Yerli otomobil üretemezsin demedim

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Geride bıraktığımız hafta her ne olduysa, hükümetin önümüzdeki yıllarda otomotivde yerli bir markaya sahip olmaya kesinlikle kararlı olduğu yönündeki açıklaması "yerli otomobil" tartışmasını yeniden alevlendirdi.

Yerli otomobil konusunda daha önce de bir kaç yazı yazmıştım. Hükümetin bu konudaki tavrının daha çok "tribünlere oynama" olarak nitelendirilebileceğini, otomotivin önümüzdeki 40 yıl için stratejik sektörlerden biri olup olmadığının iyice tartılması gerektiğini vurgulamıştım. Ayrıca otomotivde veya başka sektörlerde marka veya markalar yaratmak için, daha doğrusu "marka yaratan bir ekonomi" haline gelebilmek için Ar-Ge harcamalarının GSYİH'ye oranının bugünkü yüzde 0.85'lik düzeyinden yüzde 2'nin üzerine çıkartılması gerektiğine de dikkat çekmiştim.

Bu hafta tartışma alevlenince Habertürk televizyonundan Fatih Altaylı, hem Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ü, hem de Türkiye'de otomotiv sektörü denince akla ilk gelen isimlerden biri olan Jan Nahum'u Teke Tek programına konuk etti. İyi ki de etti; böylece otomotiv sektörünün içinden, hatta bu sektörün tam kalbinden Jan Nahum gibi önemli bir ismin, otomobil markası yaratmakla ilgili yol gösterici uyarılarını herkes duymuş oldu.

Jan Nahum'u anlatmaya sanırım pek gerek yok. Koç Holding'in ortaklarından Bernar Nahum'un oğlu olan Jan Nahum, ağabeyi Klod Nahum'la birlikte Otosan'ın STC-16 ve Çağdaş gibi öncü modelleri geliştirdiği sırada şirketin mamül geliştirme departmanında yer alıyor. Daha sonra Tofaş'ın CEO'su ve Fiat'ın iş geliştirme başkanı olarak önemli başarılara imza atıyor ve buradan emekli olduktan sonra, yine ağabeyi Klod Nahum'la birlikte kurdukları Hexagon adlı tasarım şirketini yönetiyor. Aynı zamanda Karsan gibi bazı otomotiv kuruluşlarının da yönetim kurulunda yer alıyor.

Jan Nahum, salı akşamı yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın "Başbakan dese ki 'Jan Bey bir araba yapacağız' nasıl bir yol izlersiniz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Öncelikle yapacağım şey ihtiyacı tespit etmek, bulmak... Biz ha gayret bir araba yapalım. Mühendisler hemen tasarlarlar. Ne tasarlayacak? Hangisini tasarlayacak? İnanılmaz güzel bir şekil yapalım, ne olacak? (...) Önemli olan Japon'a çizdirmişim, mühendisliğini Alman'a yaptırmışım veya benim onlardan daha iyi olan tasarımcıma yaptırmışım değil. Ne yaptırıyorum, brief ne? Ne için teklif alıyorum, neye göre yaptırıyorum? Onu çok iyi tariflemek lazım. Birincisi bu. İkincisi, kararı bizim verdiğimiz bir ürün olmalı. Yani biz kararsız kalırsak, onların suyundan gidersek, onların dediğini yaparsak olmaz. Dolayısıyla konuyu iyi bilmeye ihtiyacımız var, dünyanın nereye gittiğini anlamaya ihtiyacımız var. Otomotiv sektörü yöneticileri olarak bizler -bu bir çok sektör için de geçerli, belki beyaz eşya için öyle değil. Beyaz eşyada öyle markalarımız var ki kendileri dünya sektörünü şekillendiriyor artık- otomotivde halen biz dünyanın nereye gittiğini, ne yapmamız gerektiğini, şu anda söyleyecek bilgi ve beceriye sahip değiliz. Boşlukları bulmamız lazım, o boşluklara giden ve adetli olarak satılan araçları bulmamız lazım. Geliştirmemiz gereken meleke o. Onu yaptığınz an önünüzde bir değil, iki değil, üç değil, istediğiniz kadar markayı pazara koyarsınız. İhtiyacı tespit edin, cevabını verin! Buradaki anahtar üretebilmek değil. Zaten en iyisini yapıyoruz. Tasarlamak değil, zaten yaparız. (...) önemli olan ne yapılacağını bilmeye ihtiyacımız var. Ne yapılacağını bizim söylemeye ihtiyacımız var. Başkalarının bize söylemesine değil. Bu konuda da şu anda sıkıntımız var. Şu anda yöneticilere sorsanız hangi aracı yapmak lazım, kimse size doğru dürüst bir fikir söyleyemez. Bu konuda boşluğumuz var."

Bu cevabın üstüne Fatih Altaylı, danışmanlık süreçlerinde benzer şeyleri anlattığımızda yöneticilerin sorduğu ortak soruyu sordu: "Peki o zaman nasıl yapapacağız?" Ve Jan Nahum devam etti:

"Bunu araştıracağız. Bizim bu segmenti bulmaya ihtiyacımız var..."

Nahum, konuşmasının kalan bölümlerinde de bu segmentlerden örnekler verdi. Örneğin New York'un özel taksi ihalasinden, dünyanın kırk metropolünde kullanılabilecek taksiler tasarlamaktan, dünyada hızla artan yaşlı nüfus için otomobiller geliştirmekten, kentsel projeleri var olan ulaşım araçlarının dışında yeni geliştirilecek ulaşım araçlarıyla birlikte düşünmekten söz etti ve başarının ancak böyle yakalanabileceğinin altını tekrar tekrar çizdi.

Jan Nahum'un anlattığı başarı gereklilikleri elbette yalnız otomotiv sektörü için geçerli değil. Hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin, ister ürün, ister hizmet satın, büyümek için ihtiyacınız olan şey bugüne ait mükemmel bir ürün değil. O zaten şu anda elinizde. Asıl yapmanız gereken şey, o mükemmel ürünün her zaman elinizde olmasını sağlamak. Bunun yolu da insanlar için -bugün ve gelecekte- mükemmel ürünün ne olduğunu bilmekten, anlamaktan geçiyor. Bu, Sergio Zyman'ın dediği gibi faaliyete değil, büyümeye odaklanmak anlamına geliyor ki, bizi kaçınılmaz olarak "pazarlama eşittir liderlik" sonucuna götürüyor. Yani pazarı bileceksiniz, bugün ve gelecekte pazardaki boşlukları tespit edeceksiniz ve o boşluklarda lider olacaksınız.

Jan Nahum, otomotiv sektöründeki yöneticiler gibi pek çok sektördeki yöneticilerin de dünyanın nereye gittiği konusuna pek de vakıf olmadığını söyleyerek çok önemli bir uyarıda bulunuyor. Nahum'un yukarıda alıntıladığım cümleleri bizim kısaca "Pazarlama 3.0" olarak adlandırdığımız ve anlattığımız sürecin bir özeti. Hangi sektörde faaliyet gösterirseniz gösterin, Nahum'un sorduğu soruları kendi sektörünüz, kendi işiniz için kendinize bir sorun. Vereceğiniz cevap pazarlamanın 3.0 aşamasında mı olduğunuzu, yoksa daha düşük bir versiyonunda mı takılıp kaldığınızı gösterecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018