”Yeşil guru” Al Gore'dan farklı bir küresel ısınma söylemi

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Barack Obama ve John McCain arasındaki ABD başkanlık yarışı hızlanırken, dünün başkan adayı bugünün Nobel Barış Ödülü sahibi "yeşil guru" Al Gore, dünyayı kurtaran adam olmakta kararlı görünüyor. Dünyayı küresel ısınmaya karşı sadece bilinçlendirmeye değil, bu yönde harekete geçirmeye çalışan Gore, işinin henüz bitmediğini söylüyor ve bunu söylerken "aslında hepimiz kaybettik" diyor.

Bugün herkes küresel ısınmadan bahsetse de, dünya genelinde günlük sera gazı emisyonu 70 milyon tona ulaşıyor. Tehdidin büyüklüğü karşısında bugüne kadar alınan önlemler ise komik kalıyor. Gore, kişisel hareketlerin bir sonuç vermeyeceğinden emin. Politikaların değişmesi gerektiğini savunuyor.

Geçtiğimiz hafta Washington'da bu konuda bir konuşma yapan Gore, Amerikalılar'a bir çağrıda bulundu: Fosil yakıttan elde edilen elektrikten 10 yıl içinde vazgeçmelerini istedi.

Bunun yerine güneş, rüzgar ve jeo-termal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını önerdi. Ve şunu da hatırlattı: "Aksi takdirde sadece ABD'nin değil tüm dünyanın, insanlığın geleceği tehlikede."

Ekonomi tehlikede

Gore'un Washington'daki konuşmasının diğer konuşmalarından en önemli farkı, bu kez küresel ısınmaya karşı mücadelede, ekonomik endişeleri de dile getirmesi oldu.

Gore, güneş ve rüzgara daha fazla yatırım yapılmasının önemini anlatırken, sadece manevi değerler ve gelecek nesillerden bahsetmedi; artan petrol fiyatları karşısında ABD halkının ekonomik zorluk yaşadığını, yabancı petrole bağımlı olan ABD'nin enerji güvenliğinin risk altında olduğunu vurguladı.

Gore, buzulların erimesini çok vahim görmeyen ABD'lilerin, paralarının erimesi veya ulusal güvenlik konuları karşısında daha duyarlı olacaklarını düşünmüş olmalı.

Peki Gore'un bahsettiği politika değişimi ve fosil yakıtlardan vazgeçilmesi on yıl içinde gerçekleşebilir mi? Uzmanlara göre bu zor. Bugün ABD'de kullanılan enerjinin sadece yüzde 28'i yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediliyor. Bunun da büyük bir bölümünü hidroelektrik ve nükleer enerji oluşturuyor. İleri teknoloji ile üretilen yenilenebilir enerjiler toplam enerji üretiminin yüzde 3'ünü temsil ediyor. Güneş ve rüzgar enerjilerinde de önemli bir büyüme mevcut, fakat yine de Gore'un ileri sürdüğü on senenin kısa olduğunu ifade ediyorlar sektör uzmanları.

Gore ise her defasında şu sözünü yineliyor: "10 senenin yeterli olmadığını söyleyenlerden, bilim adamlarının 10 sene içinde harekete geçmediğimiz takdirde karşılaşacağımız tehlikelere yönelik açıklamalarını dikkate almalarını rica ediyorum."

Kim Gore'a daha yakın? Obama'mı, McCain mi?

Peki enerji konusunda ABD'nin iki başkan adayından hangisi Gore'un düşüncelerine daha yakın? Obama, ABD'nin enerji politikasını doğru bir şekilde ele almadığı takdirde, bunun ekonomiye yönelik en büyük tehditlerden birini oluşturacağını düşünüyor. Obama, ABD'nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik AR-GE yatırımlarının artması gerektiğini söylüyor. Obama aynı zamanda ABD'nin önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarının artmasını engelleyecek teknolojiler geliştireceğinden emin olduğunu da ifade ediyor. Obama'nın rakibi John McCain ise, her ne kadar ABD ekonomisinin önündeki en önemli tehdidin enerji olduğunu düşünmese de, sınırlı petrol kaynakları karşısında, nükleer, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının önem kazanmasını destekliyor.

"Afrika'yı kadınları kurtaracak"

Hem gelişmiş ülkelerin hem de gelişmekte olan ülkelerin Afrika'ya ilgisi her geçen gün artıyor. Bunun başlıca iki nedeni var; birincisi Afrika'nın büyük bir pazar olması, ikincisi de zengin doğal kaynaklara sahip olması.

Gertrude Mongella Pan-Afrika Parlamentosu'nun başkanı. Parlamento aynı zamanda Afrika Birliği'nin bir bölümünü oluşturuyor. 2001 yılında kurulan ve 53 Afrika ülkesinden oluşan birliğin amacı, Afrika'da demokrasi, insan hakları, sürdürülebilir ekonomiyi desteklemek, kıta içindeki çatışmalara son vermek ve etkin bir ortak pazar kurmak.

Gertrude Mongella, New Europe gazetesine verdiği bir röportajda Afrika'da yaşanan bu karmaşanın nedenini erkekler olarak gösteriyor. "Kadınlar sadece siyasi arenada değil, toplumda daha fazla sayıda olsaydı, Afrika bu durumda olmazdı" diyor Mongella.

İşte Tanzanyalı liderin kadınların siyasi ve kültürel olarak daha aktif olmalarını destekleyen görüşleri: "Kadınlar erkeklerden daha fazla olsaydı, Afrika çok farklı bir yer olurdu, çünkü içinde bulunduğumuz tüm bu karmaşanın nedeni erkekler. Bu kadar basit! Kadınlar asla karar mekanizmalarında yer almadılar. Afrika'da bugün çatışmalar var. Afrika bugün gelişmemiş bir kıta. Erkeklerin zamanı doldu. Şimdi Afrika'yı doğru yola sokma zamanı. Her şeyi yoluna koyana kadar devam edeceğiz."

Avrupa'nın kötü yönetimi çözümü geciktirdi

Mongella, dünyanın Afrika'ya yönelik ilgisinin artmasının da, Afrika için önemli fırsatlar sunduğunu düşünüyor. "Dünya Afrika halkının büyük bir potansiyele sahip olduğunu fark ediyor" diyen Mongella, özellikle Avrupa Birliği'nin Afrika'da çok önemli bir role sahip olduğunu vurguluyor. Avrupa'nın, öyle ya da böyle çok uzun bir süredir Afrika'da varolduğunu söyleyen Mongella, bugün yaşanan sorunları büyük ölçüde Avrupa'nın kötü yönetimine bağlıyor. Afrika'nın buna rağmen Avrupa ile ortaklığını sürdürmesi gerektiğini savunan Mongella, bugün yapılması gerekenin Avrupa'nın Afrika'daki yeni rolünün belirlenmesi olduğunu vurguluyor. Mongella'nın bu yeni rol hakkındaki görüşleri ise şöyle: "Afrika'ya ortak olarak bakmamız ve olumlu yaklaşmamız gerekli. Eğer fakirlik ile mücadele diyorsak ve eğer ortaksak, öncelikle bu soruna çözüm üretmeliyiz. Afrika'da doğum sırasında yaşanan zorluklardan dolayı çok sayıda kadın hayatını kaybediyor. Avrupa teknolojiye, kaynaklara, bilime sahip. Bazı temel sorunları birlikte çözemez miyiz? Örneğin su sorunu bunlardan birisi. Nehirlerimiz ve derelerimiz var. Yapılması gereken boruları döşemek. Siyasi irade olduğu takdirde Avrupa, Afrika ile anlamlı bir çalışma içine girebilir."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar