Yılın ikinci yarısındaki riskler
Piyasalardaki olumlu hava, işlerin iyi gitmesinden ziyade, durumun daha da kötüleşmemesine dayanıyor. Merkez bankalarının likidite operasyonları, faizlerin düşürülmesi, Yunanistan riskinin azalması pozitif ortamın oluşmasında etkili oldu. Yunanistan krizi bitmedi. Ancak; bu kriz 2011'in ikinci yarısında olduğu gibi, piyasaları allak bullak edecek potansiyele sahip olmayabilir. AB bu ayın sonunda güvenlik duvarını arttırırsa, IMF söylediği gibi cephanesini yükseltirse, riskler daha da azalabilir.
AB'deki diğer ülkelerin riskleri devam ediyor. Portekiz ve İspanya, İrlanda ve İtalya'ya göre daha tehlikeli olabilir. İtalya'nın risk göstergeleri, Avrupa Merkez Bankası'nın(AMB) ikinci likidite operasyonundan sonra da toparlanmaya devam etti. Aynı yorumu diğer ülkeler için yapmak zor. Bu ülkelerde faizler düşmüyor. İrlanda'yı bazı açılardan ayırabiliriz. Portekiz gibi yüksek finansman maliyeti yok. İspanya gibi, ekonomik büyüme konusunda aşağı yönlü riskler fazla değil. Risk sıralaması; Portekiz, İspanya, İrlanda, İtalya olabilir.
2011'de güvenli limanlara sığınan yatırımcılar, AMB'nin repo operasyonları ve Yunanistan rüzgarının neden olduğu son piyasa rallisini kaçırdılar. Bu yatırımcılar havlu atmış gibi gözüküyor. Özellikle son iki haftadır, ABD tahvilleri ve altın gibi finansal varlıklarda ciddi satışlar yaşandı. ABD 10-yıllık tahvil faizi, önemli bir gösterge niteliğinde. Faiz yükseldikçe(tahviller satıldıkça), risk algısı da yükseliyor. Faizin uzun süredir yüzde 1.80-1.90'larda olması sıra dışı bir durumdu.
Fed, tahvil-bono piyasasını kontrol altında tutuyor. Esasen her piyasayı denetlemeye çalışıyor. Fed'e göre; borsalar yükselmeli, faizler yükselmemeli, altın hızlı bir şekilde artmamalı. Borsalar yükselirken faizlerdeki artış nasıl engellenir? Bunun için şapkadan bir tavşan çıkacak. 10-yıllık tahvil faizi, son dönemdeki yükselişe rağmen tedirgin olacak seviyelerde değil. Biraz daha yükselebilir.
Finans medyası, faizlerde son günlerde yaşanan bu yükselişe bakarak, Avrupa piyasalarını karıştıran tahvil köpek balıklarının ABD'de de çıkabileceğini düşünüyor. Bu konu ile ilgili olarak çok sayıda yazı yazdım. ABD kendi parasını dilediği kadar basabilir. Parası asla bitmez. Borçlarını ödeyememesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Euro bölgesi farklıdır. Sorunlu ülkeler para kullanır. Para basamaz. Ekonomiyi ve piyasayı yorumlama açısından bu ayrım önemli. Buna göre; Amerikan tahvil piyasası tamamen Fed'in kontrolündedir.
Faizler yükselirse, ya ekonomi iyi performans gösteriyordur ya da enflasyon artıyordur. Enflasyon yükselirse, bu petroldeki artış sebebiyle olabilir. Petrol fiyatı daha da yükselirse, yeni bir resesyon tehlikesi de doğabilir. Her iki durumda da tahvil köpek balıkları etkili olmaz. Faizler, Fed izin verdiği için yükseliyor. Tahminlerin üzerine çıkarsa, Fed gerekeni yapar. Ekonomik toparlanma hız kazanırsa, Fed faiz arttırır. Her koşulda kontrolü elinde tutar.
Piyasalar açısından ne negatif ne de pozitifim. Periyodik piyasa rallilerini değerlendirirken, riskleri de görmek gerekiyor. AMB sayesinde, bu yılın ilk bölümünün iyi geçebileceğini düşünüyordum. Bugün yükseliş piyasası konjonktüründeyiz. Amerikalı ve Avrupalı tüketicilerin borçluluğu, petrol fiyatının yüksek seyretmesi(emtia vergisi de denebilir), olası mali düzenlemeler belirsizlik yaratabilir. ABD kemerleri sıkmadığı için, göreceli olarak iyi gözüküyor. ABD'de 2013 ve 2014'te mali konsolidasyon gelebilir. Yılın ikinci yarısı için kafamda soru işaretleri var.