyla petrol fiyatının artacağını düşünebiliriz.
Bu durumda kaçınılmaz olarak enflasyonun artış göstermesi beklenir. Hazır bankacılık krizi de atlatılmışken, Powell’ın bahsettiği ekstra sıkılaşmaya rağmen FED ve diğer merkez bankaları bir kez daha oyuna girmek durumunda kalabilirler. Yani faizde riskler her şeye rağmen yukarı doğru kalmaya devam ediyor.
Çin temasının etrafında gezinen ve çok hızlıca globale yayılabilecek olan bir konu da bakır fiyatları. Bilindiği üzere bakır içinde elektronik devre bulunan neredeyse her teknolojik aletin içinde bulunan bir metal ve elektrikli arabaların yaygınlaşmasıyla kullanımı daha da artmakta olan bir doğal kaynak. Son durumda çeşitli merkezlerde bulunan bakır stokları en düşük seviyelerine yakın seyrediyor.
Goldman Sachs’ın raporuna göre bu senenin 3. çeyreği itibarı ile bakır stokları tükenme ihtimaliyle karşı karşıya. Buna karşılık son senelerde hiç kayda değer yeni bakır madeni açılmazken bazı madenlerin de verimliliğinin azaldığının okuyorum. Talep fonksiyonunun grafiği ise hızla yukarı gitmeye devam ediyor.
Çin’in bakır talebi geçtiğimiz ay, önceki senenin aynı ayına göre %13 artmış. Tabi burada geçen sene Çin’deki durgunluğun da etkisi vardır ama yine de açılmanın etkisiyle bakır talebinin artacağını görmek çok zor değil. Hatta çip krizinin çözülmesiyle birlikte otomotiv ve elektrikli araç sektöründe üretim belki de rekor kıracak. Bu ürünlerin hepsinde çok miktarda bakır kullanıldığını düşünürsek bakır talebinin de bu durumu takip etmesi beklenebilir.
S&P Global beklentisine göre 2021’de yıllık 25 milyon ton olan bakır talebi 2030’da 40 milyon tona yükselecek. Sonuçta bütün dünyanın sahip olmak istediği ama üretimi gitgide azalan bir doğal kaynaktan bahsediyoruz ve yatırım bankalarının analistleri bakırı, 2000’lerin başında 25 dolar seviyesinde olan ve sonra 150 dolara dayanan petrole benzetiyorlar.