Yıllık cari açık şimdiden 22 milyar doları buldu, gidişat 36-37 milyara

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

İki ay öncesine dönelim… 12 Mart'ta bu köşede ödemeler dengesinin bu yıl nasıl seyredeceğine değinirken; "2009, Türkiye'nin son yıllarda görülmedik ölçüde küçüldüğü bir yıldı. Buna rağmen, cari işlemler dengesinde 14 milyar dolara yakın açık verdik. 2010 yılı için öngördüğümüz 18 milyar açıkta kalamayacağımız işaretleri ise 2009'un son aylarındaki hareketlenmeden belliydi" demişiz.

Sonra ne oldu, önemli miktarda açık vermeye başladık. Bu yılki cari açığın geçen yılın çok üstünde olmasında şaşılacak bir yön yok; ama, bu yılın açığı önceki yıllara göre de hızla artıyor. Merkez Bankası geçen hafta içinde mart ayı verilerini de açıkladı. Tablo ilginç. İlk çeyrekte şimdiye kadar en yüksek cari açığı 12.4 milyar dolarla 2008 yılında vermişiz. İlk çeyrek itibariyle ikinci en yüksek açık hangi yıl mı oluşmuş, yaklaşık 10 milyar dolarla bu yıl.

Yıllık açık nereye gider?

2010 yılının cari açık hedefi 18 milyar dolardı. Bu rakamda kalınmasını bekleyen kimse yok artık. Gelin önce yeniden 12 Mart'taki yazdıklarımıza bir göz atalım:

"Cari açık elbette büyüme hızının düzeyine çok bağlı seyredecek. 2010 yılının cari açığı, çok geniş bir aralıkta söylersek, 30-40 milyar dolar arasında gerçekleşecek. Marjı biraz daha daraltmak gerekirse, biz bu daraltmayı yukarı dilimlerde yapmanın daha makul olduğunu düşünüyoruz. Yani açığın 35-38 milyar aralığında gelmesi şaşırtıcı olmayacak.

Bu yıl ithalat hızlanacak, ihracatta da bir hızlanma olacak. Ancak ihracat açısından bir dizi dezavantaj var. Bunların başında euronun durumu geliyor. Euro daha da değer yitirir ve bu kalıcı hale gelirse ihracatçının etkilenme boyutu artacak. Ayrıca, dış ticaret kayıtlarımız dolar olarak tutulduğu için euro cinsi ihracat, kayıtlara daha düşük yansıyacak, bu da ticaret açığını, bağlı olarak cari açığı büyütecek."

36-37 milyar beklenmeli

2003-2009 dönemini kapsayan son yedi yılın ilk çeyreğinde ortaya çıkan cari açıkla, yılın tümündeki cari açığı karşılaştırdık. İlk çeyreğin yıllık içindeki payı yüzde 14 ile yüzde 39 arasında değişiyor. Yüzde 14'lük pay geçen yıl oluşmuş, yüzde 39'luk pay ise 2003 yılında ortaya çıkmış. Geçen yılın ilk çeyreğinde verilen açığın yıllıkta yalnızca yüzde 14 pay alabilmesinin nedeni açık. İlk üç ay ekonominin yüzde 14.5 gibi rekor düzeyde daraldığı bir dönemdi ve bu daralmanın etkisiyle söz konusu üç ayda yalnızca 2 milyar dolara yakın bir açık verilmişti. 2008 yılının ilk üç ayında 12.4, bu yıl ise yine aynı dönemde yaklaşık 10 milyar dolar açık verildiği dikkate alınırsa, geçen yılki rakamın ne kadar küçük olduğu daha kolay kavranabilir.

İlk çeyreklerde verilen açıkların yıllıktaki payı yüzde 14 ile yüzde 39 arasında değişti, her yılın rakamıyla ağırlıklandırılmış ortalama oran ise yüzde 27 oldu. Bu yıl da ilk çeyrekteki açığın yıllık açıkta yüzde 27'lik pay alacağı varsayımıyla yapılan hesaplamalar, bizi yıllık bazda 36-37 milyar dolarlık bir açığı götürüyor.

2010 yılı açığı yukarı doğru kırılabilir de. Ama açığın 35 milyar doların altında kalması neredeyse hiç beklenmiyor; 40 milyar doların aşılmasının ise sürpriz sayılmaması gerektiğine vurgu yapılıyor.

Yıllık açık şimdiden 22 milyar dolar

Mart sonu itibariyle yıllıklandırılmış cari açık 22 milyar dolara dayandı. 2008 yılının sonunda 41.9 milyar dolar olan yıllık açık, 2009 yılına 38.3 milyar dolarlık bir giriş yaptı. Açık, grafikte de görüldüğü gibi adeta düz bir çizgi çizdi ve geçen yıl ağustosta 15.4 milyar dolara indi. Eylülde de aynı düzeyde gerçekleşen açık, ekimde 12.6 milyar dolarla son dönemin en düşük düzeyine geriledi.

Yıllıklandırılmış cari açık daha sonra artmaya başladı ve özellikle bu yılla birlikte tıpkı geçen yılki düşüşün tersi bir ivmeyle artış eğilimi içine girdi. Yıllık açık, mart ayı sonunda 21.9 milyar dolara ulaştı.

Finansmanında sorun olmaz(mış)!

Cari açığın artış gösterdiği her dönemde "dahi iktisatçılarımız" ortaya çıkar ve yüreklere su serpen açıklamalar yaparlar: "Cari açık artacak ama finansmanında sorun görünmüyor."

Bir şirket herhangi bir alımı nasıl gerçekleştirir, yani ödeme sorununu nasıl halleder?

Ya kasasında nakdi vardır, onu kullanır; ya alımı gerçekleştirdiği firmaya borçlanır; ya kredi kullanmak suretiyle bankaya borçlanır; ya kardeş şirketten destek alır, bir başka ifadeyle bu kez de o şirkete borçlanmış olur.

Yani söz konusu alım gerçekleştiğinde finansman da sağlanmıştır. Biraz daha açarsak, ya o alımın finansmanı daha önce sağlanmış ve nakit olarak ödeme yapılmıştır ya da finansman,  alım sırasında, alımla birlikte eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir.

Dolayısıyla bir alımın gerçekleştirilmesi, ama gerekli finansmanın daha sonra sağlanması gibi bir durum kesinlikle söz konusu değildir, olamaz zaten. Bu durumu ister bir öğrenciye uygulayın, ister şirkete, ister ülkeye. "Önce alım, sonra finansman" olmaz, olamaz.

"Cari açığın finansmanında sorun olur-olmaz" tartışması tam bir "abesle iştigal" durumudur. Oysa tartışılması gereken, cari açığın finansman kalitesidir.

Cari açığın ilk çeyreklerdeki seyri (Milyon dolar) 
Üç ayın
OcakŞubatMartÜç AylıkYıllıkpayı (%)
2003-250-1.351-1.352-2.953-7.51539,3
2004-898-2.222-2.164-5.284-14.43136,6
2005-1.447-2.192-2.251-5.890-22.19826,5
2006-2.400-3.214-3.043-8.657-32.19326,9
2007-3.217-3.168-3.080-9.465-38.31124,7
2008-4.171-3.887-4.303-12.361-41.94629,5
2009-493-307-1.179-1.979-13.95814,2
2010-2.938-2.691-4.322-9.951  
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar