Yıkılan duvar yeniden inşa ediliyor
Berlin Duvarı'nın yıkıldığı 9 Kasım 1989’da, Cumhuriyet haber merkezi ile yazı işleri arasında mekik dokuyan genç bir gazeteciydim.
O gece teleksten (evet teleks diye bir cihaz vardı) “flaş” zilleri çalıp duruyor, gazetenin manşetini atıp matbaaya yollamak üzereyken yeni bir "son dakika” haberi ile 1. sayfa sil baştan yapılmaya başlanıyordu. Tarih yazılırken biz tanıklık ediyorduk. Umut dolu yıllardı. Soğuk Savaş’ın tabutu çizilenmişti. Hatta ’tarihin sonu’ diyen feylesoflar bile vardı. Artık tüm dünya el ele demokratik, özgür, müreffeh ’parlak ufuklara’ yürüyecekti.
Tarihin tekerleği yine hızlı dönüyor. Bahar havası kısa sürdü. Geçen 35 yılın sonunda her şeyi sıfırla çarpmak üzereyiz. Savaşlar, ekonomik ve siyasi krizler, popülist söylemler gittiğinin kat be kat fazlasıyla geri dönüyor.
Sınırlar fiilen geri dönüyor
Avrupa’da genel bir demoralizasyon hakim. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşıyla durum akut hale geldi. Mesela AB’de sözde birliğin beraberliğin şahikası olan ‘Schengen bölgesi’nde kalkan sınırlar fiilen geri dönüyor. Bu belki de Berlin duvarının yıkılması simgesinin karşıtı bir başka simge.
Almanya, tüm kara sınırlarındaki kontrolleri sıkılaştırma kararı aldı. Berlin, terörizm tehdidi gerekçesiyle 2015'ten bu yana Avusturya ile geçen yıldan bu yana da Polonya, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre ile sınırda uygulanan kontrolleri; haftaya Fransa, Lüksemburg, Belçika, Hollanda ve Danimarka'yı da kapsayacak şekilde genişletecek. Yasa dışı göçmen akınının Alman seçimleri üzerindeki yıkıcı etkisi, gelecek yılki federal seçimlerde ezici bir yenilgiden korkan Scholz koalisyonu bu tür radikal adımlara zorluyor. İşe yarar mı; muamma.
Her şeyin başı güvenlik
Bu ‘duvarları yeniden yükseltme’ politikası, Almanya ile sınırlı değil. Ukrayna kaynaklı güvenlik tehditlerini ve sığınmacı krizini gerekçe yaparak Avusturya da Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Macaristan sınırlarında artık sıkı kontrol yapıyor. Danimarka diğer taraftan Almanya'dan kara ve deniz geçişlerini denetliyor.
Fransa, İtalya, Norveç, İsveç, Slovenya ve Finlandiya da çok sıkı olmasa da sınır kontrollerine geri döndü. Yakın geçmişte Bertelsmann Vakfı raporun, iç sınır kontrollerinin yeniden getirilmesinin Avrupa'ya gelecek 10 yılda 470 milyar euro kayba mal olacağını söylemişti. Buna kulak asan yok: “Her şeyin başı güvenlik”.
Yıkılan duvarın tuğlaları, teker teker yeniden yerine konulmaya başlanıyor mu? Gözümüzün önünde yaşanan tam da bu. AB’de savunma harcamaları, güvenlik endişeleriyle hızla yükselirken, eğitim ve sosyal harcamalar ikinci plana atılmaya başlandı. 2022 yılı itibarıyla AB genelinde savunma harcamaları yüzde 1,2’ye ulaşmışken, Fransa, Almanya, Polonya gibi ülkeler, NATO’nun yüzde 2 hedefini yakalamak için bütçelerinde devasa artışlar yapıyor. Ancak bu artışlar, genellikle eğitim ve sosyal güvenlik harcamalarındaki azalmalarla dengeleniyor. Eğitim harcamaları, son 10 yılda nispeten sabit kalmış olsa da 2019'da yüzde 10.1 olan eğitim harcamalarının toplam devlet bütçesindeki payı 2022'de yüzde 9.5’e düştü.
AB’nin sınırı Bakanlar gergin
Silahlanma yarışı daha da azacağa benziyor. Eller yeniden silaha sarılıyor. Mesela Hırvatistan, Ocak 2025 itibarıyla zorunlu askerliği geri getiriyor, iki aylık eğitim şart oluyor. Zagreb, HIMARS gibi pahalı ve gelişmiş silah sistemlerini satın ama peşinde. AB’nin sınırı Bakanlar gergin.
AB değişim sancısında. Dolaşım özgürlüğünün sınırlanması bir tuğla. Korumacı ekonomik tedbirlerin artması bir başka tuğla. Silahlanmaya ayrılan payın ikiye katlanması birkaç tuğla daha. Hak ve özgürlüklerin yeniden ‘ulusal güvenlik’ önceliğine taviz vermeye başlaması bir büyük tuğla daha… Üçüncü ülkelere Schengen kısıtlamaların artması tuğlaların arasına sıva… Duvar yavaş yavaş yükseliyor.