Yine kaza, yine ölüm
Daha Soma faciasının acısı soğumadan yine bir iş kazası yaktı yürekleri. Bu sefer ki, Mecidiyeköy’de yıkılan Ali Sami Yen Stadı’nın yerinde yapılan rezidans inşaatında, işçileri taşıyan asansör 32. kattan zemine çakılması sonucu 10 işçimizin hayatını kaybetti.
Kazayla birlikte gözler inşaat sektörüne çevrildi. Türkiye de iş kazalarının önemli bir kısmı inşaat işlerinde meydana gelmektedir. İnşaat sektörü ekonomimiz için önemli bir istihdam sağlamaktadır. Her tarafta yüksek katlı rezidanslar ve inşaat projeleri yürütülüyor.
Fakat inşaat alanlarında iş güvenliği maalesef tam anlamıyla sağlanamamaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre her işyeri çalışan sayısına göre iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi istihdam etmek ya da görevlendirmekle yükümlüdür. Ama ülkemizde bir çok inşaat firmasında çalışanların çoğu asıl işverende olmayıp alt işverenlerde parça parça bulunmaktadır. Bu da inşaatlar gibi yüksek riskli ve sürekli değişken olan işyerlerinde sorun yaratmaktadır.
Örneğin 50 çalışanı olan bir alt işverenin ayda 10 saat iş güvenliği uzmanı hizmeti alması yasal olarak yeterli olacaktır.
Fakat bu 10 saat sürekli değişken inşaat şartları için yeterli değildir. Kaldı ki, bir inşaatta çok sayıda firma taşeron olarak çalıştığından dolayı koordinasyon, iş yönetimi ve ortak kurul toplantıları da çoğu zaman sağlıklı yapılamıyor.
Büyük projelerde asıl işveren iş güvenliğini tek bir noktadan hizmet alarak bu sorunu çözmeye çalışmaktadır. Fakat çalışma sürelerinin uzunluğu, gece çalışmaları ve de iş güvenliği uzmanlarının yetkilerinin olmaması dolayısı ile tam bir kontrol sağlanamamaktadır.
Bu konuda sadece çalışan sayısına değil ayrıca projenin büyüklüğüne bağlı olarak da iş güvenliği uzmanları görevlendirilebilmelidir.
Ayrıca her vardiya da mutlaka iş güvenliği uzmanı bulunmalıdır.
Esas itibari ile büyük ölçekli firmaların iş kazası basına yansımakta fakat mahalle aralarında ki küçük şantiyelerde en ufak bir önlem alınmadan çalışmalar devam etmektedir.
Bu da ölümleri ve sakat kalmaları beraberinde getirmektedir.
Burada çözüm olarak: inşaat ve maden gibi çok riskli alanlara yönelik iş güvenliği hizmet modellerinde değişiklikler yapılabilir. Uzman ve hekimlerin çalışma süreleri, yetki ve yükümlülükleri tekrar değerlendirilmelidir.
Bakanlığın yaptığı haberli ya da habersiz denetimler sıklaştırılarak hem cezalar uygulanmalı hem de teftişe gelen yetkililer işverenlere bu konuda rehberlik yapmalıdır.
Ülkemizin kanayan yarası haline gelmiş mesleki eğitimler için de ciddi adımlar atılmalıdır. Mesleki eğitimin alınabileceği kurumlar çok az ve yetersizdir. Çoğu zaman bu eğitimler kağıt üzerinde yapılmaktadır. Maalesef bu konuda kamu sorumluluğunu yerine getirememektedir. Kamu sadece kağıt üzerinde yasa çıkarmakla kalmamalı, aynı zamanda aktif olarak özel sektör ve kamu kurumlarının bu alanda hizmet üretmesinin önünü açmalıdır.
En son iş kazasında karşılaştığımız asansörlerle de ilgili mevzuatımız tam olarak belirli değildir. Daha önce asansörler gibi kaldırma araçlarının 3 ayda bir makine mühendisleri tarafından yapılan fenni muayenesi iş ekipmanları yönetmeliği ile yılda bir defaya çekilmiştir.
Ayrıca bu kontrol yetkisi sadece mühendislere değil teknikerlere de verilmiştir.
İşin zor kısmı bu kontrolleri yapabilmek için hangi eğitimlerin alınması gerektiği ya da hangi yetkinlikte kişilerin bu kontrolü yapacağına yönelik bir mevzuat bulunmamaktadır.
Bakanlık bu kontrolleri yapmak için yetki vermesi ve bu konuda tebliği çıkartması gerekiyor. Ama maalesef bu tebliğ 2 yıl daha ertelendi.
İş kazalarında herkesin sorumluluğu bulunmaktadır. Sadece işverenlere yüklenmek, katil-cani olarak gösterip linç etmek veya iş güvenliği uzmanlarını ihmalkar ve vurdumduymaz gösterip sorumluluk altına sokmak doğru değildir. Bu konuda başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SGK; İş-Kur, belediyeler, üniversiteler, meslek odaları, işçi ve işveren örgütleri ile işveren ve çalışanlar olmak üzere, herkes hassasiyet göstermelidir. Bu konuya gereken özen gösterilerek “olmazsa da olurdan”, “ilk önce yapılacaklar listesine” alınmalıdır.