Yine bir seçimin ardından…
Yerel seçimden çıkan mesajla beraber artık varsayımlardan ziyade gerçeklere dönüş yapabileceğiz.
Bu satırları henüz hiçbir şey belli değilken hafta sonu kaleme aldığımı söylemekle başlayayım…
Seçimler, vatandaşın yönetenleri puanlayarak, ülke geleceğine yön verdiği neredeyse tek mecradır.
İster mahallenizin muhtarını, isterseniz Cumhurbaşkanını belirleyin; sizi etkileyen enstrümanlar belli ancak ağırlığı da bir o kadar değişkendir. Son yıllarda dünyada aşırı sağ ideolojiler özellikle göçmen karşıtı ve ekonomik gerekçelerle beslenmiş olsa da ülkemizde bu yerel seçimlerde iktidarın ve muhalefetin (özellikle İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde) yapısı önceki yerel ve genel seçimlerden farklılık göstermektedir.
Bir önceki genel seçimde muhalefetin farklı ideolojilerden adeta bir yelpaze oluşturmuş olması, beka ve istikrar olgusunu ekonomik gerekçelerin bile önüne koymuştu. Ama bu yerel seçimlerde sonuç her ne olursa olsun; önümüzdeki dört sene içinde ekonomiye doğrudan bir etkisi olmayacağını da biliyoruz.
Peki bu yerel seçimlerde vatandaş en fazla neye öncelik verdi?
6 Şubat depreminin üzerinden henüz bir sene geçti ve gün geçmiyor ki insanlar, küçük de olsa bir deprem haberiyle yatağına huzursuzca girmek zorunda kalmasın… Özellikle İstanbul gibi deprem riski büyük ve yapılaşmanın yoğun ve zorlu olduğu bölgelerde hikaye üç aşağı beş yukarı böyle…
Kentsel dönüşüm projeleri öne çıktı
Hal böyle olunca belediye başkan adaylarının neredeyse tamamı depremi öncelediğini ve kentsel dönüşüme ilişkin projelerini dile getirdi. Eski yapının ne kadar sürede elden geçirileceğinin planlaması bir tarafa bu projelere ilişkin parasal kaynağın nasıl ve hangi şartlarda temin edileceği kısımlarına çok fazla değinildiğini düşünmüyorum.
Özellikle maddi yetersizliği olan kişilerin barınma sorununa ise merhem olabilecek somut bir öneri duyamadım doğrusu. Oysa özellikle İstanbul gibi büyükşehirlerde pek çok kişi maddi imkanı olmadığı için eski ve sağlam olmayan binalarda ikamet etmek zorunda kalıyor. Ev sahipliği oranı ise son yıllarda iyice düşmüş durumda.
Diğer taraftan kendi parası sürekli değer kaybeden ve aldığı maaş zamları enflasyondan eriyen bir kesimin alım gücü günden güne düşerken, ülkesine gelen Arap turistlerin dolarla AVM’lerden alış veriş yapması, göçmen sorununa farklı açıdan yaklaşılmasını da beraberinde getirebilir.
Ekonomi yerel seçimlerde belirleyici olacak
Şehirlerin demografisinin ve kültürel yapısının muhafaza edilebilmesi bir bayındırlık sorunu olduğu kadar çoğu zaman bir beka sorunu olarak da algılanmaktadır. İnsanlar ekonomik olarak güç kaybettikçe de bu konu daha da güçlü bir argüman haline gelecektir.
Dolayısıyla tüm bu konuların merkezinde olan “ekonomi” yerel seçimlerde de karar verirken belirleyici olacak gibi gözüküyor: Uluslararası araştırma firması Ipsos’un anketi, Şubat 2024’te her hafta 400 kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği toplam bin 600 kişilik örneklemden oluşuyor.
Bu araştırmada “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusuna katılımcıların yüzde 85’i “ekonomi” yanıtını vermiş. Ankette göçmen sorununun yüzde 2-3 civarında olduğu görünüyor ve aslında bu da yukarıdaki görüşlerimi destekler nitelikte…
Faiz artışına rağmen döviz kurunda önemli bir düşüş olmadı
Ekonomi yönetimi özellikle para politikası yani TCMB tarafından kuru stabilize etmeye çalışıyor. Bu ayki PPK kararının nedenlerini geçtiğimiz hafta, ‘Merkez’den “zamanlaması” ile şaşırtan hamle’ başlıklı yazımda detaylı biçimde ele almıştım. Buna rağmen faiz artışından sonra döviz kurunda önemli düzeyde bir düşüş olmadığını hatta karar öncesi seviyelere yakınsadığını gördük.
Yerel seçimlerden önce kur başta olmak üzere ilave vergiler konusunda oldukça fazla spekülasyon yapıldığına da şahit olduk. Ancak yine kur başta olmak üzere diğer piyasa dinamiklerinde bu hafta göreceğimiz değişim, bize bir miktar bu spekülasyonların seçimden önceki görünüme etkisini de gösteriyor olacaktır. Dolayısıyla yerel seçimden çıkan mesajla beraber artık varsayımlardan ziyade gerçeklere dönüş yapabileceğiz.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Umarım bu yerel seçimde seçmen kararını verirken hizmet anlayışını yani belediyeciliği yarıştırmış ve de kararını buna göre vermiştir. Dileğim verilen kararın kazananının Türkiye ve Türk halkı olmasıdır…
DÜŞÜNDÜREN SORULAR
1-İnsanlığın cinsiyet değil şahsiyet meselesi olduğunu ne zaman anlayacağız?
2-Gazze’deki insanlık dramı ne zaman son bulacak?
3-Konuşmanın değil de icraatın değerli olduğunu yeniden fark edebilecek miyiz?