Yerli ve milli işletmeler (3)
Geçen hafta gerçekten yerli (Tüm üretimi Türkiye’de yapılan) ve tamamı milli (Tüm fikri hakları milletimizde olan) bir ürünün üretilmesini her sektörde ulusal dava haline getirmenin rasyonelliği konusunda sohbet etmiştik. Bu hafta sadece yerlilik konusuna eğilmek istiyorum.
Ürünlerin tüm üretiminin Türkiye’de yapılmasının istihdam, gelir, vergi bölgesel kalkınma falan gibi açılardan olumlu yönleri inkâr edilemez. Bu sadece Türkiye için değil her ülke için böyle. O zaman neden herkes yerli üretim yapmıyor. Söz gelimi iPhone neden ABD’de üretmiyor da Çin’de üretim yapıyor? Herkesin bildiğini saydığı cevap: Maliyet. Deniliyor ki Çin’de üretim yapmak ucuz.
Foundation for Economic Education araştırmacılarına göre eğer iPhone ‘yerli’ bir ürün olsa, yani parçaları dahil her bir şeyi ABD’de yapılsa, girdi maliyetleri 190 doladan 600 dolara çıkacak. Bu iPhone’nun perakende fiyatını 2 bin dolarlara çıkaracak. Diğer bazı yazarlar bu rakamı daha da yukarılara taşıyorlar. Yani yerlilik pahalıya patlıyor.
Birçok kişi işletmelerin bu nedenle dışarıya özellikle Çin’e gittiğine ve rekabetçi dünyada yerliliğin pek akıllı işi olmadığına emin. Anlaşılan üreticilerin yerli kalmamalarının arkasında vatan hainliği yatmıyor! En önemli neden düşük maliyette verimli üretim yapabilme gibi görünüyor. Çin’e onun için gidiyorlar. Peki, neden Çin’de imalat ucuza geliyor? İlk akla gelen neden ucuz işçi ama anlaşılan bu doğru değil. Çin’in yıllar boyu üzerinde çalıştığı, imalatı ucuza getirmeye yönelik bir sistemi var. Böyle bir üretim sistemi öyle ha deyince kurulmuyor. Çin’in bu noktaya gelmesi seneler aldı. Her ne kadar birçok ülke aynı modeli uygulamaya başladıysa da onları Çin seviyesine gelmelerine daha vakit var. Nedir bu sistem?
Bir özellik ‘alt yapı’ Çin’de her ürün o ürünün girdi tedarikçilerinin yoğunlaştığı bölgelerde üretiliyor. Söz gelimi, elektronik ürünler elektronik parça ve malzemelerin yoğun üretildiği Shenzken’de, seramik karolar Foshan’da, mobilya üretimi ise bu ürünün girdi tedarikçilerinin bulunduğu Shunde bölgesinde üretiliyor.
İhtisaslaşma bir diğer bir özellik. Çin’deki özellikle tedarikçiler çok dar bir ürün gamında üretim yapıyorlar. Vida imal eden sadece vida imal ediyor, yay imal eden sadece yay imal ediyor. Bu onlara sadece o ürünün imalatında beceri birikimi sağlamıyor aynı zamanda yüksek hacimlerde üretim yapmalarına olanak veriyor. Yüksek hacimde üretim ise onların hem ölçek ekonomisinden yararlanmalarına hem de büyük hacimde hammadde alımı yaptıkları için kendi tedarikçileriyle pazarlık konusunda güçlü olmalarına olanak sağlıyor. Bu maliyet avantajlarını müşterilerine aktardıkları için de düşük fiyatlar sunabiliyorlar.
Çin’in oldukça etkili bir lojistik ağı var. Çin’in bir ucundan öbür ucuna bir iki günde sevkiyat yapmak mümkün. Buna ben bizzat şahit oldum. Uygur Özerk Bölgesi başkenti olan Urumçi kenti Çin’in en batı ucunda. Turfan denilen bölge kavun, karpuz ve üzümleriyle de meşhur. Buralarda toplanan bu ürünlerin iki günde Hong Kong’a ulaştığını izlemiştim. Şehir içinde de saatler zarfında nakliyat olanaklı. Bu da maliyetlere olumlu yansıyor.
Çin’de otomasyon aldı yürüdü. Birçok tedarikçi artan işçilik maliyetleri karşısında otomasyona giderek tedbir aldılar. Bu onların maliyetini düşürüyor ve müşterilerine de artan işçilik maliyetlerine karşı bir kalkan oluşturuyor.
Çinli tedarikçiler ve taşeronlar müşterilerine daha ucuz ve verimli hizmet sağlamak için üretim yaptıkları yeri değiştirmekte, kendi tedarikçilerini değiştirmekte, iş güçlerini azaltmak veya arttırmakta, özetle maliyetlerini düşürmek için gereken her türlü önlemi almakta duraksamıyorlar.
Çinli işletmeler çok düşük hatta sıfır marjlarla çalışabiliyorlar. Sıfır marjla çalışan birçok Çin işletmesi devlet destekleri (özellikle ihracat desteği) ile yetiniyorlar. Her ne kadar bu devlet desteklerinin WTO anlaşmalarına aykırı kullanımı ise de hem hemen her ülke bunu yapıyor hem de bu Çin’in çiğnediği ilk uluslararası anlaşma değil.
İşte bu ve buna benzer nedenlerden Çin’de imalat ucuz. Ancak imalatçıların yerlilikten kaçıp Çin’e gitmelerinin sebebi sadece ucuzluk değil. Hatta, en önemli nedenin maliyet avantajından çok beceri yoğunluğu ve becerinin cinsi olduğunu söyleyenler var. Mesela Apple CEO’su Tim Cook yerli imalatın akıllı olmamasını sadece başka yerlerdeki, söz gelimi Çin’deki ucuz imalata bağlamıyor.
Cook, bir mülakatta şöyle demiş “Yaygın kanı üreticilerin Çin’e düşük işçi ücretleri nedeniyle geldikleridir. Bu kanıda olanların Çin’in neresine gittiklerini bilmiyorum ama Çin ucuz emek ülkesi olmaktan seneler önce çıktı. İşletmelerin buraya gelme nedeni bu değil.” Aynı mülakatta Cook, işletmelerin Çin’e gelmelerinin nedenlerini anlatmış. Ona göre esas sebepler;
a) Beceri ve ustalık;
b) Beceri ve ustalığın konsantrasyonu;
c) Beceri ve ustalığın cinsi.
Mülakatın sonraki bölümlerinde Cook, Çin’i cazip kıldığını ileri sürdüğü beceri ve ustalığa açıklık getiriyor. “Bizim ürünlerimiz ileri düzeyde imalat alet ve takımları gerektiriyor. Bu alet ve takımlarında istediğimiz hassasiyet ve kullandığımız malzeme teknolojinin en üst düzeyinde ustalık ve beceri istiyor. ABD’de alet ve takım mühendisleriyle bir toplantı düzenleseniz bir odayı doldurabilirsiniz. Çin’de ise bir kaç stadyum dolar.”
Anlaşılan uluslararası alanda at koşturacaksanız ille de yerli diye tutturmayacaksınız. Ülkemizde önerilen bir tanıma göre2 “Tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı, irfanımızı, değerlerimizi bilmek, yaşamak ve korumak… Kendi olmak, kendini bilmek, kendi kalmak... İçinde doğup büyüdüğü halka, topluma, millete ve onun değerlerine sahip çıkmak... Ayağını yere sağlam basmak...” yerlilik iyi de işin içine maliyetler giriyor. Üretimin uluslararası rekabete olanak verecek maliyet ve verimlilikte yapılması görüldüğü kadar yukarıda verilen tanımdaki sıfatlardan sadece kendini bilmek ve ayağını yere sağlam basmak sıfatlarına uyuyor.
Eğer ille de yerli imalat diye ısrar edecekseniz Çin’in kurduğu üretim çevresini kuracaksınız. Aksi halde uluslararası rekabet yakanızdan tuttuğu gibi alaşağı eder. Yok, hem yerli imalat yapacağım hem de uluslararası rekabete kapatacağım derseniz ya ithal ikamesi politikalarına döneceksiniz veya Kuzey Kore’ye gidip Juche derslerine yazılacaksınız. “İthal ikamesi daha iyi” diyorsanız yerli üretime benzer üretimin ülkeye girişini gümrük hadleri, kotalar ve bunun benzeri engellerle önleyeceksiniz. Buna WTO kızacak, diğer ülkeler misilleme yapacaklar uğraşacaksınız. Neyse, bu bir başka konu. Juche dersi alacağım diyorsanız onun sonuçları da farklı değil. Tek çözüm Çin’in yaptığını becerebilmek.
Apple CEO’su Cook1 Çin’in bu avantajı sağlamasının en önemli nedeni eğitim olarak görüyor ve şöyle diyor: “İmalatta takım ve alet mühendisliği yıllar süren eğitim ve deneyim gerektirir. Bir yerde hem sanatkârlık hem de hassas aletler konusunda teknik bilgi gerektirir. Çinliler son kırk senedir bu vasıfları haiz kadroların eğitilmesine büyük önem verdiler.” Cook, bu konuya değinirken diğer ülkeleri bunun tam tersini yapmakla suçluyor. Bence Cook’un aşağıda verdiğim Youtube referansını izleyin.
Yukarıda değinildiği gibi mesleki eğitim görmüş iş görenlerin bolluğu Çin’in tek avantajı olmasa da, belki Almanya hariç, bu diğer ülkelerin o kadar kolay cevaplandırabilecekleri bir özellik değil. Dünyanın on en büyük limanından yedisinin Çin’de olması tesadüf değil. Bazı imalatçıların boyutları ve ölçek ekonomileri ürkütücü, birçok işletmesinde otomasyona geçen iPhone üreticisi Foxconn’un bordrosunda bir milyonun üzerinde çalışan var. Yerli ve...
Sağlıcakla kalın
------------------
(1) https://www.youtube.com/watch?v=_ng8xQ-SNGc
(2) Prof. Dr. Ertuğrul YAMAN, http://www.yerlidusuncedernegi.com/yerli-ve-milli-olmak-126664