Yılın ikinci yarısında hızlı değişen kazanır

İbrahim SELÇUK
İbrahim SELÇUK DOĞAL ZEKA [email protected]

2024'ün ilk yarısı, küresel ekonomi için zorlu geçti. Yılın ikinci yarısında küresel ekonomi, 3 kelime ile özetlenecek: Dönüşüm, zorluklar ve yeni fırsatlar… Bu karmaşık dönemde başarılı olmak için ülkeler, şirketler ve bireyler, hızla değişen koşullara uyum sağlama yeteneğini geliştirmek zorunda.

Değerli okurlarımız,

2024'ün ilk yarı­sı, küresel ekonomi için zorlu geçti. Jeopolitik gerilimler, enerji fiyatların­daki dalgalanmalar ve de­vam eden enflasyon baskısı, ekonomik görünümü kar­maşık hale getirdi. Şimdi, yılın ikinci yarısına girer­ken, dünya ekonomisinin geleceğini derinlemesine incelemek ve olası senaryo­ları değerlendirmek büyük önem taşıyor. Bu yazıda, çe­şitli ekonomik göstergeleri analiz ederek, 2024'ün ikin­ci yarısında küresel ekono­miyi nelerin beklediğini ir­deleyeceğiz.

Küresel büyüme: Yavaşlama sinyalleri

IMF ve Dünya Bankası tahminlerine göre, 2024'ün ikinci yarısında küresel ekonomik büyümenin yüz­de 3-3.5 aralığında gerçek­leşmesi bekleniyor. Ancak bu büyüme, bölgeler arasın­da dengesiz bir dağılım gös­teriyor.

Gelişmekte olan Asya ekonomileri, özellikle Hin­distan ve Güneydoğu Asya ülkeleri, güçlü performans sergilemeye devam eder­ken, Avrupa ve Kuzey Ame­rika'da büyüme hızının ya­vaşlaması öngörülüyor.

Çin ekonomisinin yapısal dönüşümü ve gayrimenkul sektöründeki sorunlar, kü­resel büyüme üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. Afrika'nın bazı bölgelerinde ise demografik avantajlar ve dijital ekonomiye geçiş, yeni büyüme fırsatları sunuyor.

Enflasyon ve para politikaları: Dengelenme çabaları

Merkez bankaları, 2024'ün ilk yarısında sı­kı para politikalarını sür­dürdü. Yılın ikinci yarısın­da, enflasyonun kontrol al­tına alınmasıyla birlikte, faiz oranlarında kademeli bir düşüş bekleniyor. ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) politika kararları, kü­resel finans piyasaları üze­rinde belirleyici olmaya de­vam edecek.

Gelişmekte olan ekono­milerde ise enflasyonla mü­cadele daha zorlu geçebilir. Gıda ve enerji fiyatlarındaki oynaklık, bu ülkelerde enf­lasyon baskısını artırabilir. Merkez bankalarının ba­ğımsızlığı ve şeffaflığı, eko­nomik istikrar açısından kritik önem taşıyacak.

Ticaret ve tedarik zincirleri: Yeni stratejiler

Küresel ticaret, jeopoli­tik gerilimlerin ve koruma­cı politikaların gölgesinde şekillenmeye devam ediyor. ABD-Çin ticaret ilişkileri, teknoloji transferi ve fikri mülkiyet hakları konuların­daki anlaşmazlıklar, küresel ticaret dinamiklerini etki­liyor.

Tedarik zincirlerinin çe­şitlendirilmesi ve bölgesel­leştirilmesi trendi güçleni­yor. "Friend-shoring" ola­rak adlandırılan, güvenilir ülkelerle ticaret ve yatırım ilişkilerini derinleştirme stratejisi önem kazanıyor. Bu durum, Güneydoğu As­ya, Meksika ve Doğu Avrupa gibi bölgelere yeni fırsatlar sunabilir.

Teknolojik dönüşüm: İnovasyon ve regülasyon

Yapay zekâ, kuantum bili­şim, 5G ve 6G teknolojileri gibi alanlardaki gelişmeler, ekonomik büyümenin itici gücü olmaya devam ediyor. Ancak bu teknolojilerin etik kullanımı ve regülasyonu konusundaki tartışmalar da artıyor.

Kripto varlıklar ve merkez bankası dijital para birimleri (CBDC) alanındaki gelişme­ler, finansal sistemin gelece­ğini şekillendiriyor.

Blokzincir teknolojisinin çeşitli sektörlerde uygulan­ması, iş modellerini dönüş­türüyor.

İklim değişikliği ve yeşil ekonomi: Acil eylem çağrısı

İklim değişikliğiyle müca­dele, küresel ekonomi poli­tikalarının merkezinde yer almaya devam ediyor. Yeni­lenebilir enerji yatırımla­rı, karbon yakalama tekno­lojileri ve döngüsel ekono­mi modelleri, sürdürülebilir büyümenin anahtarı olarak görülüyor.

Karbon sınır vergisi gibi uygulamalar, uluslararası ti­careti ve yatırım kararları­nı etkileyebilir. Yeşil tahvil­ler ve sürdürülebilir finans araçları, sermaye piyasala­rında giderek daha fazla yer buluyor.

Jeopolitik riskler ve ekonomik güvenlik

Ukrayna-Rusya savaşının etkileri, Ortadoğu'daki gerilimler ve Güney Çin Denizi'ndeki anlaşmazlıklar gibi jeopolitik riskler, küresel ekonomi üzerinde belirsizlik yaratmaya devam ediyor. Enerji güvenliği, gıda tedariki ve kritik hammaddelere erişim, ülkelerin ekonomik stratejilerinde ön plana çıkıyor. Ekonomik güvenlik kavramı, ulusal güvenlik politikalarının ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Stratejik sektörlerde yerli üretimin desteklenmesi ve teknolojik bağımsızlık çabaları artıyor.

Sonuç: Uyum sağlama ve işbirliği ihtiyacı kilit rol oynayacak

 Sevgili okurlar, 2024'ün ikinci yarısı dünya ekonomisi için hem fırsatlar hem de zorluklar barındırıyor. Küresel büyümenin sürdürülmesi, enflasyonun kontrol altına alınması, teknolojik dönüşümün yönetilmesi ve iklim değişikliğiyle mücadele, öncelikli gündem maddeleri olmaya devam edecek.

Bu karmaşık dönemde başarılı olmak için ülkeler, şirketler ve bireyler, hızla değişen koşullara uyum sağlama yeteneğini geliştirmek zorunda. Uluslararası işbirliği ve çok taraflı yaklaşımlar, küresel sorunlarla mücadelede kritik önem taşıyor.

Belirsizliklere rağmen, inovasyon, sürdürülebilirlik ve kapsayıcı büyüme ilkelerine dayalı ekonomik modeller, daha adil ve dirençli bir küresel ekonomi inşa etme fırsatı sunuyor. Hükümetler, iş dünyası, akademi ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabası, bu dönüşümün başarıyla gerçekleştirilmesinde kilit rol oynayacak.

Dünya ekonomisinin karşı karşıya olduğu zorlukları fırsata çevirebilmek için yaratıcı çözümler, cesur adımlar ve küresel dayanışma gerekiyor. Hep birlikte, daha sürdürülebilir, kapsayıcı ve dirençli bir ekonomik düzen inşa edebiliriz.

Sağlıklı, adil ve herkes için fırsat sunan bir küresel ekonomi dileğiyle...

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar