Yetişmiş eleman ağacı...
Sohbetimize katılan dostlarımız hatırlayacaktır, ara sıra “Yetişmiş elemanın ağacı yok ki oradan toplayalım“ diye yazarım. Ancak son zamanlarda karşılaştığım bazı durumlar bunun, daha çok yakınma ve daha az durum tespiti ifadesi olduğunu bana fark ettirdi.
Dün sabah posta kutumu açtığımda gelen bir e-posta iletisi beni oldukça mutlu etti. Anadolu Üniversitesi’nde verdiğim “Dış Ticaret Yönetimi“ derslerini alan öğrencilerimden birisi, üretici bir firmada dış ticaret konusunda çalışmak üzere işe girmiş. “Tek örnek bu mu ki bu kadar sevindin“ diye soracak olursanız cevabım, “Tabii ki tek örnek değil, yıllardır bu keyfi yaşıyorum“ olacaktır. Beni sevindiren ise, e-posta iletisinde yer alan “Dış Ticaret’in zor olmadığını gösterip daha çok sevdirdiğiniz için çok teşekkür ederim...“ ifadesi olmuştur. Gerçekten de yıllardır birlikte çalıştığım, ders verdiğim, seminerlerime ve benzeri etkinliklere katılan dostlarımıza, dış ticaretin zor değil amma ilgi bekleyen ve hatta ilgiye çok düşkün bir sevgili olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu dış ticaret sevgilisi maço ifadeleri anlamıyor. Bir kere arkanızı dönüp “Sen biraz bekle, ben iç piyasa sevgilime bir bakayım, sonra seni yine bulurum“ deyip döndüğünüzde, bir de bakıyorsunuz ki o başkalarının koluna takılıp çoktan gitmiş bile. Ona sürekli ilgi göstermeniz, elini bırakmamanız, yurtdışı seyahatlere götürmeniz, onunla farklı şekillerde iletişim kurup daha iyi anlaşabilmek için farklı yabancı diller bilmeniz veya bunun için destek almanız gerekiyor.
Dün (Pazartesi 09 Eylül) yayınlanan gazetemizde, OSB meslek liselerine öğrenci başına verilecek destekleri irdeleyen bir haber yayınlandı. Ben de “Eyvah, dış ticaret okulları bunların arasında inşallah yoktur“ diye haberi endişe ile okudum. Kendi mesleğimin okullarına niye böyle baktığımı sorarsanız, “Öğrencileri dış ticaret kuruluşlarında çalışmayan okullara destek verilmemesini savunuyorum“ derim. Staj adını kullanmıyorum çünkü bu adı sevmiyorum. Nedeni de “staj“ adı altında eleman alıp, onlar ayak altında dolaşmasın diye staj kağıdını imzalayıp öğrencileri dışlayan bizim sektörün yöneticileri. Bugünkü sohbetimize başlığını veren ilham da buradan geldi zaten.
İhracatçı dostlarım, yetişmiş elemanın ağacı bizleriz. Ormanı ise başta TİM olmak üzere ihracatçı birlikleri ve ihracatçıları şemsiyesinde bulunduran tüm örgütler.
Her zaman sert tartışmalara girdiğim kişiler, “Biz elemanı yetiştiriyoruz, başkası transfer ediyor“ diye yakınıp, elemanlarının gelişmesini kısıtlayan iş insanları olmaktadır. Akademisyen dostlarım alınmasınlar amma, onların verdiği teorik bilgilerin üzerine uygulamalarla devam edilemezse, akademik bilgilerin faydasının kısıtlı kaldığını herkes biliyor ve “Üniversite Sanayi İşbirliği“ şarkısını hep dinliyoruz. Ancak ihracatçı dostlarımız lütfen bu ifadelerden alınsınlar. Bize laf çakılıyor galiba diyerek, “Biz şimdiye kadar bu konuda neler yaptık diye“ kendilerini bir gözden geçirsinler. Acaba yurdumuzun ihracatçı ordusuna nefer ve subay yetiştirmek üzere ellerini taşın altına hiç koydular mı bir baksınlar. Gerek TİM ve gerek ihracatçı birlikleri acaba bu konuda, daha açık bir ifade ile “Yeni Eleman Yetiştirmek“ amacı ile ne yaptılar? İhracatçılarımızın ve şirket çalışanları için açılan kursları, seminerleri falan önümüze getirmesinler. Yeni yetişen gençleri ve özellikle “Dış Ticaret“ konusunda eğitim veren okullarımızın öğrencileri için neler yaptılar acaba bir düşünsünler.
İyi meyve yetiştirmek isteyenler, iyi ağaçlardan aşılama yaparlar. Güzel yarış atları, gelecekte daha iyi yarışçılar yetiştirilmek üzere haralara alınır. İyi ürünün tohumu, daha iyi ürün veya en azından aynı kalite ürün alabilmek için kullanılır.
TİM, ihracatçı birlikleri, ihracatçı dostlarım...
Sizler bu mesleğin öğrencileri için neler yapıyorsunuz?