Yerli yazılım için büyük gün
Ortadoğu'da yaşanılanlar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’ye de büyük yankı uyandırdı. Her ülke, her toplum kendi içinde birtakım pozisyonlar aldı, bu yeni pozisyonlar bazı aksiyonlara dönüştü. Türkiye’de de bir yanda protestolar, bir yanda boykotlar sürerken ben yazılarımda bir şeyin altını çizmeye çalıştım.
Türkiye’nin küresel anlamda söz sahibi olması ve sözünün de arkasında durabilmesi için çok önemli bir unsur var. Dijital Bağımsızlık. Rusya, Amerikan ambargosuyla karşı karşıya geldiğinde ABD’li dev yazılım şirketleri Rus şirketlerden yazılımlarını bir gecede geri çekti.
Veritabanlarını bir gecede kapattı. Yetmedi, bir şirket dünyanın herhangi bir ülkesinde o meşhur ERP yazılımlarını kullanarak Rusya’da bir şirkete fatura kesmek istediğinde engellemelerle karşılaştı.
Elbette ki en büyük arzumuz, isteğimiz dünyada da, bölgemizde de, ülkemizde de barış. Ama dünyada ekonomik, askeri ve teknolojik anlamda güçlü ülkeler güçlerini dayatmak suretiyle istediklerini alıyorsa istediklerimizi alabilmek, en azından da koruyabilmek için sırtımızı sağlam yere dayayabilmemiz gerekiyor. Dijital Bağımsızlık konusunda 19 Ekim’de sosyal medyada paylaştığım bir yazı oldukça yankı buldu.
Aynı zamanda üyesi bulunduğum Müstakil Sanayici İşadamları Derneği MÜSİAD’ın Dijital Dönüşüm Sektör Kurulu bu çağrıyla harekete geçti ve hem kamuda hem özel sektörde hem de sivil toplum kuruluşları nezdinde bir dijital bağımsızlık hareketi başlattı. MÜSİAD dün Genel Merkezi’nde Türkiye’nin önde gelen STK’larını, kamu kurumlarını, özel sektörü ve üniversiteleri bir araya getirdi.
Dört ayrı masada katılımcılar yerli yazılıma dönüşün stratejilerini konuştu. Bu dört ana başlık şöyle planlandı: 1- Yerli Yazılımların Ürünleştirme Stratejileri, Kamu ve Özel Sektör İşbirliği 2- Dijital Dönüşüm Stratejileri 3- Açık Kaynak Kod ve Standartlar 4- Siber Güvenlik Stratejileri ve Eylem Planları Çalıştaya özellikle yerli yazılım üreticilerinin tamamı davet edildi.
Özel sektöre de hep şikayet edegeldikleri konuları muhataplarıyla birlikte tartışma olanağı sunulmuş oldu. Ben de bu organizasyonun moderatörlüğünü üstlendim. Hem sektörümüz, hem iş dünyamız, hem de ülkemiz için çok büyük kazanımlara gebe olan bu organizasyon belki de gelecekten geriye dönüp bakıldığında çok önemli bir nirengi noktası olacak.
İş insanı STK’lara neden katılmalı?
İş insanları kendi başlarına, bireysel olarak çok güçsüz. En büyük iş insanı da olsa, borsanın zirvesinde de olsa, icatlarla büyüyen bir şirket de olsa, en büyük servetin sahibi de olsa güçsüz.
Çünkü nihayetinde bir şirket. Şirketler sıralamasında bir tek satırdan ibaret en büyüğü bile. Mesela dönem dönem şunla karşılaşırız, bir dernekteki 30 şirket sahibi bir holding kurmuş, sermaye koymuş ve ortak olmuşlar. Ne beklersiniz?
Bu 30 patronun kurduğu şirketin piyasayı silip süpürmesini değil mi? Öyle olmuyor. Genellikle batıyor bu şirketler. Hatırladığım birçok örnek birkaç yılı göremedi. Çünkü bir şirkette bir yönetici akla ihtiyaç var, birden çok olunca olmuyor. İki, üç ortaklı yapılar bile ortaklık adına birçok zorlukla mücadele ederken onlarca ortak, onlarca ego, onlarca patron olunca olmuyor.
Ama bir yer var ki orası müstesna. O da STK’lar. Her patron orada sadece bir sandalye sahibi. Patronlar, genel müdürler, CEO’lar orada sadece fikirleriyle varlar. Saçma bir fikri şirketlerinde söylediklerinde “Harika fikir patron!” diyen çalışanları orada yok. Yanında oturan ve şirketi kendi şirketinin yüzde biri büyüklükte olan bir başka üye “Ne saçma fikirmiş” diyebiliyor.
Ya da çok daha iyi fikir o diğer üyeden gelebiliyor. STK’lar çok önemli. İçindeyken pek değerini, önemini bilmiyoruz ama gerçekten çok önemli. Her iş insanı hangi STK olursa olsun bir yerlerde sosyal fayda için çalışmalı. Bu bir görev. Hepimizin görevi.