Yine merkez bankaları gerginliği

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Hep söylüyorum. Dünya ekonomisi adeta merkez bankalarına esir olmuş gibi. Hepsine de değil. Önde gelen birkaç merkez bankası sanki dünyanın efendisi gibi hareket ediyor. Daha da garibi kendileri de öyle davranıyorlar. Hemen her ay önemli toplantılar yapıyorlar. Öncesindeki patırtıya baksanız sanırsınız dünyanın bütün sorunları bu toplantılarda çözülecek. Oysa uzunca bir süredir bu toplantılardan önemli bir sonuç çıkmıyor. Toplantı sonrasında bir aylık bir sessizlik başlıyor. Sonraki toplantı tarihi yaklaşınca bu rutin aynen bir kez daha tekrarlanıyor.

Merkez bankaları arasında bir de örtük bir bağlantı zinciri ve hiyerarşi var gibi. ABD Merkez Bankası (FED), Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BoJ) gibi büyük ve etkili merkez bankaları bu zincirin başlangıç halkasını oluşturuyorlar. Geri kalan merkez bankaları bunların uygulamalarına bakarak politika belirliyorlar. Banka sistemi bu politikalardan etkileniyor. En arka sırada yer alan aktörler ise buna göre pozisyon alıyorlar.

Farkındaysanız aylardır benzer bir süreç tekrarlanıyor. Büyüklerden birisinin, genellikle de FED’in toplantı tarihi yaklaşınca öteki merkez bankalarından başlayan, bankalara ve aktörlere yayılan ve sonuçta sokağa düşen bir gerilim yaşanıyor. Bu tür gerilimlerin başlangıç noktasında illa FED olması da gerekmiyor. Kimi zaman ECB bazen de BoJ tetikleyici olabiliyor. Bunlardan her hangi birisinin yaklaşan toplantıda alacağı bir karar etkileşim zinciri içindeki bütün birimleri etkileyeceği için, yaratılan müthiş belirsizliğe rağmen, öngörülmeye ve değerlendirilmeye çalışılıyor. Bu öngörme sürecinde her kafadan bir ses çıktığını fark etmişsinizdir sanırım. Çıkan seslerin bir kısmı işlevsiz kuşkusuz. Ama büyük merkez bankalarının aylık toplantılarından önce ortalığa saçılan söylemlerin bir kısmı da amaçlı oluyor. Alınacak karardan sonrası için aktörleri hazırlamak gibi bir işlevi oluyor bu amaçlı söylemlerin.

Bir de söz konusu toplantılarda çıkacak kararlar bütün ülkelerde aynı gerilimleri ve aynı sonuçları üretmiyor. Burada ülke grupları arasında farklar çıkıyor ortaya. Örneğin büyük merkez bankalarının kararları bunlardan bir beden daha küçük olan ülkelerde finansal fiyatlar ve pozisyonlar üzerinde görece sınırlı etkiler yaratıyor ve süreç sadece bir türbülansla geçiştirilebiliyor. Buna karşılık büyük merkez bankalarının kararlarından daha fazla etkilenen ülkeler de var. Büyük merkez bankalarının kararları küresel sermaye akışının hacmi ve yönünü de etkiliyor. Bu etkileşim görece küçük olan ülkeler açısından önemli. Örneğin, büyük banka parasal sıkılaştırma kararı alırsa sermaye akışında hacim daralması ve yavaşlama oluyor. Bu söz konusu ülkelerde kullanılabilir kaynak hacmini daraltarak büyümenin de yavaşlaması sonucunu doğuruyor. Tersine, sıkılaştırma kararı ertelenirse bu ülkelerde olumsuz gelişmeler de ertelenmiş oluyor.

Bu parasal etkileşim curcunası 2008’de başlayan küresel durgunluktan beri sürüp gidiyor ve hemen her ay gerginlik yaratıyor. İçinde olduğumuz ay içinde de yine böyle bir toplantı ve gerginlik yığılması var. 21-22 Eylül tarihlerinde FED’in toplantısı var. Faiz kararı alacaklar. 21 Eylül’de de BoJ’nın toplantısı yapılacak. Onların da kendi para politikalarına yeni yönelimler getirmesi bekleniyor. 22 Eylül tarihinde ise bizim merkez bankasının, TCMB’nin toplantısı yapılacak. Burada da bir faiz düşürme olasılığı var.

Beklentilere bakılırsa FED’den soncu etkileyecek bir karar bekleyen pek yok gibi. Bu toplantının da biraz lafa boğularak atlatılacağı anlaşılıyor. Bunun piyasalarda rahatlama yarattığı görülüyor. TCMB’nin daha önce başladığı faiz indirim patikasında (malum buna normalleşme diyoruz) bir adım daha atması ve faizde sınırlı bir indirim (25 baz puan) daha yapması bekleniyor. İçeride koşulların buna uygun olduğu yargısı da genel olarak paylaşılıyor. Dışarıdan gelecek bir ters etkinin, örneğin FED’in faizi yükseltmesi gibi bir gelişmenin bizdeki faiz indirim adımını erteletebileceği düşünülüyor. Japon merkez bankası adı geçen bankalar arasında en sıkıntılı olanı. Başlatılan parasal gevşemenin sürdürülüp sürdürülmeyeceği bu toplantıda belli olacak. Uzun süre parasal gevşeme konusunda tereddüt yaşayan Japonların şimdilerde ne kadar ve ne ölçekte kararlı olduğu görülecek.

Dedim ya, dünya sanki merkez bankalarına esir düşmüş gibi. Üstelik bu esareti sonlandırmak için var olan politika araçları da etkilerini yitirmiş gibi görünüyorlar. Sanırım parasal araçları daha az kullanacak yeni bir ‘canlandırma programı’ çerçevesi çizilmeden bu esaretten kurtulmak mümkün olmayacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018