Yine futbol
Futbol bir tenis veya basketbol gibi skorun sürekli değiştiği dinamik bir spor değildir. Bazen doksan, hatta yüz yirmi dakika izlersiniz gol olmaz. Skorun değişmediği, kazananın olmadığı bir oyunu izlemenin neden eğlenceli olduğunu bazı insanlar hiç anlamaz. Haklıdırlar çünkü taraftarlık veya futbolseverlik başka bir ruh halidir. Futbolu sporun ötesinde bir tutku haline getiren de budur. Yaşayan bilir. Olimpiyatlarda yüksek atlama finalini, hiçbir atleti tanımasanız dahi zevkle izlersiniz. Futbolda ise ya içindesinizdir çemberin ya dışında. Tam da bu nedenle, futbolun sportif alan dışında stratejik pazarlama ve marka iletişimi ilkelerinden yararlanma fırsatı daha fazladır.
Öte yandan Türk futbol endüstrisinin yarattığı gelir ve kulüplerin imkanları bellidir. İyi bir oyuncunun dünya fiyatı da malum. Öyle altyapıya yatırım yapan bir ülke de değiliz. Yani farklı bir stratejik bakış geliştiremezsek dünya futbolundaki sıramız, ufak istisnalar dışında değişmeyecektir.
Agresif başkanlar, bilmiş teknik direktörler ve tüccar futbolcuların hakim olduğu futbol dünyamızın geldiği nokta ve son yaşananlar malum. Bu kafayla gideceği yer de belli. O yüzden tekrar futbol yazmak istedim. Çünkü bu ortamda birileri gelip sıra dışı bir sponsorluk yapmayacaksa, tek şansımız bazı kulüplerimizin farklı bir stratejik bakışla yeni yollara girip şansını zorlamasıdır. Aşağıda birkaç fikrimi paylaşıyorum:
İzmir Fun Club
İzmir’in önce İstanbul, sonra da global alanda rekabet etmesi için beş değil, bir-iki kulüp ile mücadele etmesi, sinerji yaratması iyi olur. İzmir zaten coğrafi ve kültürel olarak çok bölünmüş bir şehir değil, tek takım herkesi toplayabilir. Şu an İzmir kulüplerini tek çatı altında birleştirmek imkansız gibi ama en azından birkaç tanesi birleşip şöyle bir marka geliştirirse ilginç olur; İzmir F.C. tamamen eğlenceyi merkeze alan bir kulüp olarak tasarlanacak. Başkan İzmirli bir iş kadını, teknik direktör Yılmaz Vural, kulüp sözcüsü Pascal Nouma, amigo Cem Yılmaz (mesela). Tribünler semtlere göre organize olabilir. Oyuncular dost, eğlenceli karakterlerden seçilecek. Sertlik, şiddet yok makara var. Maçlardan önce eğlenceli oyunlar düzenlenecek. Animasyon ekibi kurulacak, yeni şarkılar, danslar, özgün oyunlar tasarlanacak. Her maç sonrası Pascal çıkıp doksan dakikanın en eğlenceli anlarını yorumlayacak…
(Adana) Demir Sports
Köklerinde var olan sol değerleri güncele taşıyarak tüm dünyada çalışanların, ezilenlerin takımı olmaya oynayacak. Dürüstlük ve çalışkanlık esas olacak. Yeni ve daha adil bir dünya mümkün diyecek ve bunun ilk örneğini futbolda verecek. Bu tür değerleri olan, fazla paragöz, cambaz, ahlaksız oyuncular takıma alınmayacak. Bunun için transfer öncesinde adaylara psikolojik testler uygulanacak. Marka değerleriyle uyumsuz olanlar gönderilecek. İletişim sosyal medya ağırlıklı ve körfez ülkeleri ağırlıklı başlayacak. Oralarda çalışan emekçiler, sol eğilimli insanlar hedef alınacak. Her şey global tasarlanacak, web sitesi ve sosyal medya hesapları tüm dünya dillerinde yayınlanacak. Yönetim şeffaf olacak ve ekibi taraftarlar seçecek şekilde bir altyapı kurgulanacak. Anormal transfer ücretleri verilmeyecek. Başarıya bağlı olarak kazanılan gelir oyuncular ve çalışanlar arasında adil paylaştırılacak.
Eskişehir Eti
ETİ sponsorluğunda belediye ile işbirliği yapılacak. Yılmaz Büyükerşen, stratejik düşünen bir yönetime destek olmaya açık. Geçmişte birkaç deneme yaptı ama vizyonsuz yönetimlerle bir yere gidemedi. Kulüp başkanı özel sektörde yüksek kariyer yapmış bir kadın olacak.
Liverpool’un efsane oyuncusu ve bence bir futbol filozofu Steven Gerrard takımın başına getirilecek. Kendisinden önümüzdeki beş sene Türk futboluna damgasını vuracak, dünya futbolunda da tartışacak yeni bir oyun felsefesi kurgulaması istenecek. Taraftar gruplarıyla bir araya gelinerek uzun vadeli plan anlatılacak ve destek istenecek. Takımın yeni felsefesine uygun genç futbolcular ciddi ön testlerden geçirilerek alınacak ve uzun sözleşmeler yapılacak.
Yepyeni bir çatı, yepyeni bir ekol ile uzun vadeli başarı aranacak. Deplasmana gelen rakip taraftarlar Eskişehir’de en iyi şekilde ağırlanacak ve tüm futbol dünyasının gözünde Eskişehir “En iyi deplasman” olarak konumlanacak.
Hayal gibi mi görünüyor? O zaman doğru yerdeyiz çünkü şu an tek ihtiyacımız hayal kurmak. Yukarıdakilerin biri hayata geçse ve başarılı olsa Türk futbolunun kaderi değişebilir.