Yeşilırmak ve Kelkit havzasında arayışlar
BUZDAĞININ DİBİ / Rüştü Bozkurt [email protected] Türkiye'nin çok önemli bir 'kırılma döneminden' geçtiğini çok net olarak görebiliyoruz. Ayrıntılarına daha sonra gireceğimiz Tokat, Turhal, Niksar ve Erbaa'da bir hafta içinde yaptığımız dokuz ayrı toplantıda bir dizi konu ele alındı. Tokat'ta doğaltaş üretiminin dünü bugüne ve yarınını konuştuk. Ardından aile işletmelerinin değişen dünya koşullarına uyum sorunlarını ele alan ayrı bir toplantı yaptık. Osman Arolat ve Gazi Erçel'in katıldığı toplantıda dünya genelinde resesyonun ülkemize ve işletmelere etkilerini ele aldık. Turhal'da dünya ekonomisindeki sorunlarla birlikte Türkiye'de yeni fırsat alanları üzerinde değerlendirmeler yapılan iki ayrı toplantıya katıldık. Erbaa'da kesme çiçek ve örtülü tarımın konusunu, mobilya üretiminin sorunlarını ve dünya ekonomisinin yaşadığı krizi ayrı ayrı ele aldık. Niksar'da yörenin geleneksel ve çok önemli ürünü olan ceviz üretiminin dününü, bugününü ve yarınını tartıştık. Ayrıca dünya ekonomisindeki krizin yöreye olası etkileri üzerinde durduk. Bütün toplantılardan çıkarttığım birkaç gözlemimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi yerel yöneticilerin ilgisi idi. Tokat Valisi Dr. Recai Akyel, Turhal Kaymakamı Sadettin Yücel ve Niksar Kaymakamı Uğur Turan, ayrıca Niksar Belediye Başkanı İdris Şahin yörenin sorunlarıyla birebir ilgileniyor; toplantılarda, not alarak, yorumlar yaparak katkıda bulunuyor ve işlerin takipçisi oluyorlar. Bu gelişme ülkemizin atanmış ve seçilmiş yöneticilerinin zenginlik üretmek ve insanların yaşamanı kolaylaştırmak için ellerinden geleni yapma niyetini ve davranışını göstermeleri olarak algılanmalı. Böylesi yöneticilerin sayısı artıkça, yörelerimizin potansiyellerini daha iyi değerlendirmek mümkün olacak ve ülkemizin elinin menzili altındaki kaynakları etkin biçimde değerlendirme süreci hızlanacaktır. İkincisi gözlediğim bir başka gelişme ise katılımcıların sorularıyla, katkılarıyla, değerlendirmeleriyle yörenin özelliklerine odaklamaları idi. Mal ve hizmet üreticileri kaynaklarını verimli kullanacak çözümler arıyor. Soyut ve genel açıklamalar yerine somut projeler üzerinde konuşulmasını ve tartışılmasını istiyorlar. İnsanlarımız siyasi iradenin sivil toplum örgütlerinin, bürokratların ve diğer sorumluların 'sürdürülebilir' projeler üzerinde odaklanmasını talep ediyorlar. Ve herkes, kısa ve orta dönemde ekonomik değer üretecek projeler üzerinde konuşmak istiyor. Gördüğümüz üçüncü bir özellik iyi bir ekonominin iyi bir siyasi zemin üzerinde kurulabileceğini herkesin fark etmiş olması. Soru soran ve değerlendirme yapan bütün katılımcılar, 'değerler üzerinden' yapılan siyasetin, siyasette uzlaşmaz tutumların ve gereksiz gündem oluşturmanın kendilerine zarar verdiğine inanıyorlar. Siyasetin istikrar kazanması üslup ve anlatım bakımından bir ortak akıl üzerinde birleşmesi herkesin ortak dileği. Gözlemlediğim dördüncü eğilim ise herkesin kendi yöresinde karşılaştırmalı üstünlüğü olan bir üretim üzerine odaklanma isteği. Tarımdan sanayie ve hizmet kesimine işlerini yaparken fizibilite yapmaya ihtiyaç olduğu ortak bir kanı olarak karşımıza çıkıyor. Bir yandan yörenin bir ürünü ele alınırken, öte yandan dünya genelindeki krizin bizleri nereye götüreceği konusunda ciddi arayışlar var. Beşinci bir gözlemimi daha aktarmak istiyorum: Atadan kalma, gelenekçi üretim tarzının, günümüz koşullarında yeterli olmayacağını herkes fark etmiş gibi. Geçmiş dönemde olduğu gibi, komşunun yaptığını aynen taklit etmenin bir çıkmaz yol olduğunu herkesin kavradığı anlaşılıyor. Bu, son derece önemli bir gelişme olduğu gibi, aynı zamanda çok önemli bir fırsat alanı olarak da değerlendirilebilir. Uzun yıllar deneyimlerimiz bize kriz dönemlerinin öğretici yanlarının olduğunu da gösteriyor. Yaratıcı yıkıcılık krizlerin evrensel bir özelliği. Öyle anlaşıyor ki bugünlerde, en azından söylem düzeyinde yaşanan kriz insanımızı ciddi biçimde düşündürüyor. Sadece düşünmekle kalınsa olumlu olmayabilir. İnsanlar bu konuları başta uzmanları olmak üzere herkesle tartışmak istiyorlar. Bu açık yürekli tartışma isteğinin güçlü bir ortak akla dönüşeceğine inanıyoruz.