Yerli üretime negatif ayrımcılık yapmayalım

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ [email protected]

Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkileri son dönemde oldukça kötüleşti. Avrupa ülkelerinin PKK ve teröre destek verir hale gelmesi durumu zorlaştırıyor. Avrupa kamuoyu ise Türkiye’nin pozisyonunu anlayamıyor; Avrupa’daki ön yargıları aşmakta zorlanıyoruz. Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yabancı basında oldukça haksız haberlerin çıkması ilişkileri daha da bozuyor.

Çuvaldızı kendimize de batıralım; bu köşede önce de bahsedildiği gibi darbe girişimi sonrasında Türkiye kendisini yurt dışına anlatamıyor. Açıkçası, içeride alınan bazı kararlar da yurt dışındaki görünüme zarar vermiyor değil. Avrupa Parlementosu üyeleri hedeflerine ulaştı; Türkiye Avrupa Parlementosu’nun haksız ithamlarına cevap vereyim derken tüm Avrupa kamuoyunu karşısına alıyor maalesef. Bu durumun önüne geçmek için herşeyden önce Avrupa ile ilişkiler konusunda yetkili ve görevli olmayanların demeç vermemesi gerekiyor. Yetkili olanların da ‘doğru’ mesajları ‘doğru’ üslupla vermesi gerekiyor. Yoksa, dediğimiz gibi, Avrupa Parlementosu üyeleri ‘hedeflerine’ ulaşmış ve Türkiye’yi Avrupa kamuoyunun geneliyle karşı karşıya getirmiş olur. Bu durumdan da Türkiye de Avrupa da kârlı çıkmaz.

Aynı zamanda, darbe sonrası en önemli ekonomik göstergelerden olan büyüme konusunda sıkıntılarımız devam ediyor. Üçüncü çeyrekten sonra, dördüncü çeyrekte de gevşeme devam edecek mi yoksa bir toparlanma gelecek mi? Bunu söylemek için hala erken olsa da mevcut göstergeler dördüncü çeyrek için de çok olumlu değil.

Böyle bir ortamda yerli firma ve üretimin önündeki basit engellerin kaldırılması gerekiyor. Alın size bir örnek; basına yansıyan haberlere göre bir Avrupa firmasına, yeni havaalanı inşaatında 143 adet köprü (yürüyen merdiven) imal etme ihalesini vermişiz. Yeni Dönem Gazetesi’nden M. Nuri Yavuz’un köşe yazısına konu ettiği habere göre, yabancı rakibinden 15 milyon euro düşük teklif vermesine ragmen ihale yabancı firmaya verilmiş.

Basit bir hesap yapalım. Bu tip imalat sanayi işlerinde yerli üretim yapılması durumunda, ülkemizin, ithalat miktarının 1-1,5 katı arasında bir katma değer kaybı oluyor. Yani, ihaleyi daha ucuz teklif veren yerli firma yerine yabancı firmaya vermekle ülkemiz 60 ile 90 milyon euroluk (200- 300 milyon TL) arası katma değer kaybına uğradı. Bu miktardaki büyümeden feragat etmiş oldu Türk ekonomisi. Yüzde bir büyüme için yılda yedi milyar dolar civarında ilave katma değer üretmemiz gerekiyor. Bu gibi politikalarla bu katma değeri üretemiyor ve büyüme oranımızı düşürüyoruz.

İmalat sanayi ürünlerinde ithalat, ithalatı yapan ülkenin büyüme ortanının düşmesine, ithalatın yapıldığı ülkenin büyüme oranının da yükselmesine sebep olur. Bu muhasebesel bir ‘kanun.’ Büyümek istiyorsanız, kendi üretebildiğiniz şeyleri yurt içinde üretmeniz gerekir. Uluslararası iş bölümünde, o malı sizden daha ucuza üretecek ülkeler olsa bile büyüme açısından durum budur. Kaldı ki, basına yansıyan bilgilere göre bu önekte yerli firma daha ucuz teklif vermiş.

Avrupa’da en çok inşaat yapılan ülkelerin başında geliyoruz. Bu yüzden asansör ve yürüyen merdivenlerden iş makinelerine kadar büyük miktarda ithalatımız var. Avrupa’nın büyük otomobil pazarlarından birisiyiz. Bu büyük talep ve tüketimi bir kalkınma politikası haline getirmekte zorlanıyoruz. Bernar Nahum’un hatıratından, bir yabancı otomotiv firmasını Türkiye’de yatırıma ikna etmek için (başarılı olamadı) ne kadar zorlandığını okumak gerekiyor.
Geçenlerde ziyaret ettiğim Tianjin’de (Çin) Airbus tarafından inşa edilen uçak fabrikasını gördük. Çin, yerel havayollarının Airbus’tan yaptığı alımlara karşılık (gayriresmi olarak) yurt içinde üretim şartı koyduğu için şirket bu yatırımı yapmış. A320’lerin nihai montajı şimdi eski üç üretim merkezinin yanında Tianjin’de de yapılıyor. Türkiye THY alımlarında bu tür politikaları uygulamadı.

MÜSİAD Ankara Şubesi ve Ankara Kent Platformu’nun geçen hafta düzenlediği bir toplantıda savunma sanayi sektörüyle ilgili bir başka ilginç şey öğrendim. Türkiye’nin savunma alanında kendine yeterliği ve büyümesini yakından ilgilendiriyor; Türkiye’de mühimmat (örneğin mermi) üreten şirketlerin üretimi MKE iznine tabi. Bu izinler uzun zaman alıyor. İzin verilmeyince yatırım yapmış mühimmat şirketleri üretim yapamıyor. Bu durumda emniyet güçlerine mühimmat sağlamak için ithalat yapmak durumunda kalınıyor. Ankara Milletvekili ve Başbakan eski yardımcısı Emrullah İşler bu konuyu çözmeye çalışıyor. Ancak bürokratik baskı altında çok zor mesafe kaydedebiliyor.

Bu arada, bankacılık sektörü ve hatta Eximbank savunma sanayi şirketlerimize akreditif açma ya da ihracat finansmanı sağlamada pek istekli değil. Bu da savunma şirketlerimizin gelişmesini engelliyor. Özellikle orta ve küçük ölçekli olanları. Avusturya’nın AB’ye Türkiye’ye silah ambargosu koyulması yolundaki baskıları, bu sektörün ve bu sektörde üretim yapmamızın, güvenlik riskleri altındaki ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Ülkemizde hem kamu hem özel sektörümüz (ve hane halkımız) yerli üretime karşı negatif ayrımcılık yerine pozitif ayrımcılık yapmalı. Özellikle havacılık ve savunma gibi sahalarda. Yoksa büyümeyi yakın dönemde yüzde 4’lere dahi çıkartamayacağız yakın zamanda. Bizden uyarması.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018