Yine aceleye getirilen bir düzenleme: Taşeron sistemi
Geçtiğimiz iki hafta önce Meclis’e yine bir “torba” daha sunuldu. Hatta birden fazla torba getirildi. Bunların içerisinde iş kanunu, sosyal güvenlik sistemi, vergi tahsilatı, vergi affı, adalete ilişkin düzenlemeler var.
Bu torba kanunlardan birisi ile çeşitli kanun ve kararnamelerde düzenlemeler ve önemli değişiklikler yapılıyor. Başlangıçta daha çok, sendikaların baskısıyla kamuda çalışan taşeron işçilerinin durumunu düzeltmeye amaçlayan tasarıya Soma maden faciası sebebiyle eklemeler yapılıyor.
Önce tasarıda yer alan taşeron sistemine ilişkin düzenlemelere bir bakalım.
1. madde 1: İş Kanunu'nun 2. maddesinin (tanımlar) sekizinci fıkrası aşağıdaki gibi değiştirilmiştir.
“Yedinci fıkra hükümlerine aykırı olarak alt işverene iş verilmesi veya asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanmak suretiyle alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırıldığının mahkeme kararı ile belirlenmesi halinde alt işverenin işçilerine ödenecek ücret ve diğer sosyal haklar asıl işverenin emsal işçisine ödenen ücret ve sosyal haklardan daha az olmaz”
Düzenleme; asıl işverenin, kendi işçilerini alt işveren marifetiyle çalıştırması halinde, bunlara ödenecek ücret ve benzeri sosyal hakların asıl işverene bağlı olarak çalışanların emsal ücretinden az olamayacağı öngörüyor. Böylece arkadan dolaşmanın önüne geçilmek isteniyor.
Özellikle birden fazla işyeri bulunan ve çok sayıda işçi çalıştıran şirketlerde, fabrika, otel, şantiye, santral gibi işyerlerinde bunun takibi ve denetimi çok zor.
2. madde 3: İş Kanunu'nun 36'ncı maddesinin (Kamu Makamlarının ve Asıl İşverenlerin Hak edişlerden Ücreti Kesme Yükümlülüğü) beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“İşverenler, alt işverene iş vermeleri halinde, bunların işçilerinin ücretlerinin ödenip ödenmediğini işçinin başvurusu üzerine veya aylık olarak resen kontrol etmekle ve varsa ödenmeyen ücretleri hak edişlerden keserek işçilerin banka hesabına yatırmakla yükümlüdür.”.
Ciddi firmaların sözleşmelerle yaptıkları bu düzenleme, işverenlere hak edişlerden ücret kesintileri yapma yükümlülüğü getiriyor. Ancak; 2 şahit marifetiyle alt işverenden kayıt dışı ücret aldığını ispat edenlerin yargıya başvurması konusunun önüne nasıl geçilebileceği veya asıl işverenin bu sorumluluktan nasıl kurtulacağı hususunda açıklık yok.
3. Madde 6: İş Kanunu'nun 56'ncı maddesine (Yıllık ücretli iznin uygulanması) aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Alt işveren işçilerinden, alt işvereni değiştiği halde aynı işyerinde çalışmaya devam edenlerin yıllık ücretli izin süresi, aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanır. Asıl işveren, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek ve ilgili yıl içerisinde kullanılmasını sağlamakla, alt işveren ise altıncı fıkraya göre turmak zorunda olduğu izin kayıt belgesinin bir örneğini asıl işveren vermekle yükümlüdür”
Bu değişiklik ile işverenlere, alt işverenin işçilere yapması gereken ödemelerin güvenceye alınması görevi yanı sıra izin haklarını da takip etmek görevi veriliyor.
4. madde 15: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 4'üncü maddesine (İşverenin genel yükümlülüğü) aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“(5) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'nci maddesinde tanımlanan asıl işveren-alt işveren ilişkisinde asıl işveren, işyerindeki alt işverenlerin gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alıp almadığını gözetmek ve denetlemekle yükümlüdür.”
Bu yükümlülük olmadan da mevzuat ve içtihat asıl işverene sorumluluk yüklüyordu. Bu değişiklikle sorumluluk, yükümlülük olarak kanun metnine girmiş bulunuyor.
5. madde 47: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 82'nci maddesinin (Günlük kazanç sınırları) birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, işverenlerce yurt dışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen sigortalıların sigorta primine esas günlük kazanç üst sınırı 16 yaşından büyük sigortalılara ait günlük kazanç alt sınırının üç katıdır”
Bu önemli bir değişikliktir. Mevcut durumda ilgili mevzuatına göre yurt dışına götürülen işçilerin tam maaşları üzerinden sigorta prim yatırılması şartı vardı. Ancak; bu primler götürü ve düşük bedeller üzerinden (örneğin 600-800 dolar arası gibi) gösteriliyordu.
Yeni düzenleme ile; alt sınır öngörülmemiş ve fakat üst sınır olarak asgari ücretin 3 katı üzerinden (1071x3=3213 lira) prim yatırılması esası öngörülüyor.
Sonuç olarak;
Taşeron sisteminin niçin veya hangi maliyetlerden kurtulmak için ortaya çıktığı üzerinde durulmadan sadece sonuçlarına göre hareket edilmiş görülüyor.
İşverenin sosyal güvenlik ile ilgili maliyet yükleri göz ardı ediliyor.
Bu arada taşeron sistemine bir belgeleme veya sertifikasyon sistemi getirilmiyor.
Her zaman olduğu gibi konunun eğitim boyutu ihmal ediliyor.
Bu durum kayıt dışılığa kaçışı daha da tetikleyebilir; yani çok umutlu olmamak gerekir.