Yerli teknoloji...
Türkiye'de askeri darbe girişimi bastırıldıktan sonra bir yıl önce kimsenin aklına kolay kolay gelmeyecek yepyeni bir atmosfer oluştu.
Her şeyden önce siyasetçiler arasındaki dilin yumuşaması dikkat çekici. Bu yumuşama kademe kademe sokağa, günlük hayatın içine de yansımaya başlıyor.
Ciddi eksiklikler yok mu? Var elbette. Ciddi hatalar yapılmıyor mu? Yapılıyor tabii ki...
Ama kolay değil, uçakların Meclis'e, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na bomba yağdırdığı, helikopterlerin ve tankların kalabalıkların üzerine ateş ettiği, 200'den fazla kişinin öldüğü, böylesine büyük bir travmanın ardından her şeyin güllük gülistanlık olmasını beklemek hayalcilik olurdu.
---
Bu arada uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının, sanki hazırda bekletiyormuşçasına Türkiye'nin kredi notunu kırma kararlarını peş peşe açıklamaları finansal sistem ve ekonomi konusunda kaygılara yol açtı.
Bu not kırma açıklamaları olağan bir dönemde gelseydi, olumsuz psikolojik etkisi bugünkünden çok daha fazla olurdu diye düşünüyorum.
---
Türkiye'de şimdi bu darbeden sonra en çok dile getirilen konulardan biri yerlilik. Burada, darbecilerin yurt dışından emir alıp yönlendirildiğine yönelik yaygın inancın etkisi büyük.
Yerlilik denilince sokaktaki vatandaşın aklına genellikle, "kendi uçağımız", "kendi tankımız", "kendi gemimiz", "kendi tüfeğimiz" geliyor.
Bunlar önemli tabii ki. Ama yetmez...
İşte tam burada enerji meselesine dönebiliriz.
Enerji ve yerlilik denilince de aklımıza sadece petrol, doğalgaz ve kömür rezervlerimiz gelmemeli.
Bence enerjide asıl mesele teknolojinizin yerli olması.
Petrolünüz yoksa satıcısı çok, gider alırsınız. Doğalgazınız yoksa parasını öder alırsınız.
Kömürünüz yetersizse, size bunu satmaya hazır binlerce tedarikçi ağzınızın içine bakıyor.
Ha, bu kaynaklardan kendi topraklarınızda ve denizlerinizde var mı yok mu diye sağlıklı bir çalışma yürütürsünüz. Varsa bulursunuz, yoksa başınızın çaresine bakarsınız.
Enerji teknolojileri ise enerjiniz varsa da yoksa da yeterliyse de yetersizse de mutlaka ve mutlaka sahip olmanız gereken bir değer.
O halde Türkiye'nin mutlaka ve mutlaka, enerjiyi üreten, ileten, farklı formlara dönüştüren (gaz, likit, katı, elektrik) ve hatta enerjiyi tüketen ekipmanların teknolojisine sahip olmalı.
Tamam, belki hepsinde birden öne çıkamayabilirsiniz. Ama bir yerinden başlamak şart.
Rüzgar ve hidroelektrik santrali türbinlerinden, termik santrallerde kullanılan buhar ve gaz türbinleri ile jeneratörlerinden başlayabilirsiniz.
Bu sayede kendi kaynaklarınızı kullanıp, uluslararası alanda daha yüksek bir rekabet gücüne sahip olabilirsiniz.
Yani elin oğlu gelip, sizin derenizin taşıyla sizin kuşunuzu vurup, etini yer geçer.
Size de kuşun tüyleri ile kemikleri kalır...
O da kalırsa...
Türkiye yerli teknoloji denilince ille de devletin yapmasını beklememeli.
Satın alma, ihale ve ilgili diğer mevzuattaki düzenlemelerinizi, bu yönde çalışmalar yürütecek yerli girişimcilere avantaj sağlayacak şekilde dizayn edersiniz.
Ha, ille de devlet eliyle yapmak istiyorum derseniz, sizin bileceğiniz iş.
Ama memleketin girişimci enerjisini de değerlendirmek önemli.
Bu işlerin hiç birini kimsenin tekeline bırakmadan, yapanların önünü açarak ilerlemek en iyisi.