“Yerli ve milli” kavramının bağlamları
Fizikçi Gerd Binning 1986 Nobel Ödülü’nü paylaşan üç fizikçiden biri… Bir makalesinde, “Makinelerin hız ve esnekliğiyle insanların bağlam tanımlamayabilme ve imajları anlayabilme yeteneklerini birleştirmeliyiz” çağrısını yapmıştı.
Birey, topluluk ya da toplumların karmaşıklığı çözümleyebilme ve kullanabilir hale getirme yetkinlikleri, maddi ve kültürel zenginlik üretmelerinin ‘gerek şartlarından biri’ olma özelliğini giderek güçlendiriyor.
Mobil iletişim alanındaki teknik gelişmeler, geniş bant ve bağlantı olanaklarının artması, iş süreçleri ve işgücü profilleri ile iş modellerinin hızla farklılaşması Binning’ in çağrısını günceleştiriyor.
Ülkemizde “yerli ve milli” kavramları yükselişe geçti. Söylemlerin, haberlerin ve yorumların bir yerine “yerli ve milli” kavramı eklenmesi bir göreve dönüştü.
Herhangi bir verinin malumata, bilgiye ve anlamaya dönüşebilmesi için “ bağlama” ihtiyacımız var. Bağlamsız verileri bilgiye, bilgiyi uygulamayı, uygulamayı değer üretmeye dönüştüremeyiz. Dönüştürsek bile “Pirusvari zafer” kazanırız ki, değerli ve anlamlı iş yapmış olmayız.
Dengeli beklenti için
“Yerli ve milli” kavramı, mobil iletişimde gelinen beşinci kuşak uygulamaların yarattığı bağlantı, iletişim ve işbirlikleri potansiyelleri bağlamından kopuksa, sadece “aşırı beklenti” ve “kolaycı taraftar toplama” aracı haline gelir. Kavramı kullanırken, bilim ve teknoloji birikimimizle olan bağlantısı özenle değerlendirilmeli. Biz, geniş bant uygulamalarının arka planını oluşturan donanım ve yazılımın neresinde duruyoruz? Durduğumuz yer bizi ne kadar “yerli ve milli” üretimler yapmaya taşır? Bu soruların yanıtını vermeden “yerlilik ve millilik” kavramlarını uluorta kullanmak şark kurnazlığı ve hamaset tüccarlığı alanına kayar.
“Yabancı dil engelenin” kalkması başta olmak üzere, insanlığın “ulaşılabilirlik ve erişebilirlik” alanlarında kazanımların başka toplumların ulaştığı düzeyin neresinde olduğunu abartmadan ve küçümsemeden değerlendirmeyen “yerlilik ve millilik” söylemi, en hafif anlatımıyla “kitle dalkavukluğuna” çanak tutar. İnsanın fizik ve düş gücünü artıran, sınırlarını genişleten teknolojik uygulamalarda başka toplumların neresinde durduğumuz bağlamı, gerçek yerlilik ve millik yolunun işaret taşlarıdır.
İnsanlar arasındaki ilişkiyi anlatan “sosyal mesafelerdeki” değişmeler bağlamına ilişkin net bilgi sahibi olmadan da “yerli ve milli” olma şansımız yoktur.
Yeni teknolojiler, dördüncü boyut “zamanı dondurma ve stoklama olanakları” yaratıyor. İletişim ve ulaşım olanakları “unutmayı” yaşamımızdan uzaklaştırıyor. Her şeyin kayıt altına alındığı, saklanabildiği ve istenen zamanda kullanılabildiği bir evreye doğru ilerliyoruz. “Zaman ve mekan mesafelerindeki değişme” bağlamı dikkate alınmazsa “yerlilik ve millilik” değer üretmeyen boş bir kavrama dönüşebilir.
Teknolojinin yarattığı “tasarımdan uygulamaya geçişteki yakınsama olgusunun” uygulamada yarattığı etkiyi de dikkate almak zorundayız. “Deneysel mesafe” olarak tanımlanan düşündüklerimizi hayata taşıyabilme zamanı “yerlilik ve millilik” tanımlamasının önmeli bağlamlarından bir diğeridir.
“Sanal olan ile fiziki” olanın birlikte değerlendirmeyi kolaylaştıran teknolojik ilerleme bağlamını dikkate almayan, uzaklardaki işleri “gözetleyebilme ve denetleyebilme” fırsatlarını ve tehditlerini değerlendirmeyen “yerlilik ve millilik” anlatımı yerli yerine oturabilir mi?
“Yeni malzeme çeşitleri”,“yeni iş süreçleri” ile “ yeni işgücü profillerinin” gidiş yönünü ve değişmelerinin hızı hakkında net bilgimiz yoksa, değerler ve kaynakları nasıl etkin koordine ederiz? Koordinasyon bağlamı ıskalanmış “yerlilik ve millik” kavramının içi boşalır; belli bir süre sonra insanların beklentisine cevap veremeyeceği için de anlamsızlaşır.
Temel amaç, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmadır. İnsan yaşamını kolaylaştırma açısından, “değerler sistemi ve kaynaklar” bağlamını netleştirmeyen “yerlilik ve millilik” söylemi de “aşırı beklentiler” yaratır; gerçekleşmeyince de “aşırı kaygı ve korkuya”, güvensizliğe dönüşebilir.
“Yerli ve milli” söyleminin yarattığı “motivasyon” önemli, ama aşırı beklenti yaratmanın yarattığı “toplumsal kırılmalar” da bir o kadar önemli.
İmajları anlayabilme
Piyasada sık kullanılan kavramlardan biri de “algı yönetimi”dir. Her olgu gibi, algı yönetiminin de “olumlu” etkileri olduğu gibi, aldatıcı, illüzyon yaratmaya yönelik “olumsuzlukları” da vardır. “Bağlamları tanımlayabilme ve imajları anlayabilme” öncelikle olay ya da olguları “adlandırma” konusunda titizlik gerektirir. Doğru adlandırma bizi doğru kavramlara, doğru düşüncelere, üretken davranışlara taşır.Doğru bağlamlara dayalı analizler de, değerlerimizi ve kaynaklarımızı etkin dönüştürme kanallarını açar.
Bağlamları ıskalamadan, imajları anlamak için “yerli ve milli” kavramına yüklediğimiz değeri tartışalım. Bu yazıda söylenenlere itirazları olanların gerekçelerini bilmek isterim. Eğer söylenenlere katılıyorsanız, düşüncelerimizi toplumsallaştırma konusunda güçbirliği yapalım.