Yetkinlik teslimiyeti getirir

İzel BATU
İzel BATU Farklı Bak Farklı Gör [email protected]

'La Bayadère’ ile kendinize bir şans verin

Bir iş toplantısında ya da bir sanat gösterisinde, bir spor salonunda ya da bir restorantta, bir sınıfta ya da bir mağazada... Karşımızdaki kişinin yetkinliliğini ve hakimiyetini farkettiğiniz anda teslimiyet süreci başlıyor. Bu teslimiyet aslında tatlı bir rahatlamayı, güvenmeyi ve tedirliğinliği bir kenara koymayı ifade ediyor.

25 Ocak çarşamba akşamı Atatürk Kültür Merkezi’nde 'La Bayadère' balesini izlerken özellikle Nikiya rolündeki Berin Kocabaşoğlu, Solor rolündeki Batur Büklü ve Gamzatti rolündeki Büşra Ay’ın sahnelerinde bu duyguyu hissettirdiklerini fark ettim. En kritik ve tedirginlikle izlenebilecek figürleri kendinizi tamamen dansa kaptırarak izlediğinizde dansçıların nasıl su gibi aktıklarını ve o teslimiyet duygusunun güzelliğini hissediyorsunuz.

Salonun şanslılarındandım. Tesadüf eseri ekibin oturduğu sıradaydım ve bir yandan da onların tepkilerini gözlemleyerek gösteriyi izlemek benim için çok daha keyifli hale getirdi akşamı. Bir bale gösterisi dansçıları, kostümleri ve dekorlarıyla yüzlerce insanı kapsayan, her biri kendi alanında önemli başarılara imza atmış isimlerin bir araya geldiği yönetmesi oldukça zorlu bir süreç. İlk kez 1877 yılında St. Petersburg’da sahnelenen La Bayadère,“Bale sevmeyenlere bile baleyi sevdirecek bir eser” olarak tanımlanıyor. “Ben bale sevmem” diyenlerdenseniz bu eserle kendinize bir şans verin.

Prömiyerini 14 Ocak’ta gerçekleştiren gösteri şubat ayı boyunca da İstanbul AKM’de izleyiciyle buluşmaya devam edecek. La Bayadère balesi, Hindistan’da geçen konusu, aşk ve entrika yüklü sihirli atmosferi, Marius Petipa’nın eşsiz koreografisi, Ludwig Minkus’un müziğinin melodik çekiciliğinin yanı sıra, gösterişli töresellik ve etnik ögeler içeren sahneleri ve mükemmel danslarıyla çok şey vadediyor.

Dünyanın en iyi 5 balerininden biri seçiliyor

Efter Tunç’un dekorları, Gülden Sayıl’ın kostümleri,  Önder Arık’ın ışıkları ile Hindistan’ın baharat kokulu mistik ve etnik atmosferini derinden hissedeceğiniz La Bayadère’i sahneye koyan ve düzenleyen Ayşem Sunal Savaşkurt. Kariyerini okurken hayranlık duyduğum Ayşem Sunal Savaşkurt, ülkemizin ilk dansçılarından Evinç ve Hüsnü Sunal’ın kızları aynı zamanda. Bale eğitimini Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tamamladıktan sonra 1990 yılında Belçika Kraliyet Balesi’nde kariyerine başlıyor. Dance Magazine dergisi tarafından dünyanın en iyi 5 balerininden biri seçiliyor, Belçika'da 2001 yılında yılın en iyi dansçısı ödülüne layık görülüyor. Danse dergisi tarafından 'La Bayadère' eserinde Nikiya rolünü en iyi yorumlayan dansçı olarak seçiliyor. Kraliyet Balesi’nde klasik balenin tüm repertuvarını başdansçı olarak icra ettikten sonra 2006 yılında Türkiye'ye dönüş yaparak Ankara ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde başdansçı olarak görev alıyor. Halen İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde bale eğitmenliği ve repetitörlüğü görevini sürdürüyor, Bale Başkoreografı olarak görev yapıyor ve genç dansçılara tecrübelerini aktarıyor.

Büyük bir ekip işi olan balede her unsur tamamlayıcı ve birisi olmadan diğeri eksik kalıyor ya da olamıyor. En önemli bileşenlerden birisi de elbette kostüm. La Bayadere’de renk renk, desen desen kostümler sizi ayrıca sarıp sarmalıyor. Kostüm tasarımcısı Gülden Sayıl “Bu eseri çalışmaya başladığım ilk günden itibaren kumaşların içinde kayboldum. Kumaş desenlerinin hepsini tek tek dizayn ettim. Araştırdım, buldum, renklendirdim ve bunları da karakterlere yansıttım. Her karakterin rengi oluştu ve o rengi perde perde devam ederek dönüştürdüm Aksesuarları, saçını başındaki en ufak bir süsü bile bütünü bozmayacak şekilde tasarlamaya çalıştım” diyor.

Bir not

Bale sanatçıları doğası gereği çok yoğun ve disiplinli bir çalışma süreci içerisinde sanatlarını icra ederler. Gösterileri olsa da olmasa da vücutlarını zinde tutmak için her gün çalışmalarını gerçekleştirmeleri gerekir. Elbett bu sürecin en önemli sürükleyicisi, tutku ve aşk. Bu tutku ve aşk duyguguyla hareket eden hiç bir sanatçının bundan ömür boyu vazgeçebilmesi mümkün değil. Ancak düşük ücretler ve kadro sıkıntıları önemli bir sıkıntı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar