Yıkın şu İnönü'yü artık!

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Beşiktaş'ın sahasında Denizlispor'u yendiği karşılaşma, skoru ve futboluyla değil ama olaylarıyla gündeme oturdu. Kerameti kendilerinden menkul bir takım etikçiler yine örümcek ağlı köşelerinden arz-ı endam ederek, taraftara parmak sallayıp "Çok ayıp" dediler ve "Yıldırım Demirören'e yapılanlar hiç de etik değil" klişesiyle olayı kendilerince bağladılar. Bu hazretler, protestoyu "medeni bir hak" olarak algılayanların ağızlarının, burunlarının kırılmasına ise nedense ses çıkarmadılar. Aynı kişilerin 3 ay önce "Mehmet Topuz olayında Yıldırım Demirören'in takındığı tavır hiç de etik değil" diyerek Beşiktaş Başkanı'na parmak sallamaları da belleklerdeki tazeliğini koruyor ya neyse.

Bu meselede öncelikle "taraftarın kükremiş sel gibi yönetimin çekmeye çalıştığı bendi çiğneyip aşmasıyla" patlak veren olayların yakın ve uzak geçmişte yaşananların birikimi olduğunu söylemek gerekiyor. Olayların yumurta atmakla başlayan bir kısa geçmişi olduğu gibi, yıllar öncesinden bugüne uzanan ve grupların yönetimde söz sahibi olma isteğinden kaynaklanan dallı budaklı bir mazisi de var. Öncelikle son 10 gün içinde yaşananlarla ilgili düşüncelerimi belirtmem gerekirse; yumurta attığı için ipe çekilen taraftarlar hakkında etikçi amcaları gibi "nefrete yakın" hisler beslemiyorum. Tekme konusu ise farklı bir boyut. Şiddet yanlısı falan olduğumu sanmayın. Globalleştikçe küçülen dünyada Amerikan Başkanı'na ayakkabı atanları da gördük, başbakanların suratına pasta fırlatanları da. Üstelik yumurta eylemi bu alanda eskimiş protesto yöntemlerinden biri bile sayılabilir. Örneğin İsveç'te krala pasta veya yumurta atarsanız cezası 370 dolara tekabül ediyormuş. Eh, yasalara bile girdiğine göre demek ki rutin sayılıyor. Anlayacağınız protesto ettiğiniz kişiye direkt olarak yumruk, tekme, bıçak, bomba, kurşun vb. şeyler atmadığınız sürece yeni dünyada eyleminizin hukuki sınırı protestoyu geçmiyor. "Burada saldırılan Yıldırım Demirören değil, başkanlık makamıdır" şeklindeki savunma ise aşırıya kaçmış konservatif/mukaddesatçı bir çabanın ürettiği kutsiyet atfından ötesi değil.

Hatırlayacaksınız, bir süre önce Beşiktaş'ın en önemli tribün gruplarından Çarşı'nın kurucuları kendilerini feshettiklerini açıkladığı zaman, bunun piyasaya yeni sürülen bir DVD'nin (Asi Ruh) reklamı olduğu bile iddia edilmişti. Oysa durum Denizlispor maçında tribünlerde terör estiren grubun, Beşiktaş tribünlerinin kalbi sayılan kapalı tribünü ele geçirmeye dayalı stratejisinin bir sonucuydu. Çarşı ambleminden anarşizmi simgeleyen A harfinin silinmesini isteyen bu grup, "Gündoğdu" marşının söylenmemesi ve İstiklal Marşı okunurken belirli bir siyasi grubun işaretlerinin yapılması/yapılmaması gibi isteklerle kapalı tribüne ültimatom vermişlerdi. Yönetim destekli olduğu iddia edilen bu grubun üyeleri son olarak cumartesi gecesi tribünlerde kadın ve çocukları döverken görüldüler. Ne acıdır ki, dayak yiyenler arasında 6 saat süren bir operasyon geçirmek zorunda kalan bir genç Beşiktaşlı da var. Geçmişte "tribüne devam eden çocukların" def ettiği bu tehlike, Beşiktaş yönetiminden başkana akıl hocalığı yapan bazı aklı evvellerin sayesinde yeniden arz-ı endam eyledi. Bu işin bir yönetici tarafından bazı isimlere ihale edildiğini biliyoruz. Bahsettiğimiz isimlerin başında Mehmet Topuz olayında futbolcunun emanet edildiği ama Aziz Yıldırım'a toslayınca feleği şaşan güya siyasi (!) bir kişilik ile Fatih Karagümrük Spor Kulübü yönetim kurullarında görev almış, Londra'da Beşiktaşlılar Derneği açmış ve hali hazırda Beşiktaş Yönetim Kurulu'ndan bir yöneticiye çok yakın bir "ağır abi" (!) geliyor. Ama asıl suçlu, yangına benzin dökerek alevlendiren bir kısım Beşiktaş yöneticisi.

Bu arada yeri gelmişken belirteyim Beşiktaş tribünlerinin lideri sayılan Alen Markaryan ile şahsi bir tanışıklığım yoktur, bu konudaki görüşlerini de bilmiyorum. Ancak bana gelen bilgilere göre kendisi cumartesi gecesi tribündeki Beşiktaşlılar'ı korumak isterken arada kalıp epey hırpalanmış. Bana sorarsanız bugünlerde zihinlerdeki "ayrıcalıklı tribün" kavramının bitmesini en çok isteyenlerden birisi de Alen Markaryan'dır. Çünkü "kapalı" Beşiktaş'ın kalbi olduğu ve ayrıcalıklı görüldüğü sürece ne yönetimler buradan elini çeker ne de yönlendirilmeye müsait güruhlar gözlerini dikmekten vazgeçer. Belki bazı Beşiktaşlılar bana kızacaklar ama zaten deprem güvenliği açısından sınıfı geçemediğini bildiğimiz İnönü Stadı'nın yıkılarak yerine modern bir stadyumun inşası ve taraftar gruplarına tribünün en fazla gelir getiren bölümlerinden ücretsiz yer ayrılması gibi tuhaf uygulamaların sonlandırılması bu meselenin kökten çözümüdür. "Endüstriyel futbolun kapitalist çarklarına Çarşı'yı da kurban mı vereceğiz?" diye sormadan evvel cumartesi gecesi İnönü Stadı'nın halini bir kez daha hatırlamakta fayda var. Protestolar grupların değil bireylerin kararıydı ama mesele "protokoldeki amcalar" tarafından grup davranışı olarak algılandı ve bu grubun cezasını vermek üzere içlerinde Fenerbahçeli ve Galatasaraylılar'ın da olduğu iddia edilen bir başka grup tribünlere salındı. Zaten Beşiktaş'ı yönetenler protestoların bireysel olduğuna akıl erdirebilseler, Beşiktaş'ı bugün bu hallerde izlemiyor olurduk.

Derneklerin sayısı ve sosyal perspektifte dağılımı açısından Beşiktaş, "çok zengin" şeklinde tanımlayabileceğimiz kulüplerden bir tanesi belki de birincisi. Beşiktaşlı lise öğrencilerinin kurduğu dernekten tutun da Beşiktaşlı Gümrükçüler Derneğine, İsveç Beşiktaşlılar Derneği'nden Mardin Kartalları'na pek çok dernek faaliyette. Bunlardan İnönü Stadı'nda daimi olarak yerlerini alanların oturdukları yerler de az çok belli. Cumartesi gecesi tribünlerin dört bir yanında "Yeter!" diyen Beşiktaşlılar dayak yediyse ve bu terörü yaratan tek bir grupsa, önünüzdeki puzzle'ı çözmek için fazlaca gayretkeş olmaya ihtiyacınız yok ey yetkililer!

Aşağıda son günlerin gündemini oluşturan olaylara ilişkin taraftar ile yönetim arasındaki derin görüş ayrılıklarını soru-cevap şekline getirilmiş olarak bulacaksınız. Sanıyorum böyle her şey daha anlaşılır olacak.

Yönetim - Böyle protesto olmaz. Protestonun da bir adabı olmalı.

Taraftar - "Yıldırım Demirören yeter!" tezahüratı bugün çıkmadı. 3 yıldır usulüne uygun yapılmış protestolar da hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Mesele bugünün meselesi değildir.

Yönetim - Taraftar istedi diye yönetim gitmez. Bu işin yeri kongredir.

Taraftar - Yeri gelince "halkın takımıyız" diye caka satanlar, tribünleri dolduran halkın tepkilerini de kaale almak zorundadır. Ayrıca hangi kongre? Hani içinde ne kadar Fenerli ne kadar Galatasaraylı var diye araştırma başlattığınız kongre mi? Yüzerli ya da iki yüzerli grupların aidatlarının tek elden yatırıldığı kongre mi?

Yönetim - İki kupa almış takıma ve yönetime vefasızlık yapılmasın.

Taraftar - 6 yılda kaç kulvarda yarıştınız, kaçında başarılı oldunuz ve ne kadar para harcadınız? Bu süreçte Beşiktaş'ı ne kadar borçlandırdınız?

Yönetim - İstifa çözüm değil, zaten 3 ay sonra genel kurul var.

Taraftar - Dikkat ettiyseniz "Yıldırım Demirören istifa!" denmiyor. "Yıldırım Demirören yeter!" deniyor. Beşiktaş taraftarı Yıldırım Demirören'in ocakta aday olmamasını istiyor. Çünkü mevcut şartlarda kongre aritmetiği kesin değil, muğlâk sonuçlar verebilir.

Yönetim - Başarılı işler yaptık. Fulya projesini bitirdik. Futbol dışındaki branşları ayağa kaldırdık.

Taraftar - Başarılı herhangi bir işiniz yok. Fulya projesinin Hakkı Yeten zamanına kadar uzanan geçmişi var. Tapusunu alan Süleyman Seba. Bitirdik diyenler önce kat karşılığı dağılımın usulsüzlüğü iddiasıyla yönetimi ibra etmeyen üyelerin açtığı davayı takip etsinler. Futbol dışı branşlara gelince. Sahi, Beşiktaş voleybolda ne zaman küme düştü?

Yönetim - Siz böyle yaptıkça zaten başka aday da çıkmıyor. Mevcut başkanı destekleyin.

Taraftar - Taraftar arkasında birleşebileceği adayı bekliyor. Aday çıkmaması kötü mali tablolardan dolayısıyla yönetimden kaynaklanan bir durum.

Yönetim - Başkan cebinden para harcıyor, hiçbir fedakârlıktan çekinmiyor.

Taraftar - Kulübün başkana olan borcu 50 milyon doları geçti. Geri alınmak üzere verilen bu para; tamamıyla çarçur edildi, skandal transferlere yatırıldı, menajerlere kaptırıldı. Bu yetmezmiş gibi ileriye dönük bazı gelirler (reklam/sponsorluk gibi) çok uzun vadelerde kırdırılarak bugünden harcandı. Beşiktaş'ın geleceği ipotek altına alındı.

Yönetim - Sizin yüzünüzden tribünlerde kardeş kavgası çıktı.

Taraftar - Çıkana kardeş kavgası denemez, çünkü 18.30'da kapılar açılmadan önce tribünlere yerleştirilen grup, kırmızı-siyah kaşkol ve formalarla maça gelmişlerdi. Aralarında tanıdığımız Beşiktaşlılar olmakla birlikte Fenerbahçeli ve Galatasaraylı olanları da vardı. Amaç bizleri sindirmek olduğundan işi organize edenler bu konuya dikkat etmemişler.

Yönetim - Protestolar organize olmuş bir grubun işi. Aday olmayı düşünen şahısların bu işte parmağı olabilir.

Taraftar - Bugün sadece yurtiçindeki Beşiktaş derneklerinin sayısı 100'ün üzerindedir. Hepsinin internet sayfası ve forumları var. İsterseniz tümünü tek tek inceleyebilirsiniz ama mevcut yönetime bir şans daha verilmesi gerektiğini savunan bir düşünceye rastlayamazsınız. Buna yurtdışı dernekler de dâhildir. Bu nasıl organizasyon?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016