Yine reel kur

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

TL'nin reel olarak artık çok değerli olmadığına ve son bir yıldaki reel değerlenmenin yüzde 8.5 düzeyinde bulunduğuna ilişkin yazımız üzerine çok sayıda telefon ve mail aldık. Okurlarımız, genel olarak bu değerlendirmeye katılmıyorlardı. Onlara göre TL çok değerliydi. "TL madem 2009 yılı ortalamasında yüzde 67 değerli görünüyor, buna göre doların yüzde 67 artarak 2.5 liraya çıkması gerekir" diyen de oldu; TL'nin değerinin son iki yıl içinde çok dalgalandığına dikkati çekerek ihracattan elde ettiği dövizi düşük kurdan bozdurduğundan yakınan da. Bazı okurlar da, Türk parasının değerine ilişkin olarak genel bir oran vermenin doğru olmadığı, ihracat ve ithalatımızdaki döviz kompozisyonunun dikkate alınması suretiyle bir değerlendirme yapılması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Bu eleştirilere katılmamak mümkün değil. Ancak, bazı gerçeklerin altını bir kez daha çizmek gerekiyor.

Öncelikle şunu belirtelim, Merkez Bankası'nın reel efektif döviz kuru endeksi, Türk Lirası'nın gerçek değerini ortaya koyan tek bilimsel çalışma. Çok kapsamlı bu çalışmanın yerine yalnızca bir dövizi ve iki tarihi koyarak hesaplama yapmak ise bizi doğruya götürmüyor. Zaman zaman dile getirilen, "Dolar (örneğin) 2009'un mart ayında 1.8 liraya çıkmıştı, aradan bir yıl geçti şimdi 1.5 lira, demek ki TL'de çok ciddi bir değerlenme var" şeklindeki görüşler pek doğru bir yaklaşım değil. Mart 2009'daki 1.8'i doğru ve olması gereken düzey gibi görüyorsak bu yaklaşım doğrudur. Ama, o rakamın gerçeğin çok üstünde oluşmuş bir kur olmadığını kim söyleyebilir? Birileri çıkıp 1.8'in doğru ve gerçekçi bir düzey olduğunu bilimsel olarak ortaya koyabilir mi, bilmiyoruz.

Bu arada Merkez Bankası'nın reel kur endeksini TÜİK'in enflasyon verileri gibi görmek de mümkün. TÜİK'in enflasyon oranları nasıl genel bir fikir veriyor, kişilerin ya da belli kesimlerin kendileri için hesapladıkları enflasyon farklı olabiliyorsa, aynı durum reel kur hesabı için de geçerli.

Biz, TL'nin artık çok değerli görünmediğini dile getirirken biraz da son yılları baz aldık, ayrıca değişik bir endekslemeyle okurlara da diledikleri tarihi baz alma olanağı sağlayan bir seri sunduk. Bir anlamda, Merkez Bankası'nın 1995'i baz kabul eden serisinin dışına çıktık. Oluşturduğumuz bu seri gösterdi ki, TL 2009 yılı ortalaması itibariyle 2005 ve 2006 yıllarına göre yüzde 4 dolayında değerli, 2007 ve 2008 yıllarına göre ise bırakınız değerlenmeyi, reel olarak değer yitirmiş durumda. Bir kez daha belirtelim, bu oranlara esas oluşturan hesaplama yalnızca dolar ya da euro üstünden yapılmıyor, hesaplamada on dokuz ülkenin ağırlığı ve bu ülkelerin paraları dikkate alınıyor.

Bir başka itiraz noktası da 2005 ve 2006'ya göre değerlenmenin yüzde 4 olamayacağı, 2007 ve 2008'e göre ise değer kaybı ortaya çıkamayacağı. Merkez Bankası, reel efektif döviz kuru endeksini aylık olarak açıklıyor. Biz ise bu aylık rakamlardan yıllık ortalamaya gittik. Dolayısıyla, yılın herhangi bir günü ya da ayındaki duruma göre yapılacak hesaplama elbette farklı sonuç verebilir.

Parite yakınması

Son dönemde özellikle euro bölgesinde yaşanmakta olan sorunların etkisiyle euronun dolar karşısında giderek zayıflaması da bir dizi sorunun ortaya çıkmasına yol açıyor ve bu durum dış ticarette zorluk yaratıyor.

Ancak, bu durum yeni, bugünün sorunu. Ayrıca, bir kez daha belirtelim bizim pazartesi günkü yazımızda ön plana çıkardığımız, TL'nin reel değerindeki değişim ve bu çok makro bir değerlendirme. Belli dövizlerin ihracatçı ya da ithalatçı için avantaj veya dezavantaj oluşturması ise çok daha farklı bir durum.

Dış ticaretin döviz kompozisyonuna ilişkin tabloya gelince... Türkiye, son beş yılın ortalamasına göre ihracatının 48'ini euro, yüzde 45'ini dolar cinsinden gerçekleştirmiş durumda. İthalatta ise tablo çok farklı. Yine son beş yıl ortalamasına göre ithalatta euronun yüzde 35, ithalatın ise yüzde 61 payı var. Dolayısıyla son dönemdeki yakınmanın nedeni çok açık.

İhracatçı örneğin 100 euroluk ihracat karşılığında eskiden 150 dolar elde edebilirken, şimdi eline 135 dolar civarında para geçiyor. Aynı şekilde ele geçen TL de azalıyor.

İthalat, ağırlıklı olarak giderek pahalanan dolarla yapılıyor; ihracat ise giderek ucuzlamakta olan euro ile. Bu durum, çift yönlü bir olumsuzluk yaratıyor.

Ancak yine belirtelim; bizim TL'nin reel durumuna ilişkin yazımız ve orada yer alan değerler hem son günlerdeki tabloyla ilişkili değil, hem de makro bir değerlendirme niteliğinde. Dolayısıyla kavramlar arasında önemli bir fark bulunduğunu unutmamak gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar