Yıl yeni, sorun eski
29 Aralıkta yapılan son tur cumhurbaşkanlığı seçiminin de sonuçsuz kalması ile Yunanistan erken seçime gidiyor. Son anketlerde Syriza yüzde 27.1'e karşı yüzde 23.7'de bulunan Yeni Demokrasi hareketinin önünde bulunuyor. Ancak bu ankette Kasım ayında aradaki makas yüzde 5.3'tü. Kathimerini gazetesinin anketinde ise Yüzde 7.5'ten yüzde 6.5'e gerilemiş görünüyor. Yeni Demokrasi hareketi şayet seçimi bir Avrupa Birliği referandumu şeklinde lanse edebilirse birlikte kalmak isteyen Yunanlıları Syriza karşısında konsolide edecektir. Ancak Syriza seçimi ekonomik politikaların oylanması haline getirirse birinci parti olarak çıkmakta zorlanmayacaktır.
Kaderin bir oyunu olsa gerek Syriza baş ekonomisti John G. Milios Almanya'da eğitim (doktora) görmüş bir isim. Ekonomi kadrosundaki diğer isimler de Oxford, Texas gibi batılı üniversitelerden mezun. Ve Marxistler... Ancak Milios'un kendi deyimi ile Sovyet tarzı değil Fransız tarzı bir Marxsizm (o da sanırım Fransa’nın cari hali ile açıklanabilir) . Henüz 9 gün önce yaptığı açıklamada "yapacağımız her şey Euro bölgesinde kalma çerçevesi içinde olacak " dedi.
Ancak bunu her endüstride yüzde 50 dışa bağımlılıkları nedeni ile değil Euro bölgesinin de Yunanistan'ı karşısına alma lüksü bulunmadığına inanarak söylüyor. Yani daha fazla kemer sıkmayı kabul etmeyecekler. Milios'un programında asgari ücreti kriz önceki seviye olan 750 euroya getirmek, harcanabilir gelirin yüzde 30'undan fazla ise banka borçlarda moratoryuma gidilmesi gibi (Avrupa çapında ama olmazsa lokal diyor) Euro Bölgesi ile sorun çıkartacak maddeler var. Kaynak olarak kamu içi harcamalar ve vergi kaçakçılığının önlenmesini gösteriyor. ECB'nin elinde bulunan bonoların vadesinin uzatılması ve 1953 yılında Almanya'ya verilen borçların silinmesi (Londra anlaşması) olanağının kendilerine de verilmesini talep ediyor. Krize benim de katıldığım şekilde sadece cari açık veren ülke kötüdür yaklaşımı ile bakmıyor. Aynı zamanda Euro ve faizlere yaklaşımı da önemli. Ve elbette sınıfsal yaklaşımı verginin de kime koyulacağını açıklıyor.
Geçtiğimiz aylarda sık sık Almanya’ya giderek Finans Bakanı Schauble ile görüşmüş olmasından dolayı bir anlaşma üzerinde çalıştıklarına dair dedikodular da çok. Ayrı uçlarda olsalar da Tobin vergisi gibi ortak noktalara daha sahipler. Ancak Trioka’nın genelde ve daha özelde Almanya’nın hiçbir şekilde daha gevşek politikalar kabul etmesi mümkün görünmüyor. Bu da ilk aşamada piyasalarda korkunun geri dönmesi demek. Bu noktada Yunanistan’ın eurodan çıkacağını sanmıyorum. Zaten geç kaldı. Euro’dan çıkması en mantıklı ülkeler İspanya ve İtalya. Yunanistan vakasında ise borç vadeleri ve belki de faiz üzerinde ufak oynamalarla uzlaşı sağlanacaktır. Ancak kısa vadeli bir başka problem daha var. ECB toplantısı 22 Ocak'ta, erken seçim ise en erken 25 Ocak'ta olacak gibi görünüyor. IMF yeni hükümet oluşana kadar fonlamayı durdurduğunu açıkladı. Böyle bir ortamda ECB Ocak toplantısında QE (varlık alımı) açıklayabilir mi? Almanların normal zamanda bile itiraz ettiği bu para politikası Yunanistan’ın başında kalben anti-euro ve mantıken de borçları ödememekten bahseden bir hükümet varken kabul görebilir mi?
Ben QE’nin en erken Mart toplantısında gelebileceğini düşünüyorum. Dahası gelse bile 1 trilyondan büyük olması gerekiyor.
Aksi durumda Euro yukarı tepki verebilir ancak her türlü yukarı hareket dolara geçmek için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Gördüğünüz gibi yıl yeni olsa da sorunlarımız eksi ve önümüzdeki yıllarda da devamlı karşımıza çıkacaklar.