Yine de zorunlu karşılıklar artırılacak gibi görünüyor
Ekonomik büyümedeki mevcut gidişat karşısında kredi artış oranının gerçekten yüzde 15 düzeyinde sınırlanıp sınırlanmayacağını çok merak ediyorum. Bu merakın uyanmasının birkaç nedeni var. Birincisi, son günlerde yüzde 15 üst sınırında çok da ısrarlı olunmayacağını ima eden bazı açıklamalar yapıldı. Yüzde 15 çok katı bir üst sınır değilse, izin verilebilecek sınır ne? Yüzde 18 mi? 22 mi? Bilmiyoruz.
İkinci neden büyümeyle ilgili ve zaten birinci nedeni oluşturan açıklamaları tetikleyen de büyük olasılıkla bu oldu. Aşağıda kısaca tartışacağım gibi büyümede gerilemenin sonuna muhtemelen geldik. Ama hem şubat ayı kapasite kullanım oranı hem de ocak ayı sanayi üretimi artışı, ekonomide belirgin bir büyüme sürecinin henüz başlamadığına işaret ediyorlar. İlk çeyrekte çok ılımlı bir toparlanma görebileceğiz. Bu düzey tatmin edici bulunmayabilir.
Önce son kredi gelişmelerine bakayım. Merkez Bankası'nın yöntemi kullanılarak kredi artış oranları hesaplandığında durum şöyle: Geride bıraktığımız yılın son çeyreğinde kredi artış oranı yüzde 15.2 iken bu yılın ilk dokuz haftasında yüzde 21.6'ya çıkıyor. Gerçi son haftada gerçekleşen yıllık kredi artış oranı bu düzeyin altında (yüzde 19.9) ama sonuçta yüzde 15'in üzerinde bir kredi artışı var son aylarda.
Büyümeye ilişkin son göstergeler de şöyle: Türkiye İstatistik Sanayi Kurumu'nun yayınladığı sanayi üretim endeksinin takvim etkisinden arındırılmış (çalışma günlerine göre düzeltilmiş) halini alıyorum ve bir yıl bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla artışlara bakıyorum. Sanayi üretimi ocak ayında yüzde 1.8 oranında arttı. Aylık oynamalar dalgalı bir seyir izleyebiliyor. Bu nedenle üç aylık ortalama değerlere bakmak yararlı oluyor: Kasım, aralık ve ocak aylarını kapsayan dönemde sanayi üretiminin yüzde 1.3 oranında arttığı ortaya çıkıyor. Bu artış, geride bıraktığımız yılın son çeyreğinde yüzde 0.9 olan artıştan yüksek, diğer çeyreklerden ise düşük.
Bu gelişmeler daha önce açıklanan kapasite kullanım oranı (KKO) verileri ile tutarlı. KKO ile sanayi üretimi paralel hareket ediyorlar. KKO 2012'nin başından itibaren bir yıl öncesine kıyasla hep daha düşük değerler aldı. Üstelik ağustos-ocak döneminde düşüş oranları önceki aylara göre daha yüksek oldu. Şubat ayına gelindiğinde ise bir değişiklik gözlendi: KKO yine düştü ama bu sefer düşüş oranı sınırlı kaldı.
Kredi artış oranı büyümenin önemli belirleyicilerinden biri. ABD ve Avrupa'daki durum kötüye gitmediği sürece, 2013'te büyüme oranımızı temel olarak yurtiçi kredi gelişmeleri belirleyecek. Evet, düşük faiz politikasının, kredi gerektirmeyen harcama türlerini ve krediye gereksinimi olmayanların harcamalarını artırması beklenir. Bu nedenle, yüzde 4 hala ulaşılabilir bir büyüme oranı olarak görünüyor. Ancak yine de ekonomide belirgin bir toparlanmanın henüz başlamamış olması soru işaretleri yaratıyor. Kredi artış oranını sınırlamak için zorunlu karşılık oranları yükseltme politikasına devam edilecek mi?
Büyümedeki tatmin edici olmayan gelişmelere karşın, kredi artış oranının son haftalarda oldukça yüksek bir düzeye ulaşması nedeniyle, Merkez Bankası'nın zorunlu karşılık oranlarını yükseltme politikasını bu ay da sürdüreceğini düşünüyorum. Hatırlayalım: Şubat ayındaki Para Politikası Kurulu kararlarını açıklayan raporda şöyle deniliyor (on dördüncü paragraf): "...Diğer yandan, kredi artışındaki ivmelenmeyi daha makul seviyelere çekmek amacıyla zorunlu karşılıkların artırılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir."
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar