Yılın son çeyreği beklediğimiz gibi başladı
Başta gelişmekte olan ülke varlıkları ve merkezde TL cinsi varlıklar olmak üzere risk algısında bir miktar bozulma söz konusu. Üstelik, öyle kısa vadenin hareketinden de bahsetmiyoruz. Eylül ayı başlangıcından bu yana yatırımcının algısı Nisan-Mayıs dönemindekine benzer şekillenmiyor. Varlıklar arasındaki ayrışma ise tam gaz devam ediyor; hisse senetleri piyasası ayrı, çapraz kurlar ve tahvil fiyatlamaları ayrı çalıp oynuyor.
Yerele odaklanıp BİST 100’ün 100-110 bin seviyeleri arasındaki sıkışmasını ne zaman ve hangi yöne doğru kıracağına cevap arama eğilimimiz devam ediyor. Ancak bu sırada önemli birkaç gelişmeyi atlıyoruz; küreselde Amerikan doları yılın ilk yarısında olduğu şekilde hızlı bir şekilde satılmıyor, tahvil faizleri gerilemiyor, Trump’ın siyasi otoritesi herhangi bir düzelme emaresi göstermemesine rağmen aynı hızda sorgulanmıyor. Anlayacağınız üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülke varlıklarını ayrı ayrı konuşurken, değişen ortamı ve varlıklara yaklaşımları da aynı şekilde konuşmamız gerekiyor.
Faizler ile başlayalım. ABD’de Eylül ayı Fed toplantısı ile birlikte kısa ve uzun vadeli faizlerde yükseliş söz konusu. Haziran sonrası dönemde gördüğümüz “küresel faiz yükselişi” durumu şimdilerde “ABD-Almanya” ayrışması olarak şekilleniyor. ECB toplantısına dair beklentilerin geçtiğimiz haftalarda basına servis edilmesinin ardından Perşembe günü gerçekleşecek olan toplantının da heyecanı Eylül ayına kıyasla azalma gösterdi. Tahvil faizleri de ABD lehine gelişme göstermeye başladığından “spreadin sağladığı avantaj” ABD dolarına ek manevra alanı açtı. Küreselde “ABD doları neden yükseliyor?” sorunun yanıtı esasen bu nokta çıkışlı. Tek başlık mıdır? Hayır. Vergi reformu çalışmaları, Demokrat ve Cumhuriyetçilerden aynı zeminde destek sağlama çabalarına girişen Başkan Trump, ECB ve Fed beklentileri ile şekillenen fiyatlamalar da alt başlıklar konumunda.
Çapraz kurlarda da benzer durum söz konusu. ABD doları değerleniyor. Bahse konu hareket tek başına, belirli varlıklar nezdinde olmuyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke para birimlerinde aynı yönde oluşum izlenmekte. Farklılık, varlıkların etkilenme derecelerinde ortaya çıkıyor. 1 Eylül-24 Ekim arası dönemde GBP dışında değer kazanımı gösterebilen G10 grubu üyesi söz konusu değil. GBP’yi destekler bariz neden ise Kasım ayında BOE’den beklenen faiz artışı. Yönlendirmeler de Kasım ayında olmasa dahi bu adımın çok uzakta durmadığını gösterir nitelikte.
Gelişmekte olan ülkeler grubunda da aynı durumu konuşuyoruz. Grup genelindeki değer kaybı yüzde 1-2 aralığında. Üç önemli üye negatif ayrışmada belirgin; Türk lirası, Meksika pesosu ve Güney Afrika randı. Üç isim de kendine has ama benzer başlıklarda ayrışıyor; politik ve jeopolitik eksenli. Ayrışma ise grup aralığının 3-4 puan üzerinde şekilleniyor. Yerelde oluşan başlıklar dışarının hareketi ile birleştiğinde satışın şiddeti de artış gösterebiliyor.
Toparladığımızda hangi başlıkları izlememiz gerektiği biraz daha netleşmiş oluyor: Kendimize has olumsuz başlıkları olabildiğince azaltmamız gerek. Bu konuda çaba dahi yeterlidir. Dışarıda bizim değiştirmeye gücümüzün yetmeyeceği gelişmeler oluyor; ABD tahvil faizleri ve dolar hareketi farklı kıtalarda etkili oluyor. Dolar endeksi 100 günlük ortalamasının geçtiği 94 bölgesini yukarı yönde kırmayı başarabilirse genele yayılan baskının daha da arttığını görebiliriz.
Son çeyrek için ihtiyatlı duruşu korumaya devam etmek gerek.