Yerli ve milli işletmeler (1)

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Dayanamayıp ekonomi, maliye, siyaset falan konularda yazılar yazıyorum ama işim işletmelerin ve işletmecilerin işlerine yardımcı olacak yazılar yazmak. Bu amaçla haftada bir köşe yazısı yazıyorum ya! Bu sayede birçok kurum ve kişinin halkla ilişkiler sorumluları beni adres listelerine almışlar. Eksik olmasınlar günde on-on beş basın bülteni düşüyor ‘geldi’ kutuma. Birinin başlığı bana ilginç geldi. Başlık bir iş kolunda çalıştırılmak amacıyla ‘yerli ve milli’ bir kadro yetiştiriliyor diyor. Bültenin geri kalan kısmında bu amaçla verilen eğitim programları anlatılıyor.

Bu yerli ve milli lafı sık kullanılır oldu. Son yıllarda milli tren, milli helikopter, milli tank, milli savaş uçağı, milli otomobil, milli molekül ve milli patates gibi şeyleri hepimiz duyduk. Eğer yerli ve milli olmak işletmecilerin işlerini yapmalarına yardım edecekse onlara ‘yerli ve milli olunuz’ önerisi yapmadan bunun ne demek olduğunu araştırayım dedim. Konuda çok kaynak var. Bir kere bu kavram yeni değil1 . Her fikir akımı kendine göre bir ‘yerli ve milli’ tanımı yapıp onun kavgasını vermiş. Günümüzde bir kaç ana yaklaşım dikkat çekiyor.

Biri hamasi2 denilebilecek yaklaşım. Bu kampta İslami veya ‘iktidara yakın’ yazarlar çoğunlukta. Söz gelimi, bir profesörümüz kendi yazısı için “İşbu yazıda Sayın Cumhurbaşkanımızın son günlerde büyük bir isabetle ifade ettiği “Yerli ve Milli Olmak!” hususundaki vurgusuna dikkat çekilecek; bu iki kavramla ilgili düşüncelerimiz serdedilecektir. El-hak, gerekli, değerli ve önemlidir3 …” diyerek destek verdikten sonra yerlilik ne demektir anlatmış. “Tarihimizi, kültürümüzü, inancımızı, irfanımızı, değerlerimizi bilmek, yaşamak ve korumak;… Kendi olmak, kendini bilmek, kendi kalmak;... İçinde doğup büyüdüğü halka, topluma, millete ve onun değerlerine sahip çıkmak... Ayağına yere sağlam basmak...” Sonra da milli nasıl olunur onu anlatıyor: “...millilik bakış, duyuş, düşünüş, algılayış, yaşayış gibi ortak değerleri paylaşan; ortak dine, tarihe, vatana, dile, gelenek ve göreneklere dayalı olarak asırlar içinde oluşmuş millî bağların bütünüdür.” Aynı kamptan bir diğer saygıdeğer profesörümüz ise yerli ve milli olmak ne demek bir düzineyi aşkın ölçüt cinsinden anlatmış4 . Söz gelimi, ölçütlerden biri şu:” Yerli ve milli olmak; tarihten bugüne Alpaslan ve Selahaddin’in bugün yaşayan evlatları olarak ortak yazgıda, ortak inançta, ortak değerlerde buluşarak Anadolu’ya sımsıkı sarılmaktır. Ve Çanakkale ruhunu asla unutmamaktır.” Bir başka yazar5 bir çok tanıma ek olarak şunu da eklemiş: “Yerli ve millî olmak, örneğin Süleymaniye'ye sadece dışardan değil, içerden de bakmaktır, bakabilmektir... Peki, içerde ne var? Bizim için Süleymaniye, taşlardan, sütunlardan değil, insanlardan ve manâlardan oluşur. Yunus Emre, Mevlana ve Eşrefoğlu Rûmi'den. Kınalızâde, Dâvûd el Kayserî ve Kâtip Çelebi'den. Mekke, Medine ve Kudüs'ten. Üsküp ve Bursa'dan. Göynük ve İznik'ten. Çaldıran, Mohaç ve Preveze'den.”

Bu sayın hocalarımızın tanımlarını eleştirmek haddime değil ancak bu tanımlar benim işletmecilere bu arzulanan ‘yerli ve milli’ sıfatını kazandırabilmek için yapmam gerekenlere yol gösterecek kadar somut değil. İş insanlarımızın Selahaddin Eyyubi, Alpaslan, Çanakkale ruhu ve Süleymaniye’nin içine bakış üzerine inşa ettiğim tavsiyeleri uygulamaya dökebileceklerine kani değilim. Kısacası bu tanımlarla hangi işletme yerli, hangisi milli, hangisi hem yerli hem milli, hangisi ne yerli ne de milli karar vermek olanaklı değil.

Meseleye kavramsal açıdan yaklaşan düşünürlerimiz elbette var. Söz gelimi Sn. Füsun Sarp Nebil6 “Yaşadığımız sınırlar içinde aldığımız hizmetlerin fiyatı ve kalitesi, ülkedeki milli hasılaya, vergi gelirlerine ve istihdama bağlı. Bizim bu tanımlara bakış açımızı “zarfı” değil, içeriği ilgilendiriyor. Ülkeye istihdam, gelir ve vergi sağlamayan bir ürüne/hizmete “milli” ya da “yerli” denilmesi ancak kendimizi kandırmak olur” diyerek bir anlamda bu yerli ve milli etiketlerinin anlamsızlığını daha doğrusu bunların içeriksiz kullanımının yanlışlığını haklı olarak vurguluyor.

Yerli ve milli kavramlarının rastgele, içeriksiz kullanılmasına haklı olarak karşı çıkan Rüştü Bozkurt7 “Yerli ve milli kavramı, mobil iletişimde gelinen beşinci kuşak uygulamaların yarattığı bağlantı, iletişim ve işbirlikleri potansiyelleri bağlamından kopuksa, sadece “aşırı beklenti” ve “kolaycı taraftar toplama” aracı haline gelir. Kavramı kullanırken, bilim ve teknoloji birikimimizle olan bağlantısı özenle değerlendirilmeli. Biz, geniş bant uygulamalarının arka planını oluşturan donanım ve yazılımın neresinde duruyoruz? Durduğumuz yer bizi ne kadar “yerli ve milli” üretimler yapmaya taşır? Bu soruların yanıtını vermeden “yerlilik ve millilik” kavramlarını uluorta kullanmak şark kurnazlığı ve hamaset tüccarlığı alanına kayar.” Anlaşılan bu tanımlanmamış terimleri kullanarak işletmelere ne olduğu belirsiz sorumluluklar yüklemekten vaz geçmek gerekiyor.

İşletmelerin ekonomiye katkılarının neler olduklarını ben ODTÜ birinci sınıf Ekonomi 101 dersi hocamız toprağı bol olsun Yorgi (Demir) Demirgil hocamızdan öğrenmiştim. İşletmeler ihtiyaç duyulan bir hizmet veya ürünü üreterek, istihdam sağlayarak, vergi ödeyerek, ülkenin ileride ihtiyaç duyacağı teknolojileri getirerek ve geliştirerek, katma değeri yüksek ürünler yaratarak, vs., ülkenin ekonomisine faydalar sağlarlar demişti. Hatta bir işletme kurulmadan bakanlıklar içinde vergi, istihdam, döviz getirisi veya tasarrufu gibi şeyler bulunan yapılabilirlik etütleri olmadan kuruluş izni vermezlerdi. Bir işletmenin katkılarını değerlendirirken yerli misin? Milli misin? Diye sorulmazdı. İşletmelerimiz zaten yerli ve milliydi. Benim neslim “Yerli malı kullan” sloganlarıyla büyütüldü. Bu 24 Ocak 1980 tarihine kadar sürdü.

Malum 1980 12 Eylül askeri darbesi öncesinde 24 Ocak İstikrar Kararları ile ülkemiz ‘ithal ikamesinden’ ‘ihracatla kalkınmaya’ geçti. Yerli ve milli kavgası yapan ithal ikamecilerin sesleri askeri rejimin gür sesi! Önünde pek cılız kaldı. Öyle bir an geldi ki bundan 40 sene önce küreselleşme tamtamları çalınmaya başladığında yerli ve milli işletme taraftarları yobazlıktan komünistliğe kadar her türlü şeyle itham edildiler.

Aslında bu yerli ve milli işletmeler fikrinin şampiyonu Kuzey Kore’dir. Kuzey Kore’ye giderseniz orada iki şeyi birinci gün öğrenirsiniz: Juche ve Kim İl-sung. Juche (Türkçe telaffuzu joçay) aşağı yukarı ‘kendine yeterlilik’ demektir. Özellikle Batılılar tarafından Marksist bir kavram olarak anlatılan Juche, aslında geçen yüzyılda Japon, Amerikan, Çin ve Rus emperyalizmi altında horlanan ve ezilen Kore’nin milliyetçi bir reaksiyondur ve köklerini Marksist felsefeden olduğu kadar Konfüçyüs’ün öğretilerinden de alır.

Bu felsefeye göre, Kuzey Kore efsane liderlerin önderliğinde, kendi kaynakları ve gücüyle geçinen dünyadan ayrılan bir ülke olmalıydı. Kim İl-sung tarafından 1950’li yıllarda ortaya atılan bu felsefe 1960’lı yılların ortasında yine Kim İl-sung tarafından (1). Siyasi bağımsızlık; (2). Ekonomik kendine yeterlilik ve (3). Milli savunmada sadece kendi kaynaklarına dayanma olarak sıralanan üç ilkeyle detaylandırılmıştı8.

Bunlar size tanıdık geliyor mu? Bu felsefeyi Kuzey Kore’de bana gururla açıklamaya çalışan Korelilerin kalplerini kırmamak için bunlar bana tanıdık gelen argümanlar dememiştim. Dostlar işin özeti şudur: Bugünkü kullanılan tanımlarıyla yerli ve milli bir işletme eğer uluslararası rekabet edecek ve dış pazarlarda iş yapacaksanız mantıklı değildir. Boşuna zorlamayın.

Sağlıcakla kalın

--------------
(1) Doğan Gürpınar, Yerli ve Milli: Türk Düşününde Hamasi Söylemler: Liber Plus Yayınları 2016
(2) Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak amacıyla yapılan abartılı anlatım (TDK)
(3) Prof. Dr. Ertuğrul YAMAN, http://www.yerlidusuncedernegi.com/yerli-ve-milli-olmak-126664
(4) www.aksam.com.tr/prof-dr-yasar-hacisalihoglu/yazarlar/yerli-ve-milli-olmak-nedir-c2/haber-656751
(5) İbrahim Tenekeci, www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahimtenekeci/yerli-ve-mill-olmak-2022105
(6) t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/yerli-milli-yerli-ve-milli-kavramlari-uzerine-bir-tartisma,19840
(7) Rüştü Bozkurt, www.dunya.com/kose-yazisi/yerli-ve-milli-kavraminin-baglamlari/410195
(8) Osman Ata Ataç, İşletmecilik Sohbetleri, Dünya Gazetesi 5 Eylül 2018

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019