“Yeryüzü cenneti”nde iki gün
Daracık, serin sokaklar; yığma taştan ağaç bağlantılı cumbalı evler; akşamüzerleri sulanmış taşlıklarından gelen ferahlatıcı hava, belki bir hayal, ama duyuyor gibiyim oralarda yankılanan kanun sesi... Sanki zaman durmuş ya da bir film platosundayız. Antalya Kaleiçi burası... Muratpaşa Belediyesi’ne bağlı... Muratpaşa, Antalya’nın en önemli ve en büyük merkez ilçesi. Tam 20 kilometre sahili var, kent turizmine ev sahipliği yapıyor.
Bergama Kralı Attalos'un “Bana bir yeryüzü cenneti bulun” sözüyle İ. Ö 2. yüzyılda kurulan kenti soluyacağımız yerlerin başında geliyordu Kaleiçi ve tarihi 7 konağın restorasyonuyla oluşturulmuş Tuvana Hotel. Sahipleri genç, çağdaş, sempatik bir üçlü: Aziz Tankut, Nermin Sümer Tankut, Özgür Tankut. Evlerin taşlıklarından birisi mönüsünü şef Yılmaz Öztürk’ün hazırladığı Seraser Restoran’a ayrılmış.
“Dostoyevski romanlarında zaman durgun akar. Anlatımın derinliği, insanı sarhoş eder. Mekânlar hızlı değişmez. Hazmede hazmede edebi lezzetin, düşünce yoğunluğunun, karakter canlılığının ve detayların tadına varırsınız. Günümüzün popüler yazarı Dan Brown romanlarında ise durum çok farklıdır. Mekândan mekâna, zamandan zamana koşarsınız. Saatte 17 bin kilometre hızla giden uçağa binersiniz, bir atom parçacığının gökyüzünde patladığını görürsünüz.
Fast food bir edebi tüketim içerisindesinizdir. Dan Brown; günümüz insanının hızlı ve ihtiraslı yaşantısına ayna tutmaya çalışıyor. Ve bunu çok iyi başarıyor. Oysa; Dostyevski okumak Akdeniz’e bakarak, hiç acele etmeden lagos balığı yemek gibidir. Dan Brown da okuyan, ama gerçek aşkı Dostoyevski olan bir Muratpaşa. İşte benim vizyonum bu.”
Bu cümleler, Muratpaşa Belediye Başkanı Avukat Ümit Uysal’a ait. İki gün boyunca neredeyse 24 saatimizi birlikte geçireceğimiz Başkan, iyi bir okur ve gizli bir edebiyatçı.
Binaların Akdeniz renklerine boyandığı, herkese yetecek kadar kreşi olan, meslek edindirme faaliyeti yürütülen, sanat ve spor eğitiminin tabana yayıldığı, mahallelerinde herkesin faydalanacağı spor salonları ve yüzme havuzları bulunan, kentli olmayı hisseden ve yaşayan, festivallerin ve kültürel faaliyetlerin 12 ay akıp gittiği, fast food beslenmek yerine lezzetli yemeğinin tadını çıkaran, lokmasını uzun uzun çiğneyen bir Muratpaşa’yı anlatacak bizlere.
7/24 hizmet veren, başvuruları en geç 48 saat içinde yanıtlayan Turunç Masa ekibi ile de tanışıyoruz belediye binasında. Ardından, Prof. Dr. Burhan Varkıvanç rehberliğinde Kaleiçi’ni neredeyse adım adım dolaşıyoruz. Akşamüzeri Akdeniz Pastanesi’nde yanıksı dondurmalarımızı (yanık süt ile yapılıyor) yedikten sonra Değirmenönü (tarihi bir su değirmeninin restorasyonuyla kente kazandırılmış) Kültür ve Sanat Merkezi’nde aralarında Rodin, Picasso, Dali, Man Ray gibi sanatçıların yapıtlarının yer aldığı “Ellerin Büyüsü” sergisini geziyoruz.
Ertesi sabah programda yeni kent alanı olacak Kircami’de kahvaltı var. Ardından denizin mavisini, doğanın yeşilini ve güneşini kucaklayan falezler üzerinde bir an önce 60 yaş üzerinde olmalıyız, dedirten güzellikteki bir mekâna, Yaşlıevi’ne geçiyoruz. Biraz ileride aynı dokunun devamında 20 bin metrekare alana yayılmış engelsiz kafe ve spor alanı var. Engelli vatandaşlara ve tüm kent yaşayanlarına hizmet veriyor.
Yolda kentteki tüm dernekleri tek çatı altında toplayacak 200 derneğe idari ofis, konferans salonu ve çok amaçlı salonları ile hizmet verecek STK Merkezi inşaatının önünden geçiyoruz.
Güneş batımını Kaleiçi’ndeki Arma Restoran’da izliyoruz. Liman, yemyeşil sahil, rengârenk çiçekler, günbatımı rüzgârı, büyük kentin kargaşasında kaybettiğimiz huzuru buluyoruz. Buralarda neden daha çok film çekilmiyor, dizilere niçin mekân olmuyor? diye düşünüyorum. Başkan, her türlü desteği vermeye hazır olduklarını söylüyor.
İki gün bir solukta geçiveriyor. Bâki kalan güzel anılar...