Yine aynı soru: Merkez ne yapar?
Bugün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Nisan ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı gerçekleştirilecek. Yeni yasal düzenlemesi gereği artık her ay para politikasında gözden geçirme ve kamuoyu ile paylaşım söz konusu değil. Bu nedenle de Mayıs ayı pas geçilecek ve Haziran ayının 15’inde PPK toplanacak. 28 Nisan tarihinde de İstanbul’da yılın ikinci Enflasyon Raporu sunumunu izleyeceğiz. Kısa vade için enflasyon konusunda bankanın duruşunun ne olacağı, fikir ve beklentilerinin nasıl şekilleneceği önemli. Ocak ayında gerçekleştirilen sunumda 2017 yılı için %8 seviyesi orta nokta olarak öngörülmüş ve kamuoyuna açıklanmıştı. Mevcut enflasyon görünümündeki bozulmadan hareketle beklentinin yukarı yönde revize edilmesi kuvvetle ihtimal. Peki, neden PPK ile başlayan yazımıza enflasyon ile devam etme ihtiyacı duyduk? Anlatmaya çalışalım.
Nisan ayında TCMB’nin nasıl bir duruş sergileyeceği konusunda en kritik nokta enflasyon. Zira, Ocak ayında uygulamaya konulan ve Türk lirasının da istikrar kazanmasına katkıda bulunan, eleştirilere açık, sürdürülebilirliği soru işaretleri taşıyan mevcut duruşa gerekçe olarak enflasyon görünümündeki bozulma gösterilmişti. Yıl başlangıcında Nisan-Mayıs aylarında %10 seviyesini aşması düşünülen TÜFE, Şubat ayında önden hareketle çift haneye ulaşmış ve 2016 yılındaki kur gelişmelerinin fiyat istikrarına olan olumsuz katkısıyla bir kez daha yüzleşmemize neden olmuştu. Gelinen noktada yıllık enflasyonumuz manşette %11.29, çekirdekte ise %9.46’da bulunuyor. Bu da TCMB’nin bir süre daha sıkı para politikası duruşunu korumasını elzem kılıyor. Zaten son dönem içerisinde Başkan Sayın Çetinkaya’nın yaptığı sunumlarda da bu vurgu ön plana çıkarılmakta.
Piyasa işlemcilerinin geneli enflasyon konusunda ikiye ayrılmış durumda. Daha doğrusu söz konusu durumun yerli ve yabancı analistlerin ayrışması olduğunu söyleyebiliriz. Yerliler –içerisine beni de katın lütfen- görünümdeki bozulmanın 1-2 ay daha devam etmesini, sonrasında ise kısmen toparlanma ile %9-10 seviyelerine çekilmesini beklerken, yabancılar ise kamuoyuna yansıdığı kadarıyla iyimserlikte bir adım önde. Bu nedenle tahvil piyasasının seyrine yönelik değerlendirmelerde de ayrışma gözleniyor. Performansla ilgili yerli kesim biraz ihtiyatlı. TCMB’nin açıkladığı yurt dışı yerleşik kişi hareketlerine göre son 5 hafta içerisinde 1 milyar doların üzerinde DİBS pozisyonlanması söz konusu. Bu da son dönem içerisinde durup iki kere düşünmemize neden olan, “atladığımız ne var?” diye sorduran başka bir konu.
Şayet TCMB enflasyon görünümündeki bozulmanın fikrimiz şeklinde 1-2 ay daha devam etmesini bekliyorsa Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faiz oranında yukarı yönde ayarlamaya gidebilir. Bunun boyutu son dönemde olduğu üzere 100 baz puan düzeyinde de olmak zorunda değil. Bizim beklentimiz enflasyonun %12’ye doğru hareketlenmeye devam etmesi ile birlikte 50 baz puan güncellemeye gidilmesi gerektiği şeklinde. Böylece toplantının yapılmayacağı Mayıs ayında olası enflasyon tartışmasına hazırlıksız girilmemiş olacak. Bu da olası türbülans oluşumunun önüne geçebilecek bir adım olacaktır. Kaldı ki, GLP’deki artışın doğrudan fonlama maliyetine yansıtılması da gerekmiyor. Burada kompozisyonu ayarlama yetkisi TCMB’de. Enflasyon yükselişi hız keser, hatta geriye gelmeye başlarsa fonlama maliyeti de aynı şekilde gevşetilebilir. GLP kanalından yapılan fonlamanın payı düşürülür, BİST kanalı aktif hale getirilir, hatta payı artırılır, bu da faiz artışı etkisinin hissedilmesini engeller.
PPK üyeleri Nisan ayı toplantısını pas geçerek Haziran ayındaki Amerikan Merkez Bankası (Fed) toplantısını beklemeyi tercih edebilirler. Buradan da iki farklı çıkarım yapabiliriz:
- Enflasyonda daha fazla bozulma beklenmiyordur.
- Nisan ayında zirve yapması beklenen enflasyonun %11.75’i aşmayacağı, aşsa da çok kısa bir sürede geri çekileceği düşüncesi hakimdir. Gerekirse politika adımının atılacağı iması öne çıkarılır.
Mevcut politikanın karmaşıklığı bizlerin de sürekli senaryolar üretmesine neden oluyor. GLP sürecinin sona ermesi ile birlikte yeniden sadeleşmeye dönülür mü, yoksa farklı bir çalışma yürütülür ve kamuoyuna sunulur mu bilinmez. 11 Ocak sonrası atılan adımlara içeride yerli analistler yabancılara kıyasla daha fazla şans tanımıştı. İletişimin sağlıklı olması önemli. Enflasyonda düzelme olmadıkça bankanın da duruşunu değiştirmesi çok zor.