YıD modeli genişletilirken...
ANKARA'DAN / Taylan Erten [email protected] TBMM'de komisyon veya Genel Kurul aşamasında bekleyen veya "bekletilen" bazı ilginç kanun tasarıları, teklifleri var. Bunlardan biri "altyapı yatırımlarını hızla tamamlamak" gerekçesiyle Ulaştırma Bakanlığı'na bugünkü değerlerle yılda 4.5 milyar dolarlık kaynağı "bakanın takdiriyle" ve Sayıştay denetiminin dışında harcama yetkisi veren kanun teklifi. Ulaştırma Bakanlığı'nda hazırlanan fakat AKP Sivas Milletvekili Mustafa Açıkalın'ın imzasıyla Meclis'e sunulan "Ulaştırma Altyapı Yatırımlarına İlâve Kaynak Temini Hakkında Kanun Teklifi" halen Plan ve Bütçe Komisyonu'nda bekletiliyor. Çünkü, başta Maliye ve Hazine olmak üzere "hükümet cenahında" karşı çıkılmış; ekonomi kamuoyunda eleştirilmişti. Bazı kamu yatırım ve hizmetlerinin YİD modeliyle yaptırılmasına ilişkin 3996 sayılı kanunda değişiklik öngören tasarı ise TBMM Genel Kurul gündeminde görüşülmeyi bekliyor. Açıkalın'ın teklifi karayolu, demiryolu, hava meydanları ve eklentilerinin yapımı, bakımı, onarımı gibi projeleri kapsıyordu. YİD tasarısı, bu yatırım türlerine gar komplekslerini, limanları ve sınır kapılarındaki tesisleri de ilâve ediyor. Açıkalın'ın teklifiyle YİD tasarısı ilk bakışta birbirinden farklı. İlki, Ulaştırma Bakanlığı'na doğrudan kaynak yaratma ve harcama yetkisi öngörürken kamuya ilâve yük getirmiyor. İkincisi, klâsik YİD modeline "kamu-özel sektör risk paylaşımı" formülünü katıyor, kamuya ilâve yük getiriyor. Teklifle tasarının "kesiştikleri" nokta ise her ikisinin ulaştırma altyapı projelerini kapsıyor olması. YİD çözüm mü sorun mu? YİD modelini 3996'nın çizdiği sınırların çok ötesine taşıyacak bu değişikliklerin "yeni sorunlara" yol açıp açmayacağı belirsiz. Ama, bir kanaat oluşturabilmek için, YİD modelinin mevcut haliyle neyi ne kadar çözdüğüne bakılabilir. Ağırlıklı olarak enerji sektöründe uygulanan bu modelin yasal ve pratik boşlukları, tutarsızlıkları nedeniyle Türkiye'nin önüne en az 20 milyar dolarlık bir "uluslararası tahkim faturası" çıkardığı unutulmamalı. Ülkenin "elektrik enerjisi meselesini" çözemediği, kamuyu ağır yük altına soktuğu hiç unutulmamalı. Muhalefete mensup üyelerin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen tasarıya koydukları "karşı oy" yazıları, bu değişikliklerin YİD modeli üzerinden kamuya yükleyeceği yeni mali külfet ve sorunları netleştiriyor. Eleştirilerin başında, YİD modelinin bundan böyle her türlü projeye uygulanma olasılığı geliyor. Yani, "kılıfına" uyarsa, sıradan yatırımlar bile bu kapsama alınabilir. "Kamu-özel sektör risk paylaşımı" formülü de yeterince açık değil. Kamu yönetiminin "katkı payı" adı altında katılacağı YİD projelerinde yasal bir tanımlama ve sınır yok. "Karşı oy" yazılarına göre, "Hangi yatırımlarda katkı payı sisteminin işletileceği takdire bırakılarak, istismara açık hale getiriliyor." Genişletilmiş, sınırları belirsizleştirilmiş YİD modelinin devlet veya kamu yönetimlerine yeni borçlanma yollarını açacağı, diğer bir eleştiri... Kamu yatırımları için bütçeye peşinen ödenek koymak yerine, işi özel sektöre taksitle yaptırmak ve taksitleri sonraki yıl bütçelerine koymak iki soruna yol açacak: Bütçenin yıllık olma şartı ihlâl edilmiş olacak; bütçe disiplini bozulacak; TBMM'nin bütçe denetim hakkı zedelenecek. Tasarı, özellikle büyük inşaat sektörünü doğrudan ilgilendiriyor. Risk paylaşımlı, katkı paylı YİD modelinin sektöre "ivme kazandırması" bekleniyor. Ancak, kaygılar da var. Sektörün liderleri kendilerince haklı olarak şunu soruyorlar: "Finansmanı biz bulacağız. İşi biz yapacağız. Kamu taksitle bize geri ödeyecek, biz de bankalara... Peki, kamu taksitlerinin garantisi nasıl olacak?" Bir soru da bizden: Acaba bu tasarı, özellikle İstanbul Haydarpaşa Garı, Salıpazarı Rıhtımı gibi tartışmalı projelere mi yönelik?