Yine olmadı, yine tutturamadık, bu yıl da tutturamayacağız
Enflasyonda yüzde 6.5 hedefi ile başladığımız yolculuğu yüzde 11.92 ile noktaladık. Kasım verileri açıklandığında yüzde 12 olarak tahmin ettiğimiz, ancak aralık ayında döviz kuru yatay seyredince "Acaba yüzde 11.5'te kalabilir mi" diye düşündüğümüz 2017'nin yıllık oranı yüzde 12'ye yakın bir düzeyde, yüzde 11.92'de gerçekleşti.
Böylece yüzde 6.5'lik başlangıç hedefi 5.42 puan aşıldı. Yani yüzde 83'lük bir sapma var. Neredeyse 1 olacak demişiz, 2 olmuş!
TÜİK, tüketici fiyatları endeksini 2003 yılını baz alarak hesaplıyor. Yani 2004'ten bu yana olan dönemin yıllık oranlarına sahibiz. 2004'ten 2017'ye... Tam 14 yıl geçmiş. Ve bu 14 yılda en yüksek fiyat artışı geçen yıl gerçekleşmiş.
Bir başka ifadeyle yıllık enflasyonda yıl sonu gerçekleşmesi anlamında rekor kırmış durumdayız. Daha önce en yüksek gerçekleşme yüzde 10.45 ile 2011 yılında oluşmuştu. Yüzde 10'un üstüne çıkılan bir başka yıl da yüzde 10.06 ile 2008. Zaten çift haneli gerçekleşme olan başka yıl yok. Dolayısıyla 2017 ile ne kadar "övünsek" azdır!
2018'e iyi başlayacağız
Geçen yılın ocak ayının tipik bir özelliği vardı. Bir kere Türk Lirası çok hızlı değer yitirmişti. Hatırlatmakta yarar var, ocak ayında TL'ye karşı dolar yüzde 9, euro yüzde 11 değer kazandı. Yılbaşında yapılan vergi ayarlamalarına bir de döviz kurunun getirdiği zamlar binince geçen yıl ocak ayında, ocak ayları için rekor düzeyde bir fiyat artışı oldu. TÜFE, ocak 2017'de 2.46 oranında arttı.
Bu yıl ocak ayı artışında normale, yani yüzde 1'in biraz üstünde bir artışa dönülmesi bekleniyor. Geçen yılın aralık ayı sonunda yüzde 11.92 olan yıllık fiyat artışı da işte bu sayede ocak ayı sonunda hızlı bir gerilemeyle bir puandan fazla düşüş gösterebilir.
Hep yaptığımız geçmiş yıl eğilimlerine dayalı varsayım, bu yılın ilk dört ayındaki yıllık oranın gerileme eğilimi içinde olacağını ve nisanda yeniden tek hanenin görülebileceğini gösteriyor.
Nisan ve mayıs aylarında yıllık TÜFE'nin yüzde 10'un çok az da olsa altında kalacağını hesaplıyoruz.
Haziran ve temmuzda biraz yükselme, ardından yeniden düşüş bekliyoruz. 2017 yılı verilerinin belli olmasından sonra yaptığımız hesaplama, aralık ayında ise yüzde 9'un altına inecek bir TÜ- FE'ye işaret ediyor.
Yüzde 9 büyük başarı olur
Eğer 2018'i yüzde 9'a yakın bir oranda kapatırsak bu iki yönlü bir başarı olur.
Bir kere yüzde 9, öngördüğümüze çok yakın bir gerçekleşme olacak demektir. 2018-2020 dönemi orta vadeli programında bu yıl için öngörülen TÜFE'yi hatırlayalım; yüzde 7. Dolayısıyla geçen yıl yüzde 6.5 öngörüp yüzde 11.92 gerçekleşme sağladığımız, yani öngörüleni yüzde 83 aştığımız dikkate alınırsa 7 yerine 9 gerçekleşmesi bile büyük başarıdır.
Geçmiş yıllar gerçekleşmelerine dayalı hesaplamalar yüzde 9'un bile altında kalacak bir yıllık orana işaret ediyorsa da, oranın bu düzeyde kalmasını zora sokacak bir dizi etken mevcut.
Bunlar neler mi; döviz kuru ve ara mal fiyatlarından gelecek baskı, siyasette neler olabileceğinin kestirilememesi ve siyasi tercihlerin neden olabileceği artışlar ve tabii ki dış etkenler...
Kur ve ara mal fiyatlarındaki artış ne boyutta etkiler?
2018'e yüzde 10.6 dolayında başlayabilir... 2018'i yüzde 8.7 dolayında da kapatabiliriz. Ne var ki bu hesaplamada iki önemli etken göz ardı edilmiş durumda.
Bunlardan biri fiyatlara kimi zaman çok gecikmeli yansıyabilen kur artışı. Başlangıç ve bitiş değerleri itibarıyla TL geçen yıl çok dramatik oranda kayba uğramadıysa da yıl içinde görece düşük olmakla birlikte dalgalanmalar görüldü. Bu, fiyatlara henüz yeterince girmemiş olabilir.
İkincisi yurtiçi üretici fiyatları kapsamında ara mal fiyatlarında yaşanan artıştan gelecek yansıma. Ara mal fiyatları geçen yıl yaklaşık yüzde 21 arttı. Bu yüzde 21'lik artıştan TÜFE'ye yansımalar olacağını zihnimizin bir köşesinde hep tutmak durumundayız.
Siyasi tercihlerin etkisinin boyutunu kestirmek zor
Kur ve ara mal fiyatlarındaki artış, enflasyona yön verebilecek ekonomik etkenler. Belki bunlardan daha önemlisi bu yıl siyaseten alınacak kararlar.
Seçim bu yıla çekilecekse bir türlü, 2019'da normal zamanında yapılacaksa başka türlü adımlar atılacak ama sonuçta ikisi de sanki enflasyonu zorlayacak.
Enflasyon bu yıl uzun süre yatay seyredecek. Ama seçim geride kaldığı an, sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın, kazanan kim olursa olsun, birikmiş sorunların faturası önümüze gelecek ve yılı yüzde 8'lerde, 9'larda kapatmak mümkün olmaktan çıkabilecek.
Seçimlerin 2019'da yapılması durumunda ekonomide öncelik enflasyonu aşağı çekmek değil, topluma enflasyonu unutturacak destekler sağlamak olacak. Bu, ekonomiyi genişletmek olabilir, zamları yüksek tutmak olabilir, çeşitli destekleri daha da artırmak olabilir. Bütün bunlar da enflasyonu besleyecek ama elde edilen kazanç, enflasyonla gideni aştığı için seçmen gözünde enflasyon sorun olmayacak.
Bu durumda da unutalım yüzde 8'leri, 9'ları; gerçekleşme çok daha yüksek oluşabilecek.
Bizden kaynaklansın kaynaklanmasın, dış politikada yaşanacaklar; yine bizden kaynaklanmasa bile döviz kurunda ortaya çıkabilecek hızlı artışlar... Tabii ki bunları da unutmamak gerekiyor.